Başka sinemada beyoğlu sinemasında konusunu okumadan sırf zaman geçsin diye izlemeye gittiğim film. Salonda ne kadar insan varsa resmen gözümün önünde sevişti. Sol yanımdaki lezbiyen çift birbirlerini pantolon altından okşadı. Önümdeki erkek eşcinsel çift dil gırtlak öpüştü.
insanların tercihlerine her türkü saygılıyımdır. Sadece daha önce buna benzer bi ortama girmediğimden yabancılık çekmiştim.
Film ise bayağı iyi. Tek hatası klimte çok dekoratif ressam dediler. Hadi ordan!!!
film o kadar doğal ki içine giriyorsunuz yaşanan tüm duyguların. eşcinsel olmanıza gerek yok anlatılan aşk hikayesinin içine girmeniz için. zaten eşcinsel filmi diye bakarak izlemeyin. filmi başından sonuna değerlendirdiğimizde işlenen asıl temayı; bir genç kızın ergenlikten yetişkin bir kadın olana kadarki kimlik bulma arayışı olarak değerlendirebiliriz. ben çok beğendim. puanım 7,9/10
adele ve emma'nın ayrıldıktan yıllar sonra bir cafede tekrar biraraya geldikleri sahne son yıllarda izlediğim en iyi sahnelerden biriydi. adele'in,duygularına karşılık alamazken ve daha sonra emma arkasını dönüp gittiğinde hissettiği çaresizliğini, aşk acısını yemin ediyorum içimde hissettim. adele zamanında bazı boklar yemiş olsa da emmaya biraz kızdım. sanki ilişkiyi kafasında bitiren ilk oymuş ve bitirici hamleyi yapmak için adele'nin hata yapmasını beklemiş gibiydi. son sergi sahnesinde emmanın çizmiş olduğu bir tabloda adele'nin de içinde olduğu üç kadının çizimi vardı belki hatırlarsınız. o tabloyu gördüğümde adele sanki emma için sadece geçmişindeki kadınlardan biriymiş izlenimi oluştu bende. ama adele için emmanın daha derin bir anlamı vardı; hayatının aşkı olması ve onsuz yapamaması gibi.
klasik işleyişte uzun uzun seks sahneli bir fransız filmi. bir genç kızın cinsel serüvenini anlatıyor denilebilir özetle. filmden aklımda kalan tek şey başrolümüzün sürekli ağzı açık gezmesi. yemek yerken, uyurken, başa dönüyorum yemek yerken .... ikinci bir kristen stewart resmen.
filmde ilk önce adele'in hayatına dahil oluyoruz. alelade hareketleriyle, her gün okul otobüsüne geç kalmasıyla oldukça sıradan bir kız olduğunu düşündürüyor önce. ancak adele'in içini kemiren bir şey vardır. sık sık arkadaşlarını inceler ve kendinde eksik bir şeyler olduğunu düşünmeye başlar. yaşadıklarına karşı verdiği tepkiler diğer arkadaşları gibi abartılı değildir. daha doğrusu bir şaşkınlık içerisindedir. düşüncelerinden emin değildir. zamanla kendinden kaçamaz. ve kendini keşfetmeye, aramaya başlar. bu keşif içerisinde yolu emma ile kesişir. emma zaten bir seçim yapmıştır ve hayatına ona göre yaşamaktadır. ancak adele hissettiklerine acemidir, kararlarından emin değildir. filmle ilgili en büyük eleştiri iki kadın karakterin cinselliğinin gösteriminin abartıldığıyla ile ilgili. yaklaşık 3 saat kadar olan film'in gerçekçiliği muazzamdı. fransada bir yerlerde adele ve emma diye iki kadının yaşadıklarını ve birbirlerini sevdiklerine inandım bir süre. ben bu yüzden rahatsız olmadım. ancak süre belki biraz daha kısa olabilirdi. sahne uzadıkça yönetmen izleyicilere sanki iki kadının birbirlerine ne kadar ihtiyaç duyduklarını, sevdiklerini, arzu ettiklerini kanıtlamak zorundaymış gibi hissettirdi. oysa ki konu sağlam ve oyunculuklar gayet iyiydi. o duygu zaten seyirciye ister istemez en baştan geçiyordu.
