geride kalan aylarda iyice ayyuka çıkan, baş gösteren açılmadır. her iki din mensupları da kendilerine öğretilenlerden, gelenek, görenek, örf, adetlerinden ödün vermek istemediğinden sürekli çatışma, sürtüşmeler çıkmaktadır.
islam devletini yıkıp türkiye'yi kuran güçlerin hala islama karşı olan sert tutumu ve askeriyenin iyice ortaya çıkan türk ve islam düşmanlığı da aranın açılmasına sebep olmuştur.
geçtiğimiz 8 senelik müslümanların iktidarında islam adına bir takım sevindirici gelişmeler olmuşsa da zaman, müslümanların laikler ve çağdaşlar karşısındaki ellerini yeterince güçlendirememiştir.
dış tahriklerin başarılı oldugu göstergesidir. hani türk'ün türkten başka dostu yoktu ? hani bizi kimseler bölemezdi ? biz yıllarca aynı topraklarda güzelce yaşamıştık. e ne oldu şimdi ? büyük konuşmamak ve kandırlmayı beklememek lazımmış demek ki. hala bir birlerine sınıflandırma yapıp , gereksiz lakapları takıp kabullenme ve dışlama politakası ile birde üstüne psikolojik olarak eziklik sundularmı al sana çok güzel bir sistem ile başarılı bir yol. ne yobaz götverenlerin suçu ne de laiklerin suçu. hepimizin suçu. ama sorun da bu bizde asla kabul etmeyiz.
dünyayı, bilimi, sanatı, teknolojiyi bırakıp, kendi içine kapanan toplumların yaşadığı kimlik bunalımı sendromuna yakalanmış bir yazar tespitidir.
kendi içinde bazı tutarsızlıklar da taşır. lakiklik bir din değildir, müslümanlık da bir sistem ya da rejim değildir. öyleyse laiklik ve müslümanlığı birbiri ile kıyaslamak kadar, birbirinden uzak göstermek de aynı eksikliğe işaret eder. anlayış eksikliğine.
"ya müslüman olacaksın ya laik, yoksa ters mıknatıslanma yapar"cıların asr-ı saadetlerinde; buna dikkat çeksek ne, dikkat çekmesek ne... nasılsak, öyle yönetiliyoruz işte. hakettiğimiz gibi...
sözlükte troll olmaya çalışan asosyal embesillerin siyasetteki izdüşümüne prim tanındığı sürece aradaki açıklık kapanmayacaktır. işi gücü olmadığı için ekşi'deki trollere özenip başlık açmaya kasan ergenlerin skik tespitlerini adam yerine koyanlarla, siyasetteki 2. ve 3. sınıf yöneticilerin arka saflardan yaptığı çağrılara uyup meydana dökülenler aynı kişiler gibi görünüyor...
inançlı kesimle, diğerlerinin arasının açılmasına paralel olay. Şöyle ki, ilkokuldan beri hatırladığım kadarıyla, sürekli dine inanmamanın sonuçlarından dem vurulur, bazı ahlaki açıdan yanlış şeylerin nasıl cezalandırılacağına dair şeyler işlenirdi. Ben de bu eğitimden geçtim, ailemde de genelde inançlı insanlar bulunmaktaydı. Özellikle internetin yaygınlaşmasıyla, bilgisayar başından çok fazla kaynağa ulaşınca dinle ilgili fikirlerim değişmeye başladı. Örneğin ilkokul din hocamızın şu sözleri dün gibi aklımda:
" Çocuklar bir insan alkollü içki içerken, eğer kalkıp şişeyi elinden alırsanız, imanınız çok kuvvetli demektir. Eğer ona hayır içmemelesin bu yanlış derseniz, imanınız kuvvetli ama bir öncekinden daha az kuvvetli demektir. En azından yüzünüzü ekşitip yaptığı şeyi tasvip etmediğinizi gösterirseniz o zaman imanınız gene var demektir. Bunu da yapmazsanız en azından kalbinizden yaptığının kötü birşey olduğunu geçirmeniz lazım. Eğer hiç birini yapmıyorsanız, imanınız yok demektir, ondan da Allah korusun."
