la faute a fidel

entry17 galeri3
    1.
  1. ülkemizde fidel'in yüzünden ismiyle vizyona girecek olan 2006 yapımı, ünlü yönetmen costa-gavras'ın kızı julie gavras'ın rejisör koltuğuna oturduğu film. julie gavras sadece filmi yönetmekle kalmamış aynı zamanda senaryosuna da el atmış. konu, siyasi görüşleri dolayısıyla yaşam tarzları değişen ailenin tek çocuğu olan anna'nın, anne ve babasının siyasal olaylarla dolu olan hayatlarına anlam veremeyip, düzenin bozulduğunu düşünmesi ve sonunda isyanını ele alıyor. bizde bu sayede ufak bir kız çocuğunun komünizmi kendince sorgulamasını izliyoruz. bünyesinde stefano accorsi ve julie depardieu gibi oyuncuları barındıran, daha şimdiden fragmanda dönen diyalogları ile akılda iyi bir film olduğu düşüncesini oluşturan film.
    2 ...
  2. 2.
  3. --spoiler--
    1970 sonbaharında Anna dokuz yaşındadır. Gazeteci annesi Marie, zengin bir ispanyol aileden gelen avukat babası Fernando, kardeşi François ve her şeyini kaybetmesinden Castro yu sorumlu tutan Kübalı dadısı ile Paris te yaşar. Rahat ve huzurlu yaşamlarına düşen tek gölge, ispanya da faşist Franco yönetimine karşı mücadele veren eniştedir. Komünist olması nedeniyle, evde eniştenin adı dahi anılmamaktadır.

    Ailenin burjuva yaşamı, eniştenin öldürülmesi ve bu olayın ardından, eşi ve çocuğunun ispanya dan kaçarak yanlarına sığınmasıyla altüst olur. O güne dek ispanya daki duruma tepkisiz kalan Anna nın babası, derin bir suçluluk duygusuna kapılır. Eşiyle birlikte Şili ye ideolojik bir yolculuk yapar ve dönüşte geniş ve bahçeli evlerini bırakıp küçük bir apartman dairesine taşınırlar. Ateşli siyasi aktivistlere dönüşen anne-babasının yeni dünyası, Anna için farklı anlamlar taşır: Ev değiştirmek, düzensizlik, dadısını kaybetmek ve yeni yüzler... Evleri günün her saati sakallı adamlarla dolar; annesi kadın haklarını savunan bir kitap yazmaya girişir; babası ise "faşist" bulduğu Mickey Mouse u okumasını yasaklar.

    Filmdeki dokunaklı öğe, küçük kızın alışık olduğu eski yaşam biçimini yenisi içinde eritmeyi başaramaması, hatta buna güçlü bir tepki sergilemesidir. Çatık kaşlarıyla etrafında olan biteni kavramaya çalışan Anna, çoğu zaman yaşından beklenmeyecek bir olgunluk sergiler. Tıpkı ailesiyle katıldığı bir gösteride, üzerlerine atılan gözyaşı bombasının sisi ile sarmalandığında olduğu gibi...

    Film, Türkiye de dahil tüm Avrupa yı derinden etkileyen 1970-71 arası dönemi ve yaşanan radikal değişimleri Anna nın kişisel öyküsüyle bağdaştırıyor. Kadın hakları adına verilen mücadele, faşist darbeler, emperyalizm karşıtlığı... Bu olayların fon oluşturduğu film, çatışan ideolojiler, sınıf, ulus, cinsiyet, din ve aile bağları gibi konuları küçük Anna nın bakış açısından anlatıyor.

    "Fidel in Yüzünden", Oscar ödüllü ünlü yönetmen Costa-Gavras ın (Kayıp) kızı Julie nin çektiği ilk sinema filmi. 1970 lerin atmosferini, küçük bir kızın gözünden çarpıcı biçimde yansıtan yönetmen, katı müdahalelerde bulunmayarak özellikle Anna rolündeki Nina Kervel in çok zor bir rolde son derece başarılı bir performans sergilemesini sağlıyor. Anne rolünde ise Gerard Depardieu nün kendisi kadar ünlü kızı Julie Depardieu var.
    --spoiler--

