sonbahardan sonra kışa doğru yaklaşırken hem soyut hem somut bir çok şey değişim yaşar. örneğin, en çok insanın psikolojisi değişir. yazın o eğlenceli, hareketli bünyenin ruhuyla kışın, isteksiz, üşengeç, hüzünlü ruh farklıdır.
en başta parçalar...radyoda değil tabii onlar cıstak cıstak dans ediyorlar ama ev karanlık, dışarısı ve insanı en derininden yakalayan acımasız parçalardır.
sonra bi de kıyafetler var...duraklarda yine aynı yüzler var sabah- akşam gördüğün ama yüzleri gözükmüyor kapamışlar, üşüyorlar.
kış fenadır yahu...birileri eğlenir yağdırdığıyla, birileri sığınmaya çalıştığı yerde hala üşüyordur.
alt kültürün sabit giyim tarzının üstüne bot, mont ve bere gibi kışlık elbiseler eklenir. bunun dışındakilerin giyindiği tüm elbiseler daha kalın ve koyu renktedir.
yazın sahillerde cillop gibi pürüzsüz bacaklarla havalı havalı gezen kızlarımızın,kışın gelmesiyle bu pürüzsüzlüğün yerini engebeli maydonozumsu bi zemine bırakması,hatta bu bölgenin çorap niyetine kışın hayli kullanışlı bir şekilde kullanılmasıyla karşılaştığım anda 'ıyyyaak kız olmaktan utandım bea' diye tepki vermeme ama daha sonra hatırlayıp şu an aklıma gelmesidir herhalde kışın gelmesiyle değişenler.
mevsim değişiminin yol açtığı bedensel değişiklikler. örneğin kişinin biyolojik olarak yağ dokusu artar. bu durumda kışın vücut kilo almaya çalışır. kış uykusuna yatan hayvancıklarda da aynı yağlanma eylemi görülür. istek dışı gelişen bir dizi hormonel değişimi içerir.