la vita e bella

    200.
  1. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1464406/+
    -hayat güzeldir-
    the pianist filmi gibi zihne işleyen film. amerika'nın son sahnede verdiği kurtarıcılık imajı komikti.
    bu kadar sevilmesinin nedeni; filmin akıcılığı, babanın çocuğunu mutlu etmek için neler yapabileceği. bu sahneler dışında bilinçaltına işlemeye çalıştıkları düşünce, düşünen insanları etkilemez.
    26 ...
  2. 3.
  3. her çocuğun birçok hayali kahramanı vardır ama ilk,son ve gerçek kahramanı babasıdır düşüncesini olabilecek en güzel anlatımla beyazperdeye taşıyan yapıt.
    13 ...
  4. 73.
  5. --spoiler--
    - siyasi görüşünüz nedir?
    +(çocuklarına seslenir) benito, adolf uslu durun. pardon ne demiştiniz?
    - önemli değil.
    --spoiler--
    13 ...
  6. 13.
  7. ağladım lan bu filmi izlerken ağladım..kalbim o adam * ve küçük oğlu için attı benim de filmi izleyen hemen herkes gibi..

    yıllar sonra israil'den lübnan'ın elektrik santrallerine , köprülerine , çocuklarına gönderilecek o füzelerin üzerine israil'den sevgilerle yazan çocukları da gördüm..her ademoğlu gibi karşılaştırma yaptım ister istemez..filmdeki vahşeti babasının üstün gayretleriyle bir oyun zanneden o çocuk olsa şu an orada o da yazacak mıydı lan ? dedim..

    düşündüm..düşündüm..bir cevap bulamadım..
    11 ...
  8. 9.
  9. bu yahudiler kendilerini acındırmayı biliyor dedirten duygu yüklü film.
    11 ...
  10. 194.
  11. sanki filmi iki sahneye bölmüşler gibi. birinci bölümü komedi üzerine , ikinci bölüm de romantizm ön plandadır. ana karakter ; eşini ve oğlunu çok seven , bi o kadar da babacan bir karakterdir. ana karaktar o yılda ödüller kazanmıştır. rahatlıkla izleyin, zaman kaybı gibi düşünmeyin bir şey kaybetmezsiniz sözlük.
    9 ...
  12. 2.
  13. bir babanın evladı için savasın ortasında bile bir varolus destanı yazabileceğini gösteren muhtesem filmdir.
    9 ...
  14. 8.
  15. Roberto Benigni'nin ne kadar büyük bir oyuncu-yönetmen olduğunu bize ispatlayan harika film.kesinlikle izlenmesi gereken 100 film arasına girmesi lazım.Babanın oğluna savaşı bir oyun olarak anlatması ve yaptıkları,çocuğun soruları,davranışları gözleri dolu dolu eder.
    9 ...
  16. 138.
  17. Sabahın bu saatinde ilk defa izlediğim film. daha önce neden izlemedim diye onlarca kere kendime sormama sebep olmuştur. Film öyle başlar ki, esas kızı tavlamaya çalışan ve bunu esprili yolla başarılı bir şekilde halleden sempatik bir italyanın hikayesi sanırsınız. ama film ikinci yarısında öyle bir hal alır ki, sizi o gülmekten ağrıyan karnınıza ağlamaktan kramp girmesini sağlar. filmdeki birçok replik müthiş. guido'nun savaşı ve toplama kampını oğluna bir oyunmuş gibi göstermesi ve bin puana ulaşmak için harcattığı çaba çok yaralayıcı. en zor durumda bile ayakta kalıp yapman gerekeni yapıp savaşı oğluna bir oyunmuş gibi göstermek en nazi sempatizanının bile kendisiyle ters düşmesine sebep olabilir. filmde genelde aklımda kalanlar.

    filmin ilk yarısındaki adamla şapka savaşına girmesi ve her seferinde şapkasını çalıp kaçması.

    maria anahtar diye bağırınca anahtarı camdan atan komşudan dora'yı etkileyeceği sırada anahtarı istemesi.

    yine dora'yı etkilerken alman doktora sorduğu bilmecenin cevabını muhteşem yere oturtması.

    dora'yı eve bırakırken kuru şapka dilemesi ve şapkasını çaldığı adamın guidonun kuru şapkasını guido'ya vermesi.

    ve toplama kampında guido'nun oğluna söylediği bütün o günahsız yalanlar.

    Ve son olarak tabiki de: Buon giorno, Principessa!
    7 ...
  18. 81.
  19. filmden anlayan bir insan değilimdir.sinemaya gitmeyen filmlerin televizyonda gösterilmeini bekleyenlerdenimdir ama bu filme kötü diyenin alnını karışlarım..
    7 ...
© 2025 uludağ sözlük