la nausee

entry43 galeri1
    26.
  1. bulantı - jean paul sartre
    felsefe tarzı okuyamayanların bile sıkılmadan okuyabileceği kitaptır.

    Varlık özden önce gelir

    Sartre, "öz" ve "varlık" terimlerini kendinden önce gelen filozoflardan farklı bir boyuta taşır. Ünlü sözü "varlık, özden önce gelir," felsefesinin en iyi ifade bulmuş şeklidir. Bu sözden de anlaşılacağı gibi, Sartre Tanrı tarafından tam (bitmiş) bir varlık olarak yaratılmış olmayı ret eder, çünkü insanın kesinleşmiş doğası olsa, özgürlükten hiç söz edilemez. Her şeyi, geçmişi olduğu kadar geleceği de bilen Varlık (Tanrı), geleceğin olanaksızlığını ortaya koyar, insanın yaşamı boyunca yapacağı seçimleri de anlamsız kılar. Tanrı çok önceden alınacak tüm seçimleri belirlemiş ve hiçbir güç geleceği değiştiremeyecek ise, hiçbir konuda karar vermenin, hatta ahlaki bir yaşam sürdürmeye çalışmanın bile anlamı kalmaz. Bir güç tarafından çok önceden karar verilmiş bir seçim, seçim değildir; sadece göstermeliktir yaşamdır. Önceden belirlenmiş bir senaryonun oyuncularından başka bir şey değildir buna göre insanlar. Halbuki Sartre'a göre insan, yaşam boyunca yaptığı seçimlerle kendi doğasını belirler ve bu doğa sürekli değişim içindedir.
    1 ...
  2. 27.
  3. jean paul sartre'ın en güzel kitabı. okuması zor bir kitap olsa da, varoluşçuluk mevzusu kusursuz bir şekilde işlenmiştir.
    0 ...
  4. 28.
  5. --spoiler--
    insanın kendi yüzünü anlayabilmesi belki de elinde değil. belki de tek başıma yaşadığım için böyle oluyor. topluluk içinde yaşayanlar, kendilerini, arkadaşlarına nasıl görünüyorlarsa aynalarda tıpkı öyle görmeyi öğrenmişlerdir. benim arkadaşım yok. tenimin bunca çıplak olması acaba bu yüzden mi? buna insansız...evet insansız doğa denebilir.
    --spoiler--
    1 ...
  6. 29.
  7. jean paul sartre' ın ilk romanı. özellikle selahattin hilav' ın usta çevirisinden okumak gerekir. varoluş'la yüz yüze gelen roquentin'in geçirdiği değişimi anlatmaktadır. varoluşçuluğun kült kitaplarındandır.
    1 ...
  8. 30.
  9. --spoiler--
    yalnızlığın yüzeyinde, kararlı, bir tehlike anında aralarına karışabileceğim şekilde, insanlara çok yakın bulunuyordum: aslına bakarsanız, buraya dek, yalnızlık denen uğraşıya yeni atılmış bir çıraktım.
    --spoiler--