Bunlar küçük bir çocuğun gözlerini fal taşı gibi açıp kelime kelime dinlediği birşeydi. Zira hayalimizde yukarıda dediklerini yapmadığımız da bizi cezalandıracak, yerlerden göklerden kainattan herşeyden büyük bir tanrıdan bahsediliyordu. Bunun yanında, "Horoz ötmesi kutsaldır, horoz melek gördüğü için öter namaza çağırır, eşek anırması kötüdür eşek şeytan gördüğünden anırır." şeklinde söylemlerde oldu etrafımızda. Lütfen kimse bu örneğe " Bunlar hurafe " diyip kestirip atmasın bunlar hadislerde de olan şeylerdir.
Aradan yıllar geçti, hepimiz farklı ortamlara, farklı okullara gittik. Ailelerimizin hayatı algılayışı, geçmişleri, ekonomik, sosyal yapıları hep farklı olduğundan değiştik. Bazıları yıllarca bize anlatılan dinin hiçte öyle olmadığına hüküm verdi, bazıları yukarıda anlatılan şeylere maruz kalan çocuk travmasından hiç kurtulamadı. Yıllar sonra gördüğü ilkokul arkadaşının " Ya aslında anlatıldığı gibi değilse ? " türü söylemlerini bile, dine hakaret saydı. Din hakkında, dinle paralel olmayan her söylem şeytanın marifeti karşısındaki de kıyamete kadar saptırabildiği kadar adam saptırmakla yükümlü şeytanın kontrolü altında biri olarak algılandı. Sonra buna bir de laik-müslüman türü tartışmalar eklendi ve ara açıldıkça açıldı. Aslında iki tarafında niyeti kötü değil ama arada uçurum seviyesinde bir iletişim sorunu giriyor.
laikliği korumaya çalışanların müslüman olmadığını düşünen zavallımsı tesbitidir. beş vakit namaz kıl, kuran oku, oruç tut, yalan söyleme, hak yeme ama laiksen müslüman değilsin. ***
laik olmanın, başkasının dinine dinsel görüşüne görüşsüzlüğüen karışmamanın insani oluşuna karşıt olduğunu ben laik değilim diyerek belli eden saygısız sevgisiz tüm imanı allahından it gibi korkmaktan ibaret olan ergen çöl bedevisi aşığının kendisini anlatma yönetemi olarak seçtiği yöntemdir.
hiç bir laik insan görülmemiştir ki dinci hitap edilen kesimin, namazına, orucuna, ibadetine laf etsin. ama gün geçmiyor ki laiklerin müslüman olmadığına kadar iğrenç bir tespitte bulunulabiliyor. herkes haddini bilmeli, biz nasıl karışmıyorsak, aşırı dinci ya da cemaatci kesiminde bizim düşüncelerimize saldırıda bulunmaları abestir. hepimiz müslümanız evel allah. en azından bazıları gibi, beş vakit namaz kılıp, kuran okuyup yemediğimiz bok kalmıyor olayında bulunmuyoruz. asıl müslümanlık zan altında bırakmamak, günah almamaktır. bakın laiklerden bir şey daha öğrendiniz...
evrensel demokrasiden bi haber olan islamcı demokrasıyi iyice ülke sınırlarına acılımlarla, tsk ve cumhuriyetcileri safdışı yaparak yerleştirmeye calışanlar hukuk mu, fıkıh mı diye soracaklar ve sonra da laiklik ve laikler kötü, devletin altını oyuyorlar diye feryat figan edecekler.
yaslandıkları yeşil yastıkların kuştüyü sırtlarına batacak 'hancer sapladılar' diyecekler hep yaptıkları takiye örtüsü altında.
olmadı işte bu...cemaatciler ile aramız acılacak elbette bu ülkeyi şeriatla yönetemezsiniz muhafazakarlık veya ılımlı islam ismi altında.
