gittiğim, izlediğim, orjinal adı la vie d'adele olan bir abdellatif kechiche filmidir. sabah 11.30 seansı olmasına rağmen salon baya kalabalıktı, gerçi sınırlı sayıda seans var ama yağmurlu havada iyi dolmuştu bana göre.
öncelikle, "aha porno filmi, hemen gideyim ehehehehe" düşüncesi ile gitmeyin, film zaten 3 saat, toplasan 10 dk boyunca sevişme sahnesi var, ayrıca açın internetten izleyin efendim, 2013 yıında 12 lira bayılıp sinemada mı porno izleyeceksiniz mına koyim?
öncelikle yönetmenin "aman gişe yapayım, aman marjinal görüneyim" gibi öznel düşünceleri olmadığı açıkevet film 3 saat ve bana göre biraz uzun olmuş, sanat filmlerinde ki "uzun film" ritüeline uyulmak için biraz zorlamışlar gibi geldi bana. çekimler "doğal olacağız" fikriyle yapılmış ama biraz sıkmış sanki, örneğin yemek yerken ki yapılan çekimlerde neredeyse kızın küçük dilini görecektik, şu olaya başka bir çözüm bulsalar keşke. film genel olarak "iki lezbiyenin aşkı"ndan çok genç bir kızın hayatında ki gerek sosyal, gerek cinsel değişimleri, kızın kendine bir kimlik arayışı konu almış. başarılı olmuş denebilir. seks sahneleri de biraz uzun olmuş gibi* zira 10 dk boyunca izleyince, insan ister istemez geriliyor ki ben en yakın arkadaşlarımdan biriyle gitmeme rağmen gerildim. hatta bir ara gülesim bile geldi,dudağımı falan ısırmak zorunda kaldım, böyle olunca da iki meme görüp gülmeye başlayan ergen gibi oldum ama 8.dk dan sonra falan baya baya tuhaf oluyor insan.
oyunculuklar çok, çok başarılı. Léa Seydoux'a bazı filmlerden aşinalığımız var ama Adèle Exarchopoulos* isimli oyuncuyu, izleyiciler tıpkı benim gibi ilk defa görüyorlardır. oyuncunun 1993 doğumlu olması da ayrı bir faktör. güzelliğinin yanında büyük bir oyunculuk yeteneğinin de olduğu aşikar.büyük ihtimalle ileride bir çok filmde göreceğiz kendisini. özellikle ayrılma sahnesi inanılmaz doğaldı. adele'ın önce yalan söyleyip, sıkıştıktan sonra gerçekleri söylemesi, emma'nın onu evden kovması, adele'ın kapıda durup bir süre ağlaması, hatta çıktıktan sonra kadıköy sokaklarında* mavi paltosuyla adele belirse şaşırmazdım herhalde çünkü filmden sonra o adele değil "bizim kız" oldu birden bire.
bu film hayatın farkında olmadığımız gerçeklerini de yüzümüze çarpıyor aslında.
filme aç gitmenin de cezasını yemek sahneleri sırasında çektik tabi, doğal çekim dalgası yine vurdu yüzümüze, soslu makarnaları bir yiyişleri var, filmin yarısında çıkıp makarnacıya gidesim geldi resmen.
sözüm o ki, la vie d'adele' *bir genç kızın, sosyal, cinsel hayatında ki değişimleri, kızın kendine bir kimlik arayışını konu alan, ve ana fikri seyirciye bırakmış bir film. yani filmin ne anlattığı insanın filme bakış açısına bağlı, belirttiğim gibi "lezbiyen pornosu" da diyebilirsiniz, "sanat filmi" de diyebilirsiniz. altın palmiyeyi benim gözümde hak eden bir yapımdır ama bu ülkeye, ülkemizin insanına uygun bir film midir? pek sanmıyorum, hatta bu yüzden sadece belli salonlarda gösterimde olabilir.
askin 3 saatlik dile gelmis haliydi. cunku bir iliskide anlatilabilecek her sey fazlasiyla anlatilmis. emmaya asik oldum. kizlarin ikiside cok guzel oynamislar. cekimler ise muhtesemdi.
--spoiler--
adele'in ayrildiktan sonra hep birlikte oturduklari banka gidip oturdugu sahne cok sairaneydi.
--spoiler--
2013 cannes film festivali ödüllü fransız filmi. bu filmi izledikten sonra yaptığım ilk şey soslu makarna oldu diyebilirim. e kadın olmadığım için bir kadın daha bulup onunla ilişkiye girecek halim yok. izlerken adele için düşündüğüm ulan kendini erkeklerden mahrum bırakıyorsun oldu. hatun çok güzel değil ama seksi yani göğüs kalça tam yerli yerinde ten rengi falan çok güzel. ama o yemek yeme sahneleri yok mu? tamam kardeşim obur olduğunu göstermeye çalışıyorsun da hayvan gibi yenmez ki...
biz heteroseksüel bünyeler için sevgiliyle baş başa gidilip izlendiğinde garip kaçacak olsa da gerçekten etkili bir aşk filmi. romantik filmlerdeki salaklıkların yerine gerçekçilik ön planda. hem sevişme sahnelerinde hem de filmin genelinde oyunculuk üst düzeyde. sıradan diyen arkadaşlarımın çok fantastik yaşamları ve sanat algısı var, imreniyorum onlara.
ingilizce adı daha havalı olan 2013 yapımı abdellatif kechiche filmi.