    kaynak.halkevleri.
    1 ...
  4. 3.
  5. 4.
  6. 5.
  7. Julie Gavras' ın yönettiği ve Julie Depardieu, Stefano Accorsi, Nina Kervel ile Benjamin Feuillet' nin rol aldığı Fidel' in Yüzünden 2007 Sundance de oyuncularının muhteşem performansları ve güçlü senaryosuyla hem eleştirmenleri hem de izleyicileri büyüleyen bu toplumsal huzursuzluk filmi, yedi yaşında bir kızın gözlerinden anlatılıyor. O kadar ki, kamera bile onun boyundan çekim yapıyor. 1970' de geçen filmin kahramanı, babası siyasal eylemci, annesi de kürtaj araştırmacısı olan küçük Anna. Siyasal düşüncelerinin dozunu iyice artıran anne ve babası, sonunda geniş evleri de dahil tüm burjuva zevklerinden vazgeçmeye ve kendilerini köktenci eylemlere adamaya karar verir. Sarsılan Ana, bitmek bilmeyen mülteciler ve ideolojik meseleler arasında çığlık çığlığa isyan eder.
    Siyasi olayların,toplumdaki değişimlerin bir ailenin hayatında daha da önemlisi küçük bir kızın yaşamında ne gibi etkilerini olabileceğini çok güzel yansıtan işini iyi yapan bir film.
    Ayrıca annanın kardeşinin de tatlılığı harikadır.
    2 ...
  8. 6.
  9. sadece "cocugunun fikirlerine ve duygularina saygi duyan ve anlayis gosteren, onunla ayni yetiskin biriymiscesine karsilikli konusup hayat hakkindaki dusunce ve goruslerini tartisabilen ebeveyn profili" ni beyaz perdeye aktardigi icin bile seyredilebilecek bir film.
    4 ...
  10. 7.
  11. La Faute à Fidel (fidel yüzünden) gerçekten tavsiye ederim annemle oturup izledik az önce bitti .Nina Kervel-Bey (Anna de la Mesa) gerçekten süper ötesi performans sergilemiş geleceği çok parlak bu çocuğun,filmden anna'nın bir konuşması" kurba için yapmayak istemidim onların hepsi romalılar için parmak kaldırdı,arıyı ve ayıyı düşünmüştüm birlikte olmak için ,onlarda işe yaramıştı bir daha asla topluluk ruhuna inanmayacağım ." annesi "anladığımdan pek emin değilim " baba "topluluk ruhu ile koyunların davranışını karıştıyor olabilir"." topluluk ruhu ile koyun davranışını nasıl karıştırmıyorsun hiç yanılmıyormusun bir kanık daha " anne "kanık degil sanık denir ona" beni güldürmeyi başarmış çocuk alemsin kız anna.
    6 ...
  12. 8.
  13. komünist tanımına hayran kaldığım film: kızıl, sakallı ve sürekli taşınıyorlar.
    6 ...
  14. 9.
  15. 10.
  16. merak ettikleri soruların cevaplarını alabilen bir abla ile bir erkek kardeşin aydınlanma çağları erken başlamış. ne de olsa portakalı paylaşmayı bilen anne ve babaya sahipler. yaşasın eşitlik. yaşasın özgürlük. franco'ya ve onu gibilere mickey'nin mouse'u girsin.

    "koyunlukla grup dayanışması arasındaki ince çizgi"yi çaktığımız gün herşeyin berbat olma ihtimali daha az olacak en azından. şilinin herhangi bir işyerinde herhangi bir bilgisayarında herhangi bir -la dicrionarios'unda-( o nasıl bir sallama) şu an yazan bir yaşıtım; venceremos...
    2 ...
  17. 11.
  18. festivalde izlemeyi çok izleyip kaçırdığım sonra dvdsini izleme fırsatı bulduğum film.
    politik koşturmaların, toplumsal eylemlerin, ideolojik değişimlerin, -izmlerin genelden özele yansıması. bir küçük kızın ailesindeki değişimleri sorgulayan sesini yüksek sesle çıkartıp ailesine hesap sorması. onun o küçük boyundan gören gözlerimiz ve anlamlı sorularına katılan zihnimizle çok etkileyici olan film. benim gibi politik filmlere seviyeli duran birini mutlu eden bazı fikirleri kafaya vurmadan insani yönüyle hatta saf masum bir çocuğun bakışıyla veren arşivlik film.
    1 ...
  19. 12.
  20. Küçücük bir yüreğin yürekliliği ile dillenen ,adım adım gelişen ve serpilen harika bir film. Toplumsal değişmeleri izlerken aile yaşantılarını düşünecek ve belki de aklınıza hiç gelmeyecek ufaklıkların bakış açılarını da gözlemleme şansına sahip olacak , bir daha bir daha yorumlayacaksınız bildiklerinizi kendinize. Finallere önem veren ben harika bir son ile karşılaştım. Harikaydı
    0 ...
  21. 13.
  22. başroldeki ufak, şirin kız ne tatlıdır öyle yahu. feci bir şey olacak ilerde.
    0 ...
  23. 14.
  24. ’68 haykırışlarının dünyaya dalga dalga yayıldığı noktada, fransa’da, geçen bir devrim-arkası filmi fidel’in suçu. ’70 yılında, şili’de allende* seçimi kazanırken, aynı anda ispanya’da franco ismini almış “faşizm” muhaliflerin üzerine çökmekte, otoritesini pekiştirmek adına her yolu mubah saymaktaydı. böyle bir ortamda ise, siyasi kimliklerini geri plana atmayı seçmiş sosyalist anne-baba sessiz kalamazdı. ya dokuz yaşındaki kızları anna ve küçük françois? onlar ana babalarının yolunda sürüklenmeye hazır mıydılar?

    --spoiler--
    costa gavras kızı julie gavras sinematografisinde toplamda iki film olan bir yönetmen ve bu ikinci filmiyle sinemaseverleri tam kalbinden vurmuş desek yalan olmaz. film asla komünizm propagandası yapmaya girişmiyor, doksan dokuz dakikalık süre boyunca kurgu-dönem filmi olan fidel’in suçu’nda anna’nın annesini babasını, evlerine girip çıkan komünistleri suçlamasına, sorular sormasına, şeraite adapte olmasına, alışmasına ve etrafını saran anlamadığı tüm terimlerden ve eylemlerden sıyrılıp tekrar çocuk olmasına tanık oluruz.

    hikâyenin biraz içine girersek… konuşkan anna sınırlı insanlardan, sınırlı arkadaşlardan ve sınırlı mekânlardan mütevellit dünyasında yaşayıp gitmektedir. ailesini hep “kim” üzerinden tanımlamaktadır. franco diktasının astığı amcasının eşi ve kızı pilar’ın hayatlarına girmesiyle bütün “sınırlı” şeylerini yeniden anlamlandırmak zorunda kalacak ve küba’dan kaçan dadasının yılanvari kulağına fısıldadığı “onlar kızıl ve sakallılar” bilgisinin etkisiyle kafası allak bullak olacaktır. avukat babası belki de ölen kardeşinin etkisiyle tekrar siyasi kimliğine bürünür ve şili’ye aktivist rolü üstlenmek üzere gider. döndüğünde o da sakallıdır. komünisttir. artık o bir “kim” değildir, o bir “ne”dir.

    sosyalizm / komünizm / eşitlik / burjuvazi kavramları anna’ya çok uzaktır, o sadece evlerinin bahçesinde oynamak ve gittiği katolik okulu’nda katesizme devam etmek istemektedir. elbette, aile için kapitalist sistemde aktif sosyalist rolü üstlenmek meşakkatli olacaktır, bahçeli evlerini bırakıp küçük bir daireye yerleşirler, kübalı dadıları gönderirler ve anna her değişimde bir defa daha somurtur. lakin farkındalık çağının daha yeni yeni başladığı dönemde kurtuluşu yoktur, görmezden gelemiyordur her şeyin değişimini, her bir değişim kafasını karıştırmaktadır. bunun en güzel örneğiyse, annesinin örneklediği “grup dayanışması” kavramını yanlış anlayarak olayın boyutunu “sürü psikolojisi”ne taşımasıdır. sakallıların girip çıktığı evlerinde bir tek françois sakinliğini korumaktadır, küçüklüğünün getirdiği konformistlikle durmadan değişen göçmen dadılara ve haliyle değişen yemeklere ve ana babasının ortalarda olmamasına aldırmamaktadır, yeter ki tutacak bir el –anna’nın eli- yakınında olsun.

    velhasılıkelam 2006 yılının hakkı yenen filmlerinden, yann tiersen esintili bol piyanolu armand amar müzikleri, nina kervel-bey [anna]’in akıllarda yer eden performansı ve ondan hiç eksiği olmayan bir benjamin feuillet [françois], dönemi tam anlamıyla yansıtan ispanyol paça kesimler, saç kesimleri ve gösterileri, venceremoslar, ay carmelalar, katledilen devrim ve devrimciler…

    anna: filomena'nın dediği gibi, onlar kızıl ve sakallılar…
    françois: noel baba da sakallı ve kızıl.
    --spoiler--
    3 ...
  25. 15.
  26. izlerken "Şımartılmış kıskanç bir çocuk; kollektivist, grup dayanışmasına yatkın, azla yetinen ve kendi sorumluluğunu alabilen bir çocuğa dönüşebilir mi, nasıl dönüşebilir, bu dönüşüm süreci nasıldır...Değişen bir hayat çocuklara nasıl anlatılmalı, nasıl örenklendirilmeli, çocuğun özgüveni nasıl zedelenir, tepkisi nasıl çekilir..." gibi soruları sordum durdum kendime.

    Bu arada, böyle bir genelleme yapılmamalı belki ama, 5-12 yaşları arasındaki kız çocuklarını erkeklerden ayıran en belirgin özelliğin "özgüven ve kendini kanıtlama ihtiyacı" olduğunu düşünüyorum.
    0 ...
  27. 16.
  28. costa gavras'ın kızının babasından aşağı kalır yanı olmadığını kanıtladığı film.

    --spoiler--
    anna'nın, küba karşıtı dadısının fidel ve tayfasını los barbudos(sakallılar) diyerek kalayladığı andan sonra anna'nın şili'den dönen babasını sakal bırakmış bir şekilde gördüğü sahne mükemmeldi.
    --spoiler--
    0 ...
  29. 17.
  30. --spoiler--
    -nükleer savaş başlatacak mı?
    +her şeyi karıştırıyorsun. nükleer savaşları sakallılar başlatır! filomena'nın dediği gibi , kızıl ve sakallılar.
    -hepsini yanlış anlamışsın. noel baba da kızıl ve sakallı.
    --spoiler--
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük