ciddi ciddi içindekileri kusup sonra da espriye vurma işidir.
- ya dürdane sahiden çok çirkinsin ya. burun uzun yanaklar çökmüş, zargana gibisin kızım kilo al biraz bu ne böyle, kemik torbası.
- (dürdane bihayli bozularak) ya hayriyee..
- tamam kız tamam, şaka yaptım deli, valla çok güzelsin.
- canımsın hayriye.
- sen de benim canımsın güzel arkadaşım dürdane.
lafı soktuktan sonra karşındaki insanın tepkisine göre kıvırma üzerine kurulu klasik türk yalanıdır. karşındaki insanın hüzünlü veya sinirli bir ruh haline döndüğünü gördüğün an hemen yapıştırırsın:
- şaka yahu! sen de ne alıngansın. (burda bir de hafiften üste çıkmak gerekir)
en sevmediğim konuşma üslubudur. dolaylı yoldan anlatmak gerekli mi dir ? bazen evet. niçin peki ? şahsen direkt söylemeyi tercih ederim yapım böyle. fakat amma velakin hayat böyle değil işte. insanlar kırılabiliyor. üslubu usturubunca yerli yerince laf söylemek de bir sanat ve edeptir. buna sahip olan insanlar nadirdir. dikkat edin toplumda bu tip insanlar azalmaktadır her geçen gün. bazen bir hikaye bazen bir mizah veya bir mizansen gerekli konuyu doğru aktarabilmek ve karşıdakini kırmadan dökmeden yanlışını anlamasını sağlayabilmek adına.
bir de şöyle bir yöntem var 2 yada 3 kişiyiz muhatabım bana konuyu öyle bir anlatıyor ki sanki yabancı birine anlatıyormuş yada benle konuştuğu halde başkasıyla yaşamış gibi yapıp beni rencide etmeden meseleyi çakıyor. neden sonra anlıyorum hatamı düşününce fark ediyorum. bu niye böyle söyledi diye. bu üsluba hayranım.
kimileri de işin kolayına kaçıp istediği lafı öyle bir sokuyor ki sakin sessiz usulca yada normal konuşma tarzında sanki tiyatro yada rol yapıyormuşcasına ardından da şaka şaka hiç olur mu öyle şey dercesine bide kapatıyor üstünü. donup kalıyorsun. susuyorsun mecburen bozuluyorsun ses çıkartamıyorsun. diyorsun ki hadi efendilik bende kalsın. o da zannediyor ki korktu utandı sıkıldı. farkında değil halbuki gözden düştüğünün, daha sonra mesafemi koyuyorum. muhatap bile olmuyorum böyleleriyle. yüz surat da vermiyorum. konuştuğuna da konuşcağınada bin pişman ediyorum.
o diliyle sokuyor yılan gibi, ben gözümle soğutuyorum kartal gibi. herkes kendine yakışanı yapıyor sonuçta.