--spoiler--
adele ilişkinin masum tarafı. film boyunca tek suçu - hayvan gibi yemek yemesini saymazsak - elindekiyle fazlasıyla yetinmesiydi. emma ise ilişkinin sürekli en iyisini isteyen tarafı, bir yerde adele yetmemeye başladı ve ayrıldılar. filmin en güzel bölümüyse adele' in denizde sırt üstü yattığı sahnenin sonunda ki suyun renginin maviye çalmasıydı.
--spoiler--
spoiler icerir.
emma ve adele'in ifadeleri, bakislari filmin basindan itibaren cok anlamliydi. o yogunluk bana da gecti, yer yer agladim.
heterolarin geri planda kalmasini cok sevdim. bence her lgbt filminde goremeyecegimiz saygideger bir ayrinti.
hicbir zaman esit olmadilar. sevisirlerken bile iktidar emma'daydi. emma'nin entelektuel baskinligi ve cevresi adele'i kapana kistirdi. etrafinda yabanci dil konusuluyormus gibi surekli. kim olsa ezik hisseder.
is arkadasiyla fiziksel yakinlasmasinda, ayni dili konustugu birine duydugu gereksinimi karsiladigini dusundum kizin. ayri dunyalarin insanlari arasindaki iliskinin bitise ve kedere mahkumiyetini anladim ben ya filmden. 10/8
pornografik olarak yoğun sahneler içeren, ama bakış açısına göre eşcinselliği tanımaya çalışan genç kızın deneyimi olarak yorumlanabilir kechiche nin anlatımı. anlatım dili olarak oldukça fetişist bir yaklaşım, hatta oyuncuya olan tutkuyu perdeye aktarma olarak algılanabilecek bir saplantı seziliyor. öyle ki film boyunca adèle exarchopoulos un dudakları yerken öpüşürken sigara içerken makro bir şekilde aklınıza işleniyor.
tabi uzun uzadıya verilen sevişme sahneleri de bir nevi lezbiyen/gey gururunu okşamaya yönelik. güzel bir kadın ve bir lolitanın lezbiyen ilişkisi tüm erkekleri kendine bağlar, lezbiyen ve lezbiyen olmayan kadınları bile. ancak gey bir ilişkinin cinsel içerikli sahnelerini bu kadar uzun uzadıya veremeyecektir. o nedenle farklı seksüel yaşamların kapalı kapılar arkasından tarafsız gözle bakmak, sadece yalandan ibaret olacaktır. bu tribünlere oynamaktır.
kısaca abdellatif kechiche oyuncu üzerine yazmış, ona göre kurgulanmış, kendi fetişini tamamlamış ve adèle exarchopoulos oyun olarak çok başarılı bir iş çıkarmıştır. hikayeyi güzel ve genç oluşundan ziyade bu kadar cüretkar cesareti ile seyirciyi adeta şok etmiştir. filmi tek başına sürükleyerek zirveye taşımıştır. kechiche in cesareti değil adèle in cesaretidir.
filmde ilk önce adele'in hayatına dahil oluyoruz. alelade hareketleriyle, her gün okul otobüsüne geç kalmasıyla oldukça sıradan bir kız olduğunu düşündürüyor önce. ancak adele'in içini kemiren bir şey vardır. sık sık arkadaşlarını inceler ve kendinde eksik bir şeyler olduğunu düşünmeye başlar. yaşadıklarına karşı verdiği tepkiler diğer arkadaşları gibi abartılı değildir. daha doğrusu bir şaşkınlık içerisindedir. düşüncelerinden emin değildir. zamanla kendinden kaçamaz. ve kendini keşfetmeye, aramaya başlar. bu keşif içerisinde yolu emma ile kesişir. emma zaten bir seçim yapmıştır ve hayatına ona göre yaşamaktadır. ancak adele hissettiklerine acemidir, kararlarından emin değildir. filmle ilgili en büyük eleştiri iki kadın karakterin cinselliğinin gösteriminin abartıldığıyla ile ilgili. yaklaşık 3 saat kadar olan film'in gerçekçiliği muazzamdı. fransada bir yerlerde adele ve emma diye iki kadının yaşadıklarını ve birbirlerini sevdiklerine inandım bir süre. ben bu yüzden rahatsız olmadım. ancak süre belki biraz daha kısa olabilirdi. sahne uzadıkça yönetmen izleyicilere sanki iki kadının birbirlerine ne kadar ihtiyaç duyduklarını, sevdiklerini, arzu ettiklerini kanıtlamak zorundaymış gibi hissettirdi. oysa ki konu sağlam ve oyunculuklar gayet iyiydi. o duygu zaten seyirciye ister istemez en baştan geçiyordu.
Başka sinemada beyoğlu sinemasında konusunu okumadan sırf zaman geçsin diye izlemeye gittiğim film. Salonda ne kadar insan varsa resmen gözümün önünde sevişti. Sol yanımdaki lezbiyen çift birbirlerini pantolon altından okşadı. Önümdeki erkek eşcinsel çift dil gırtlak öpüştü.
insanların tercihlerine her türkü saygılıyımdır. Sadece daha önce buna benzer bi ortama girmediğimden yabancılık çekmiştim.
Film ise bayağı iyi. Tek hatası klimte çok dekoratif ressam dediler. Hadi ordan!!!