soğuk memleketlerde olan hadisedir.
kar yağdıktan sonra çatılardaki kar gündüz erir akşam donar ve evlerin binaların tepesinde havuç gibi buz sarkıtları belirir.
bazıları kocaman olur. havalar yumuşadıkça yavaş yavaş düşmeye başlarlar. yürürken kafaya isabet etmeleri ve zarar vermeleri olasıdır.
hatta kafasına düşen kişiyi öldürdüğü yada hastanelik ettiği vakalarda olmuştur. bazı ev sahipleri çatıya çıkıp sopayla kırmayı başarırlar.
yere düşerken parçalanmalarını izlemek keyiflidir ama altında yürümek korkutucudur, risklidir.
Dolunaylı bir gecede ay ışığının altında yada başını kaldırıp düşen kar tanelerini yakalamaya çalışarak veya sıcak bir bahar sabahı içimizi ısıtan güneşin doğuşunu seyrederek yürümeye benzemeyen bir durumdur. Hiç bir romantik ve güzel tarafı yoktur. Canınıza kast etmek dışında.
Eninde sonunda o sarkıt bir tarafınıza kaçar. tek başına oynanan bir rus ruleti gibidir. Bana askerde bir arkadaşımın olanca samimiyeti ile anlattığı bir anısını çağrıştırır ki bu adam günün birinde bir yerde yürürken gazı gelmiş. Öyle gelmiş ki attığı her adımda bir kere bırakıyormuş. Gideceği yere de bayağı varmış ve nasıl bir inatsa her adımda bir kere salmaya başlamış. Bu kendi kendine bir oyun gibi başlamış ama çok geçmeden tutkuya dönmüş. Her adım da bir "zart" diye diye yürürken gaz tükenmiş tabi. Sonuç: Donda bir kahverengi leke. Peki demiştim ona "neden kaybedeceğini bildiğin bir oyunda bunun başına gelmesine izin verdin?" dedi ki bana "Nerede sonlanacağını görmek istedim." Sanırım bu manyaklık her insanda biraz var ve başımızın boka sokulacağını bile bile o boka doğru yanaşmak konusunda bitmek tükenmek bilmeyen bir hırsımız var. Her adımda biraz daha ileriye gidebilmenin merakını yaşıyoruz. Sonuçta elimize geçen birazcık pislik sadece.
evet, aynen böyle yazıyordu askerde kafama dikiş atılmasına sebep olan çatının altında.
aşırı yorgun ve uykulu vaziyette kahvaltı sonrası sigara içmek için binadan çıktığım anda, kafama yumruktan birazcık daha büyük bir buz parçası çakıldı.
o sırada kimsenin kafası yarılmasın diye bizim elemanlar buz parçası fırlatarak çatıdan sarkan 1-2 metre uzunluğundaki saçakları düşürüyorlarmış ve tesadüf bu ki, çatıdan kırılan saçak değil de fırlatılan buzlardan birisi kafama düştü.
askerliğim boyunca başına böylesi kaza gelen tek insan olduğum için ilk başta bunun, buz tanrısının bana yolladığı bir mesaj olduğunu ve kendimi mesih ilan etmem gerektiğini düşünsem de fazla şafağım kalmadığı ve diskoya girmek istemediğim için vazgeçtim.