Madem ki diyanet olacak tüm dinleri mezhepleri temsil etmelidir ya da olmamalıdır. Ama olmaması durumunda da bu toplumda din kötü emellere alet edilebilecek kurumdur.
diyanet değilde tüm dinleri kapsayan ya da ülkede olduğu bilinen dinleri kapsayacak bir müessese olabilirdi. eğer herkesden vergi alıp bu vergilerden buraya fon aktaracaksan şimdi olduğu gibi. yani sonuç olarak tek müslümanlar yaşamıyor bu ülkede. %99'u müslüman olayı zaten sallama. inanmayın bu ülkede yırtsan %50 müslümanım diyen çıkar. onunda %45'i menfaatçi sülüklerdir. özde müslüman değillerdir. özde müslüman %5 - 10 dolayındadır. bu kadar bir kesimi temsil ettiği iddia edilen diyanetinde herkesin vergilerinden giderlerini karşılaması saçmalıktır.
Bence çok doğru bir soru. Diyanetle din devlete değil devlet dine karışıyor sanki. Fakat sünnilerin radikal görüşlere kayma eğilimi var. Bunu nasıl kontrol edeceksin.
Yine bir ev yanarken yorgandan pire ayıklama etiği. Muhtemelen yine bir liberal. Söylediği her şey kağıt üzerinde doğru zaten fakat ağır bir şuursuzluk bu.
şu an laik bir devlet değiliz. sadece birtakım dini pratiklerden uzağız. O da ancak mezhep farklılıklarıyla yasa yorumlamamaya yarıyor. Uygulanan sosyal politikalar ya cihatçı ya tecavüzcü yetiştiriyor. Evet Bunda babasının kızına karşı nefsini sorgulayan diyanetin de payı var elbet fakat ortada yukarıda anlattığım gibi daha büyük bir kavramsal savaş varken bas bas 7 milyar diye bağırmak da pragmatik ama çok cılız bir itirazdan öteye gidemez.
Çürütülmesi, karşısında durması daha zor olduğu için Çelişkinin iki yakasını birden tutmak pek sevdiğiniz bir tarz değil sanıyorum.
her gün hükumeti ya da hükumeti yönetenlere dil uzatanları ayrı kalıpla eleştirip farklı kelimelerle ayni nefreti kusuyorsunuz, konu bu degil ama içimden bunu söylemek geldi.
not: herhangi bir siyasi görüş mensubu değilim ve olmak istemem de zaten cunku her görüşün çoğunlukla sahipleri sidik yarısındalar, ülkemin üzücü hali işte...
sevgili arkadaşım laiklik ve sekülerlik arasında ciddi bir kavramsal karmaşa içindesin.
laik ülkelerde (Türkiye gibi) din ve devlet işleri birbirinden ayrılmıştır. bu temelde; din adamlarının devlet işlerinde karar verme yetkilerinin ellerinden alınması anlamına gelir. daha da basitleştirirsek, yapılan kanunlar (anayasa) dini referanslara göre değil, evrensel hukuk ve ahlak kurallarına göre düzenlenir. bu sayede farklı inanç grupları arasında toplumsal eşitliğin elde edileceği umulur.
ama bu kesinlikle demek değildir ki devlet ve din birbirinden bağımsız, ayrı alanlara çekilmişlerdir. aksine laik toplumlarda devletin dini kontrol altına alma amacı vardır. diyanet ise türkiye'de devlet tarafından bizzat bu amaçla kurulmuş ve bütçelendirilmiştir zaten.
amaç modern sistemin tolere edebileceği, sistem ile barışık bir din anlayışını topluma empoze edebilmektir. bu yönü ile diyanet gibi kuruluşlar; toplumun tarikatlar gibi alternatif ve radikal içerikli organizasyonlar tarafından etki altına alınmaması için kurulmuştur. yani hayati bir öneme sahiptirler.
seküler devletlerde ise (ingiltere ve Almanya gibi) devlet ve din tamamen ayrı alanlardadır. yani aralarında organik bir bağ yoktur. bu ise dini kuruluşların tamamen ve bağımsız bir şekilde sivil toplumda organize olduğu ve kendi yağları ile kavruldukları anlamını taşır. ama bu türkiye gibi radikalleşmeye çok müsait, hilafet damarı her zaman çok kabarık olan bir ülke için uygun değildir. bu sebeple devlet her zaman dinin tanımını ve uygulanışını kendi kurumları aracılığı ile kontrol etme amacı taşırmıştır.
yani sıkıntı diyanetin olması değildir. zira kurumun kendisi laikliğin bir ürünüdür. asıl sıkıntı olan; diyanetin akp ile birlikte iyice 'siyasallaşması' ve bunu yaptıkça da akp'nin radikal tabanına iyice angaje olmaya başlamasıdır. zaten sonuç olarak da diyanetin bütün inançlara karşı tarafsız olması ilkesinin gün ve gün yok olduğunu görüyoruz.
dolayısı ile mesela merkez bankası ile diyanet arasında çok fark yoktur. ikisi de görev tanımları içinde toplumu düzenlemek için belli görevleri yerine getirirler ve kesinlikle ülke için 'gereklidirler'. sıkıntı bunların iyice siyasallaşmaları ve özerkliğini kaybetmeleridir. ki zaten mücadele etmeye de buradan başlamak gerekir.