yurdum insanı dinin ne demek olduğu, allahın varlığının bir olduğunu ve onun kurallarının en iyisi olduğunu bilir. ne kadar da köylü cahil vs. denilse de bu konularda eksiklikleri yok denilecek kadar azdır. laiklik adı altında yıllarca bu ülkede kendi dinsizliğini empoze etmeye çalışmış hatta bir kesime kabul ettirmiş insanlar olduğu sürece, yurdum insanı laikliği dinsizlikmiş gibi algılamıştır, algılayacaktır.
(bkz: laikliği din düşmanlığı gibi algılatan salak insan)
21. yy da hala 1400 yıl önce yazılan bi kitabın kurallarına bağlı kalmayı isteyen salakla bir olması muhtemeldir. adamlar skolastik çağı yaşamaya amma da meraklılar bu devirde.
Trajikomik bir durumdur. Sosyolojik açıdan irdelenmesi, halkın bilinçlendirilmesi gerekir. Tam tersini, dinine düşkün laikler için düşünen tipler de mevcuttur.
Madem laiklik din düşmanlığı değil yapılan inkilaplar sadece islamı yozlaşırtmak için yapılmışdı. örneğin:(ezanı türkçeleştirmek, şapka kanunu, harf devrimi)
hadi bunlar bir kenara neden hristiyanın veya yahudinin, ermeninin, vs.. ayinleri değiştirilip türkçe yapılmadı. Ben buradan şu sonuca varırım yapılan inkilaplar sadece islamı bitirmek için ya da etkisini kırmak için yapılmışıtır yani laiklik adı altında yapılanlar sadece islam dini ile ilgili olduğu için din düşmanlığıdır.
salak dersek dahada kızıp laikçi, ulusalcı benzeri kelimeler kullananlara katılacaktır. Hoşgörüde görmelidir. Sorsun, anlatalım. Neden laiklik olmazsa olmazdır öğretmeye çalışalım. Sizden mi öğrenicem diyorsa fikir çarpıştıralım. He eğer atatürk din düşmanıydı, şeriat gelmeli benzeri düşüncelerde ise çoktan kaybetmişizdir. Geçmiş olsun.
örneğin miras konusu hede hödösü; din miras hukukunu düzenlemiş de devlet kim oluyormuş. sen kardeşlerinle mirasını islami usullere göre paylaştın da, devlet yok kardeşim ben böyle dağıtacağım mı diyor. zaten mirasta paylaşım yapabilmek için herkesin onayı gerekiyor. kendi aranda anlaşıp imzanı çaktıktan sonra kime ne. aranda anlaşamıyorsan sen zaten dinini aile içinde yaşayamıyorsun ki devlete ne suç bulacaksın.
