Jean-Christophe Grange'in yazdığı dördüncü kitaptır.Kitapta Türklük de konu almaktadır.Kitabın bir de filmi yapılmıştır ve oyuncularının iyi olmasına rağmen okurların beğenisini toplayamamıştır.
normalde çok güzel bi gerilim diyebilceğimiz kriterde olmasına rağmen jean cristophe grangeın diğer romanlarına göre muhtemelen en vasat kitabıdır. türkiyeyi fazlasıyla yakından ilgilendiren bir kitaptır okunması lazımdır.
filmin yapımcılarının detaylara dikkat etmeden çektiği jean reno'nun hatırına izlenebilicek film. ülkücü mafyaya poşu taktırarak aşırı saçmalamışlardır. bir de türk olarak ne kadar fransız göçmeni cezayirli, faslı vb varsa oynatmışlar. emre kınay gibi daha fazla türk'e rol verseler daha iyi olurmuş, zaten kınay'ın da yokluğu ile varlığı bir. final sahnesine biraz daha kassalar filmin beğenisi daha iyi olurdu gibime geliyor.
jean christophe grange ın aynı ismi tasıyan romanının sinemaya aktarımı.hem kitabı okuyan hem filmi izleyen birisi olarak söylemeliyim ki film kitaptan sıkıcı.izlerken eger kitaptan bilmiyorsanız,anlamayacağınız birçok olay olacaktır
türklerin türklerden başka her şeye benzediği türkiyenin büyük bir cmhuriyetten çok aşirete benzetildiği saptırmalarla dolu vakit ziyanı fransız filmi.
kitabı filmle alakasız ve film gibi olan, filmi ise sadece mizah niyetine tüketilecek olan kitaptır. sayfalardan değil, film şeritlerinden oluşuyordur sanki.
filmin ikinci yarısında olaylar dizisi istanbul'a kadar uzanır..
sonra da bir bakarsınız sabah istanbul'dasınız, öğlen kapadokya..
hani türkiye'yi bilmeseniz, kapadokya'yı istanbul'un dibinde bir yer sanacaksınız.. neyse diyoruz.. film ve jean reno hatrına tüm bunları gözardı ediyoruz..
romanın iyi bir polisiye kurgusu var.
ilk bölümde kitabın kahramanı anna ve hayatı,
ikinci bölümde polis paul ve emekli polis schiffer tanıtılıyor.
kurgu ardışık şekilde devam ediyor ve
bölümler arasındaki bağlantı roman ilerledikçe örülüyor.
--spoiler--
finalde anna (sema), kocası, paul & schiffer,
fransa'daki cinayetleri işleyen azer,
-tüm karakterleri bir mısır piramidine benzetirsek-
piramidin tepesindeki isim i.kutsi ölürler.
geriye mathilde ve sema'ya beyin yıkama deneyini
yapan cerrah ackermann kalır.
--spoiler--
jean christophe grange'ın çok büyük araştırmalar sonucu yazdığı polisiye-gerilim türündeki başarılı eser.daha sonra filmi de çekilmişse de kitap kadar başarılı değildir.fransa'daki türk mahallesinde işlenen vahşice cinayetlerle başlayan kovalamaca nemrut dağındaki finale kadar devam eder.ayrıca yazarın türkiye hakkında verdiği bilgiler de çok doyurucu.ayrıca kitapta sarı-kırmızı galatasaray forması giymiş malik adında bir karaktere de yer vermiştir.
anlatılanların hepsi gercek denebilecek kadar gercekçi.kim bilir belkide gercektir.
kitap kadar çekici olmayan bi filmi var.
filmi kitabın tadını vermemiştir,sebebide kanımca senaryoyla tepkiler yüzünden oynanmasıdır.
kitap olamasada filmi ülkemizde bir grupun ipliğini pazara cıkardığı varsayımıyla gereksizce cok tepki almıstır. bu da gösteriyorki okumaktansa seyretmeyi seviyoruz ve hiç te iyi etmiyoruz.
her kitap sonrası çıkan film gibi bu film'de kötü olmuştur.sebebi ise kitabı okuyan bireyin, bazı sahne ve karakterleri zihnin'de canlandırmış ve film ile zıt düştüğünü görerek film'den birşey anlamama hadisesi diyebiliriz.türk'ler yeri gelince bir ninja, yeri gelince'de peşperge olarak gösterilmiştir.
jean christophe grange'ın yazdığı mükemmel bir kitap.
Fransa-Türkiye hattında geçen gerilimli bir macerayı konu alıyor. Uyuşturucu kaçakçılığı, Strasbourg-Saint-Denis'teki küçük Türkiye, karanlık tıbbi çalışmalar, Fransız polisinin iç hesaplaşmaları; titiz ve acımasız bir katilin işlediği cinayetler ile birbirine bağlanıyor.
şiddetle tavsiye edilir.hala okumayan varsa..