nicholas cage gibi her boka atlayan değil leonardo dicaprio gibi senaryo seçen ryan gosling abimiz oynuyor. imdb 7.5+ üzerine 1.10 oran veriyorum gidin pişman olmazsınız.
ryan gosling ve emma ve stone'un başrollerini paylaştığı kartal tibet ve hülya koçyiğit'in seven ne yapmaz filmine aşırı benzeyen 2016 yapımı harika film.
film müzikalden haz etmeyen sinema severlere dahi müzikali sevdirecek derecede kaliteli müziklere ve müzikal sahnelere sahip. yarattığı masalsı atmosfere rağmen bir an bile seyirciyi elinden kaybetmeyen harikulade kurgulanmış bir eser aynı zamanda.
-spoiler-
mesela planetaryum sahnesinde tam öpüşeceklerken yerçekiminin kaybolmasıyla yıldızların arasında dans etmelerinde dahi bende sanki gerçekten bunu yapabilirlermiş hissi uyandırdı. bir nebze bile sorgulamadım.
filmin finaline doğru bir anda ayaklarının yere basması ve bazı gerçeklerle yüzleşmesi ise sarsıcıydı. bu yönüyle de ayrı beğendim.
-spoiler-
ve tabii ki bir parantez de filmin soundtracklerine açmak lazım. gerçekten muazzamlardı. özellikle filmin arka fonunu oluşturan "mia&sebastian's" song hala kafamın içinde çalıyor.
Senenin izlenmesi gereken filmleri arasında gösteriliyor. Müzikaller bana sıkıcı gelmiştir hep. Ne bileyim sanatları karmaşa haline getirmemek lazım diye düşünürüm hep. Yalınlık tadı daha iyi verir. illa ki karıştıracaksan da dozunu iyi ayarlaman lazım derim. Ben kim oluyorsam sanat eleştirmeni mi?ne bileyim fikir işte. Yine de bu filmi de merak ediyorum,belki düşüncem değişir.
masalsı, eğlenceli, romantik, müzikal bir film olmuş. geçmişe göndermeler, tahmin edilebilinir yerler, klişe gelebilecek şeyler, teknik olarak hatalar bulmak mümkün; fakat bazı olayları veya kişileri kendiniz ile özdeşleştirebilirseniz etkileyici omayı da başarır. müzikleri ve özellikle caz göndermeleri derin olmasa da güzeldi.
gerçekten çok başarılı olan film. yer yer aşk filmi klişelerine ufaktan girizgah yapsa da, kesinlikle göz ardı edilebilecek klişelerdi. altın kürede ki gibi oscar'ı da toplayacak belli ki.
yalnız yönetmenin de 2. filmine bakar mısınız. ilk filmi whiplash'de yine müzik üzerine olan güzel bir filmdi fakat bununla kıyaslanacak gibi değil bence.
sonunda, tarafların hayallerinin peşinden gidip kavuşamamaları hoşuma gitti. tabi baya duygusal bir sahneydi sondaki flashbackler, "böyle olsaydı" sahneleri, ama kavuşamamaları filmi daha etkileyici kılmış.
sebastian'ın jazz müzik ile ilgili söylediği sözler çok hoştu.
ryan gosling zaten müzik ile uğraşıyor onu biliyoruz, fakat emma stone'da müziğe olan yeteneğini gösterdi bizlere.
normalde müzikal filmlerin içine fazla giremem. fazla mükemmel oluyorlar bana göre, yani bir durum oluyor ortada ve hemen o durumla ilgili mükemmel bir şakı söylüyorlar. hem de bütün şehir. insan ister istemez sinemadan çıktıktan sonraki hayatnıı düşünüp canı sıkılıyor. hal böyle olunca filmin içine girmekte zorlanıyor insan. fakat bunda o hissiyatı yaşamadım. belki filmi fazla sevdiğimdendir bilmem ama yaşatmadı. mia'dan veya sebastian'dan, insanın kendinde bir şeyler bulabilmesi çok mümkün. hayallere adanmış hayatlar, belki bu kısım mantıklı geldiği için filmin içine girebildim.
sonuç olarak çok beğendiğim bir film la la land. tekrar tekrar izlemelik olmuş. "gitsem mi la?" diye tereddütte olan dostlara, kesinlikle gitmesini salık veririm efendim.
Sinematografisi/efektler/mekanlar/müzik/kıyafetler çok başarılı ama 14 dalda oscar adaylığı alacak bir film değil fazla abartılmış. Emma stone sıradan oynamasına rağmen en iyi kadın oyuncu oscarını aldı, her zamanki haksızlıklar işte. ryan gosling ise çok başarılı.
tüm ödülleri silip süpürmüş müzikal ve dram yüklü bir film.
sanatın müzik alanıyla beyaz perdeyi birleştiren filmler çok yapılmıyor yazık ki.
birkaç kelime söylemeden geçmeyeceğim tabi.
müzik; zaten var olan muhteşem sanat dallarını yüceleştiriyor gibi geliyor.
müzikal tiyatro oyunları ve filmlerden bahsediyorum.
filmin tüm soundtrackları ve film müziklerini koleksiyonuma eklemeden çıkmadım salondan.
shazam iyiki varsın hehe.
-----spoiler-----
aşkın yanında güvenin önemini vurguluyor film.
kadın ve adam.
ikisi de kendi hayatlarında aldıkları kararlarda, işlerde birbirlerinin destekçisi.
iş başarılarında birbirlerini kolluyorlar, sıfırdan başlayacakları halde.
sonra bir gün, uzak mesafeler giriyor araya.
o 'güven' kelimesinin gerçekliğini filmin son 15 dakikasında -5 years later- yazısından sonra anlıyorsunuz.
yine kaybeden aşk, kazanan müzik oluyor.
-----spoiler-----
müziği benimsemeyenlerin ilk 10 dakikada salondan çıkacağına eminim.
ömürlerini melodilere adamışların mutlaka izlemesi gereken film.
--spoiler--
filmin neredeyse tamamı müzik saçma yerlerde danslar var .
--spoiler--
kendimi filme veremedim ama genel anlamda konu fena değil .
baş rol oyuncuları söylemeye gerek yok onlar bir harika...emma stone'un güzelliği tartışmasız çok zarif...
filmi yeni izledim, duygularım ve sinirim daha taze. abi kadının seni ömrüm hayatım boyunca sevicem dedikten sonra, oyuncu olup parayı görüp bir baska adamla evlenmesi ve cocuk yapması beni gerçekten cıldırttı. olmaz böyle şey. birde adamın actıgı jazz mekanına gidip göz göze gelince tribe giriyor. e evlenmeseydin baskasıyla, gitmeseydin baskasına.
bu senenin oscar soyguncusu olacak gibi, müzikal pek izleyen biri değilim ama damien chazelle yine çok iyi iş çıkarmış* tabi emma stone ve Ryan Gosling'in de hakkını yemeyelim. ayrıca havuzlu partili sahnede Take on Me , I Ran ve Tainted Love duymak ayrı bir güzeldi.
14 oskara aday olmadan gitmeye heveslendiğim film. film için şimdi şöyle sanatsal böyle sanatsal diye yazmak istemiyorum evet var bir ışık, yok değil. ama 14 dalda oskara aday olacak kadar yok be kardeşim. abartmayın. lütfen gözünüzü seveyim.
film 21. yy da aşkın değil de bireyin önemini anlatıyor bence. hayalinizden vazgeçmeyin, aşkınızdan vazgeçmeyin ise traş. film o sarsıcı duyguyu vermiyor. aşk bu mu oldu? başarılı mı oldular? noldu. ortalama vasat hayatlar. film aşk filmi demeye şahit lazım. adamlar 3 kere yemek yedi 5 kere yattı bir kere de kız için bir şehre gitti diye yılın aşkı mı oldu?
türk filmi olsa kimse suratna bakmaz ama işte elin ecnebisi çekince böyle tapılıyor.
ortalama amerikan filmi diye izleseydim tamam ama öyle oyunculuk şöyle oyunculuk diye önüme koyarsanız kimse kusura bakmasın paparayı yer.
tabii şimdi onların çok umurunda diyorsunuz. umurunda olmaları değil mesele bu entry kızgınıktan çok hüzün içeriyor. populer kültür bizi o kadar yutuyor ki o çekilince aramızdan kendimizi tanımlayacak bir olayımız olmayışına çok üzgünüm. hep populer filmer şarkılar olaylar etrafında dönüyor hayatlar. halbuki gerçekler nerede? gerçek hayat ne lüks içinde olan dubai'de pakstan'lı bir çocuğun hayat mücadelesi mi? savaşlar mı? beyaz saray magazin programları mı? ne? biz kimiz? nereden geldik nereye gidiyoruz. ruhumuzu satmadan. ucuz işlere onu taptırmadan akıp gitsin bu hayat. yılın en iyi filimi buysa film piyasası da mı krizde? la la
kişisel başarı aşkın üstünde mi?
keşke beraber gelişmek için insanlar yollar arasalar. hayat sevince güzelmiş ya.. kuru kuru sevmek olmasın artık bu yaştan sonra ya. seviyorsa yanında olsun karşında olsun ama nefesini hissedecek kadar yakın olsun.
bu yıl izlediğim en güzel film. sağda solda duyduğunuz "overrated" falan gibi yorumları dinlemeyin, izleyin bu filmi.
--spoiler--
inanılmaz açılış sahnesinden filmin sonuna kadar 1 dakika bile sıkılmadım. uzun zamandır bu kadar odaklanmamı sağlayan bir film izlememiştim. müzikler kusursuz, damien chazelle yine caz müziğin reklamını harika bir şekilde yapmış. ryan gosling'in oyunculuğu müthiş, emma stone'un oyunculuğu mükemmel.
filmin 14 oscar adaylığı alması yadırganmamalı çünkü hollywood'un sevdiği her türlü malzeme var filmde. kostüm dizaynı ve en iyi erkek oyuncu(muhtemelen casey affleck alacak çok haklı bir şekilde) dışında bütün dallarda favori benim gözümde.
filmin sonlarına doğru farkettim; akıllı telefonları filmden çıkarsanız çok rahat 60'larda çekilmiş bir film zannederdim herhalde. mekanlar ve kostümler o kadar güzel hazırlanmış ki.
--spoiler--
ayrıca şu film bana hiç hazzetmediğim john legend'ı bile sevdirdi start a fire şarkısıyla.
Film çok güzel olunca veya anlamlı diye fazla dalda adaylık verilmiyor arkadaşlar. onların her biri farklı bi başlık altında farklı konularda adaylıklar. Yani bi filmi izleyip tamam iyi film de 14 dalda adaylık alacak kadar da değil gibi bi yorumu yapmak pek doğru değil.
Şimdi bakarsak adaylıklara büyük beşliyi yani en iyi (film, senaryo, yönetmen, aktör, aktris) ödüllerine aday olmayı hak ettiği zaten çok açık. iki tane orijinal şarkı dalında ve film müziği dalında adaylık da gayet adil. Etti mi 8. En iyi kurgu ve en iyi sinematografi adaylıklarının da o sahnelerarası müthiş geçişleri ve görselliği gördükten sonra gayet hakedildiğini düşünüyorum. 10 oldu bile bak. Kaldı geriye 4 tane. Geri kalan adaylıklar detay ve teknik olsa bile onları da anlatayım. En iyi kostümü yazmaya gerek yok zaten heralde zira film rengarenkti müthiş kıyafetler vardı. En iyi yapım tasarım dedikleri sahnede kullanılan dekorlar ufak detaylar oluyo. Sebastian'ın odası mia'nın odası hollywood sokakları... bunlar müthiş değil miydi yani? Bak 12'ye kadar getirdik. ses miksajı ve ses kurgusu gibi teknik dallardan çok anlamasam da müzikal olduğu için ve müzikleri ses efektleri son derece iyi olduğu için bu ödüle aday olmayı hak edecek ilk film olduğunu düşünüyorum.
Gördüğünüz gibi toplu halde değil de tek tek incelersek hepsinin gayet adil olduğunu görüyoruz. Zaten akademi de ya bu filme 14 adaylık verelim güzel bu demiyor, üyeler ayrı ayrı değerlendiriyor ve böyle bi sonuç ortaya çıkıyor. Film hakkında zaten uzun bi yazı yazacağım ama üşeniyorum. Yukarıda bir arkadaşın yorumunu görünce, toplumdaki bu yanlış algının üzerine bunu yazma ihtiyacı hissettim. Saygılar.
tırt. umarım en iyi film falan seçilmez. oyuncular ödül alır mı bilemem ama film kesinlikle klişeden ölmüş ve über tırt. bir kez daha söylemek istiyorum; tırt.
inanılmaz abartılmış bir film. ryan gosling'in mükemmelliğinden başka hiçbir şeyi beni çekmedi hatta filmde baya sıkıldım. konu desen vasat, müzikal desen değil, son 15 dakikası drama döndü bir değişik. sadece sonu "eh işte" dedirtti. birden nası bu kadar büyütüldü de unutulmaz filmler arasına girdi bilemiyorum. ben unuttum bile.