roman boyunca marguerite gautier ve armand duval arasında geçen konuşmalarda bol bol abbé prevost'un müthiş eseri manon lescaut'dan söz edilmektedir. kamelyalı kadın okunması gereken, okuduktan sonra da bol bol ağlatan, hayranlık uyandıran bir eserdir.
ünlü fransız yazar (bkz: alexandre dumas)'ın oğlu alexandre dumas fils tarafından kaleme alınmış etkileyici bir yaşanmış öykü. eskiden paris'de "kibar fahişe" olarak tanınan, metres hayatı yaşayan kadınlardan birine aşık olan adam ve bu aşkın önce yücelttiği sonra yavaş yavaş yokettiği iki aşık anlatılıyor. asıl olan ise bir fahişenin aşk ile nasıl birine dönüşebildiği ve yine de geçmişinin onu ölümüne dek takip ettiği gerçeği. sürükleyici, insanın değer yargılarını kurcalayan kaliteli bir eser.
"ben günahın, suçun havarisi değilim; ama onun dua ettiğini gördüğüm her yerde, soylu mutsuzluğun yankısı olmaktan geri kalmayacağım."
evet böyle diyor oğul alexandre dumas bu şaheserin başında. okuyunca bu kitabı, çarpılacaksınız bir sahnede, bir sözde; çokca şarkı çalacak kulağınızda, sahneler geçecek gözünüzün önünden; fena halde bir şeyler hatırlatacak.
yazarının hayatı hakkında bir fikriniz varsa, daha değerli gelecek yazanlar içinde.
hastalıklı bir kadınla bir baba oğulun dramatik öyküsünü konu alan, 1957 yapımı, siyah beyaz türk filmi. yönetmen şakir sırmalı, oyuncular fikret hakan, çolpan ilhan, ayten güvenç, reşit baran, reşit baran, feridun çölgeçen, cahit irgat.
aynı anda 2 erkeği idare eden bir kadının, seçim yapması gerektiğinde kaldığı çaresizlik ve kararını verdiğinde değişecek olan yeni hayatı..
(bkz: based on a true story)
başroldeki Marguerite Gautier (filmde Violetta Valéry) alexandre dumas ın kendi kız arkadaşını canlandırmaktadır.
a.dumasın yazdığı 18 yüzyıl romantizminin harika bir örneği. tiyatrosu ve operası yapılmış bir kitaptır.
kitap dumasın kendi hayat hikayesinden ölümsüz bir aşkı anlatmaktadır. kitabın son 60 sayfasını gerçekten de zor okudum, kitabın olumsuz tarafları yüzünden değil o kadar duygu yüklü ve edebiyatı kullanırken insana bu duyguları aktarması yazarın o kadar etkiliydi ki marguerite karakterine aşık oldum diyebilirim. çok hüzünlü bir kitap olduğundan duygusal hassasiyetleri yoğun olanlara önermem *
kitaptan etkilenmemek elde değil, ayrıca kadınlardan çok erkeklerin okumasını özelikle öneriyorum.
bu arada kamelya bir çicek türüdür efenim.
saat biri vurmuştu. bir saat daha beklerim, dedim kendi kendime. marguerite ikide de dönmezse, paris'e gidecektim.
... saat ikiyi vurdu. biraz daha bekledim. tekdüze ve uyumlu sesiyle yalnız saat bulandırıyordu sessizliği. en sonunda, en ufak nesneleri bile, yüreğin kaygılı yalnızlığının çevresindeki şeylere verdiği şu hüzünlü görünüşe bürünmüş olan bu odadan ayrıldım.
...kapıcı mektubu gösteriyordu bana, hiçbir şey düşünmeden, şöyle bir göz attım mektuba. marguerite'in yazısını tanıdım.
" armond, sizin bu mektubu okuduğunuz saatte, ben çoktan başka bir adamın metresi olacağım. her şey bitti aramızda."
gözlerimin üzerinden bir bulut geçiyordu, kanım şakaklarımda zonklayıp duruyordu.
Normalde aşk romanlarını sıkıla sıkıla okuyan biri olarak bu hikaye o kadar yüreğime dokundu ki.
Yapılan fedakarlıklar, vazgeçilen yaşam, sevilme gereksinimi, sevme ihtiyacı yalın bir dille anlatılıyor, kitabın son sayfalarını gözyaşlarından okunmaz hale getiriyor. Karakterlerle bütünleşmemek elde değil. Hele de marguerite gautier ile.