+18 olan fransız yapımı film.
180 dakikanın 30 dakikası erotik sahneler ihtiva ediyor.
Bilindiği üzere lgbt filmi.
15 yaşındaki bir ergenin eşcinsel oluşundaki süreci sanatsal olarak anlatmış olup toplumun kanayan yarasına da ayna tutmuştur.
Haz almak için değil böyle duygular içinde olan birinin durumunu anlamak yapmak için empati yaptırabilecek bir yapım olmuştur.
Beni şaşırtan başroldeki kız ın, adı adele exarchopoulos un ailesi tarafından çok utangaç olduğu düşünülüp oyuncu olması için oyunculuk kurslarına yazdırılır. Kaderin cilvesine bakın ki farklı bulunup bi yetenek avcısı tarafından keşfedilir. Ve fransız polis film serisindede oynar.
Film in konusu ise eşcinsel olan kız in hoşlandığı hemcinsinin saçlarının mavi oluşu.
2013 cannes film festivali ödüllü fransız filmi. bu filmi izledikten sonra yaptığım ilk şey soslu makarna oldu diyebilirim. e kadın olmadığım için bir kadın daha bulup onunla ilişkiye girecek halim yok. izlerken adele için düşündüğüm ulan kendini erkeklerden mahrum bırakıyorsun oldu. hatun çok güzel değil ama seksi yani göğüs kalça tam yerli yerinde ten rengi falan çok güzel. ama o yemek yeme sahneleri yok mu? tamam kardeşim obur olduğunu göstermeye çalışıyorsun da hayvan gibi yenmez ki...
ingilizce adı daha havalı olan 2013 yapımı abdellatif kechiche filmi.
--spoiler--
adele ilişkinin masum tarafı. film boyunca tek suçu - hayvan gibi yemek yemesini saymazsak - elindekiyle fazlasıyla yetinmesiydi. emma ise ilişkinin sürekli en iyisini isteyen tarafı, bir yerde adele yetmemeye başladı ve ayrıldılar. filmin en güzel bölümüyse adele' in denizde sırt üstü yattığı sahnenin sonunda ki suyun renginin maviye çalmasıydı.
--spoiler--
aşkın cinsiyetsiz olduğunu yansıtan filmdir. adele ve emma arasındaki sınıf farkını yönetmen gayet iyi yansıtmıştır. bir yerde sanat bugünlerde pek para etmiyor diyen babanın kızı adele ve bir yerde eşinin yanında eski kocasından sanat aşığıydı diye bahseden bir annenin kızı emma.
"blue is the warmest color" olarak çevrilmesi ise normal zira filmde mavi detayı bolca kullanılmış. mavi saçlı kadına aşık adele yıllar sonra aşık olduğu kadını kaybettiğinde mavi elbisesiyle çıkıp gidiyor sergiden.
genel anlamda güzel bir film. 3 saat olması gözünüzü korkutmasın zaman kaybı değildir kesinlikle. fakat filmin eleştirilecek yanları da yok değil; gereğinden fazla uzatılmış sevişme sahneleri, yemek sahneleri insanı baydığı oluyor.
biz heteroseksüel bünyeler için sevgiliyle baş başa gidilip izlendiğinde garip kaçacak olsa da gerçekten etkili bir aşk filmi. romantik filmlerdeki salaklıkların yerine gerçekçilik ön planda. hem sevişme sahnelerinde hem de filmin genelinde oyunculuk üst düzeyde. sıradan diyen arkadaşlarımın çok fantastik yaşamları ve sanat algısı var, imreniyorum onlara.
spoiler icerir.
emma ve adele'in ifadeleri, bakislari filmin basindan itibaren cok anlamliydi. o yogunluk bana da gecti, yer yer agladim.
heterolarin geri planda kalmasini cok sevdim. bence her lgbt filminde goremeyecegimiz saygideger bir ayrinti.
hicbir zaman esit olmadilar. sevisirlerken bile iktidar emma'daydi. emma'nin entelektuel baskinligi ve cevresi adele'i kapana kistirdi. etrafinda yabanci dil konusuluyormus gibi surekli. kim olsa ezik hisseder.
is arkadasiyla fiziksel yakinlasmasinda, ayni dili konustugu birine duydugu gereksinimi karsiladigini dusundum kizin. ayri dunyalarin insanlari arasindaki iliskinin bitise ve kedere mahkumiyetini anladim ben ya filmden. 10/8
10 üzerinden 5 verdiğim fekat 2013 cannes film festivalinde altın palmiye ödülü almış abdellatif kechiche yapımı, ağzı bi türlü kapanmayan dişlek bir kızın, erkeksi tavırları olan entelektüel bir başka kadınla yaşadığı aşkı anlatan film..
bazı sahneleri çok rahatsız edici ve mide bulandırıcı olsa da oyunculuklar başarılı..
iki kadın arasındaki ilişkiyi anlatan, 170 dakikalık filmdir. filmin ilk başları gayet akıcıyken bir zaman sonra sıkılmaya başlıyorsunuz. anlatılmak istenen 2 saatlik bir filmde de gayet anlatılabilir. sapık yönetmen gereksiz uzatmıştır filmi. yönetmene sapık dememin sebebi, filmin porno tadındaki sahneleri. bana göre eşcinsel ilişki vurgulanmaya çalışılırken kadın bedeni gereksiz kullanılmıştır. demek istediğim bazı erotik sahneler çok elzem olmadığı halde çekilmiş. orallar, emmeler, gömmeler havada uçuşmaktadır. bu tarz bir film için o derece aşırı sahneler bence saçmadır. neyse olmasa da olurmuş, eşcinsel ilişki sadece bedensel olarak var olan bir şey değil sonuçta.
oyunculuklar iyi, oyunculuk için izlenebilecek bir film. 3 saatinize değer mi orası kafamda soru işareti.
pornografik olarak yoğun sahneler içeren, ama bakış açısına göre eşcinselliği tanımaya çalışan genç kızın deneyimi olarak yorumlanabilir kechiche nin anlatımı. anlatım dili olarak oldukça fetişist bir yaklaşım, hatta oyuncuya olan tutkuyu perdeye aktarma olarak algılanabilecek bir saplantı seziliyor. öyle ki film boyunca adèle exarchopoulos un dudakları yerken öpüşürken sigara içerken makro bir şekilde aklınıza işleniyor.
tabi uzun uzadıya verilen sevişme sahneleri de bir nevi lezbiyen/gey gururunu okşamaya yönelik. güzel bir kadın ve bir lolitanın lezbiyen ilişkisi tüm erkekleri kendine bağlar, lezbiyen ve lezbiyen olmayan kadınları bile. ancak gey bir ilişkinin cinsel içerikli sahnelerini bu kadar uzun uzadıya veremeyecektir. o nedenle farklı seksüel yaşamların kapalı kapılar arkasından tarafsız gözle bakmak, sadece yalandan ibaret olacaktır. bu tribünlere oynamaktır.
kısaca abdellatif kechiche oyuncu üzerine yazmış, ona göre kurgulanmış, kendi fetişini tamamlamış ve adèle exarchopoulos oyun olarak çok başarılı bir iş çıkarmıştır. hikayeyi güzel ve genç oluşundan ziyade bu kadar cüretkar cesareti ile seyirciyi adeta şok etmiştir. filmi tek başına sürükleyerek zirveye taşımıştır. kechiche in cesareti değil adèle in cesaretidir.
gittiğim, izlediğim, orjinal adı la vie d'adele olan bir abdellatif kechiche filmidir. sabah 11.30 seansı olmasına rağmen salon baya kalabalıktı, gerçi sınırlı sayıda seans var ama yağmurlu havada iyi dolmuştu bana göre.
öncelikle, "aha porno filmi, hemen gideyim ehehehehe" düşüncesi ile gitmeyin, film zaten 3 saat, toplasan 10 dk boyunca sevişme sahnesi var, ayrıca açın internetten izleyin efendim, 2013 yıında 12 lira bayılıp sinemada mı porno izleyeceksiniz mına koyim?
öncelikle yönetmenin "aman gişe yapayım, aman marjinal görüneyim" gibi öznel düşünceleri olmadığı açıkevet film 3 saat ve bana göre biraz uzun olmuş, sanat filmlerinde ki "uzun film" ritüeline uyulmak için biraz zorlamışlar gibi geldi bana. çekimler "doğal olacağız" fikriyle yapılmış ama biraz sıkmış sanki, örneğin yemek yerken ki yapılan çekimlerde neredeyse kızın küçük dilini görecektik, şu olaya başka bir çözüm bulsalar keşke. film genel olarak "iki lezbiyenin aşkı"ndan çok genç bir kızın hayatında ki gerek sosyal, gerek cinsel değişimleri, kızın kendine bir kimlik arayışı konu almış. başarılı olmuş denebilir. seks sahneleri de biraz uzun olmuş gibi* zira 10 dk boyunca izleyince, insan ister istemez geriliyor ki ben en yakın arkadaşlarımdan biriyle gitmeme rağmen gerildim. hatta bir ara gülesim bile geldi,dudağımı falan ısırmak zorunda kaldım, böyle olunca da iki meme görüp gülmeye başlayan ergen gibi oldum ama 8.dk dan sonra falan baya baya tuhaf oluyor insan.
oyunculuklar çok, çok başarılı. Léa Seydoux'a bazı filmlerden aşinalığımız var ama Adèle Exarchopoulos* isimli oyuncuyu, izleyiciler tıpkı benim gibi ilk defa görüyorlardır. oyuncunun 1993 doğumlu olması da ayrı bir faktör. güzelliğinin yanında büyük bir oyunculuk yeteneğinin de olduğu aşikar.büyük ihtimalle ileride bir çok filmde göreceğiz kendisini. özellikle ayrılma sahnesi inanılmaz doğaldı. adele'ın önce yalan söyleyip, sıkıştıktan sonra gerçekleri söylemesi, emma'nın onu evden kovması, adele'ın kapıda durup bir süre ağlaması, hatta çıktıktan sonra kadıköy sokaklarında* mavi paltosuyla adele belirse şaşırmazdım herhalde çünkü filmden sonra o adele değil "bizim kız" oldu birden bire.
bu film hayatın farkında olmadığımız gerçeklerini de yüzümüze çarpıyor aslında.
filme aç gitmenin de cezasını yemek sahneleri sırasında çektik tabi, doğal çekim dalgası yine vurdu yüzümüze, soslu makarnaları bir yiyişleri var, filmin yarısında çıkıp makarnacıya gidesim geldi resmen.
sözüm o ki, la vie d'adele' *bir genç kızın, sosyal, cinsel hayatında ki değişimleri, kızın kendine bir kimlik arayışını konu alan, ve ana fikri seyirciye bırakmış bir film. yani filmin ne anlattığı insanın filme bakış açısına bağlı, belirttiğim gibi "lezbiyen pornosu" da diyebilirsiniz, "sanat filmi" de diyebilirsiniz. altın palmiyeyi benim gözümde hak eden bir yapımdır ama bu ülkeye, ülkemizin insanına uygun bir film midir? pek sanmıyorum, hatta bu yüzden sadece belli salonlarda gösterimde olabilir.
filmin ilk başta yalnızca eşcinsellikle ilgili olduğunu düşünebilirsiniz. birinin kendini keşfetmesi ve bu doğrultuda yol alması güç.
emma ve adele'nin ailesinden tutun hayata bakış açıları tamamen farklı. statü çatışmaları yanlış anlaşılmalara neden oluyor...
bu filmde de yarim kalan aşk felsefesi mevcut.
filmde mavi görmedigim sahne yoktu.
aşkın cinsiyeti yok kaygılar ve hataların da.
perşembe gününe dek belirli sinemalarda, kaçırmayın.cannes ödüllü olduğunu soylemeyi unutmusum.