    uzun yıllar önce derinden hissedilen bulantı nedeniyle yarıda bırakılan, yıllar sonra hafif tatlımsı bulantı ile okunmaya başlanan kitap. insanın kendi üzerinde yapması için çok güzel sosyol-psikolojik bir deney fırsatı sağlayan kitap.*
    0 ...
  10. 31.
  11. bana kafka'nın dava'sını hatırlatan kitap. felsefi kitaplar okumaya yeni başladıysanız, kitaba alışmanız biraz zaman alabilir fakat sonra su gibi akıp gidecektir.
    0 ...
  12. 32.
  13. okumayın gavur kitabı resmen. içinde şeytan ayetleri var. ben sırf ne var diye okudum müslümanları korumak adına kendimi ateşe attım. şimmdi de sizleri o ateşten korumak adına okumamanızı tavsiye ediyorum. ne o öyle tanrı falan bi kere "allah" diyeceksin. zaten tanrı kelimesini görünce titreyerek okudum en sonunda da yırtıp attım...
    0 ...
  14. 33.
  15. 34.
  16. 35.
  17. varoluşun dibine dibine vuran güzide sart kitabı. hiç sıkmadı mı? elbette sıktı ama okuduk nihayetinde . ayrıca bir arkadaşım bu kitabın ismini hala bulanık sanar.
    1 ...
  18. 36.
  19. sartreın bünyeniz bağışık değilse, birkaç gün sizi alt
    üst edecek olan okuması zor olan kitabı. varoluşçuluğun tavan yaptığı kitap.
    0 ...
  20. 37.
  21. 38.
  22. j.paul sartre'nin varoluşçuluk felsefesini işlediği okurken insanı kendinden alan hayatı ve hayata dair tüm unsurları sorgulatan, yaşamın çaresiz bir bünyede yarattığı büyük boşluklardan doğan bunalımlarını işlediği muhteşem eserdir. hayata dair damaklarında bir tat bulmak isteyen kişilere önerilesi kitaptır.
    eserin türkçe adı (bkz: bulantı)
    1 ...
  23. 39.
  24. karamsar bir hava içinde insanın varoldugunun duyumsamısını anlatan kitap. benim varlıgımı kanıtlayan senin olman, senin oldugunun kanıtı benim olmam benzeri bir cümle vardı ki gercekten kişinin salt durusunun varolduguna kanıt olamayacagını gösterir cevremize yarattıgımız etki ile var oldugumuzu ispatlar. felsefeden cok anlamasam da kitabın genel havası her insanın zaman zaman düşündükleri oldugunu düşündüm. bir de dikkatimi ceken yazarın ilk felsefeciler, ütopyacılar gibi düşünceleirni aktarırken yer yer karsılıklı diyologlara yer vermesiydi.
    0 ...
  25. 40.
  26. Başını okudum uyku tutmayan bi sabah akıllı telefonumdan ve bu ne lan dedim biz yazsak tespit sıçmıs derler. Kendine çeken bi tarafı yok meşhur olması tuhaf cidden m
    0 ...
  27. 41.
  28. "Ben geçmişimi nerede saklayacağım? Geçmişinizi cebinizde saklayamazsınız. Onu koyacak bir eviniz olmalı. Gövdemden başka şeyim yok benim. Yapayalnız bir adam, salt gövdesiyle anıları durdurup saklayamaz. Anılar üzerinden geçip gider onun. Ama yakınmamalıyım. Çünkü özgür olmaktan başka şey istememiştim."
    içimdeki tarif edilemez bulantı ile yeniden aklıma gelmiş kitap.
    1 ...
  29. 42.
  30. 'Birisini sevmeye kalkışmak, önemli bir işe girişmek gibidir, bilirsin. Enerji, kendini veriş, körlük ister. Hatta başlangıçta bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektiği bir an vardır. Düşünmeye kalkarsa atlayamaz insan. Bundan böyle artık bu gerekli sıçrayışı yapamayacağımı biliyorum.'
    0 ...
  31. 43.
  32. jean paul sartre'ın muhteşem romanı.

    (bkz: bulantı)

    -kendi kendimden tiksinmenin doruğuna erişmem için on beş dakika yeter, eminim.

    -düşüncem, ben’den başka bir şey değil. bu yüzden duramıyorum. düşündüğüm ile varoluşmaktayım. oysa düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi. şu anda bile (korkunç bir şey) varoluşmaktaysam, bu varoluşmaktan ürküntü duymamdan ötürüdür. özlediğim hiçlikten kendimi çekip alan benim. nefret ya da varoluşmak tiksintisi, kendimi varoluşturma, varoluşun içine oturtma biçimlerinden başka bir şey değil. düşünceler, büyük bir baş dönmesi gibi ardımda doğuyorlar, başımın arkasında doğduklarını duyuyorum... karşı durmazsam, önüme geçiyorlar, gözlerimin arasına geliyorlar.

    -“ben” deyince bir boşluk duygusuna kapılıyorum. öyle unutulmuşum ki, kendimi iyice hissetmek elimden gelmiyor. benden kalan bütün gerçeklik, varolduğunu hisseden varoluş sadece.

    -varoluş üzerine düşündüğümü sandığımda, hiçbir şey düşünmemiş olduğumu söyleyebilirim; kafamın içi bomboştu ya da bir sözcük vardı yalnız; yani “varlık” sözcüğü vardı.

    -beyaz çarşafların açılışında, yavaşça düşen ak teni okşayacak, koltuk altlarının çiçeklenmiş ıslaklığına, etin iksirlerine, tatlı sularına, fosforlanışına dokunacak; başkasının varoluşuna, ağır kırmızı yavşak salgılarda, varoluşun o tatlı kokusuna girecek; ıslanmış yumuşak dudakların, solgun kanla kızarmış, varoluşla saydam bir cerahatle ıpıslak esneyen, titrek dudakların gözler gibi yaşlanan şekerli yaş dudakların arasında varoluşmayı duyacak mıyım birazdan? yaşayan et gövdem, guruldayan suları yavaşça döndüren gövdem, yağı döndüren, dönen dönen, dönüp duran etim; etimin tatlı ve şekerli suyu, elimin kanı, canım acıyor, morarmış etime tatlı, yürüyen, yürüyorum, kaçıyorum, eti morarmış bir ahlaksızım ben, eti bu duvarlara varoluştan morarmış.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük