"kış, tek uzun bir gündü. aydınlıkların değip, geçiverdiği, yeterince gece olmayan alacakaranlık bir bulanıklığın evlerin duvarlarına, sokaklara aylarca asılı kaldığı bir mevsimdi kış.
tüm mevsimlerden uzundu.
çocukların yığıntı gibi büründükleri , derilerini dalayan kumaşlar arasında zor soluduğu, soğuk odalarda büyüklerin iyiden gülmezlendiği, dışarlardan gelen anlaşılmaz seslerin bir yanlara çarparak kırılıp donduğu mevsimdi. arada yenebilen yemeklerin yetersizliğinin daha da fark edildiği büyük ağır bir zaman bölümüydü. kiracıların gün doğmadan işlerine gidip yine gün aydınlığı görmeden işlerinden döndükleri o bitmez tükenmez günler, çocuklara bile azar azar sinen bir ağırbaşlılık verirdi."
biriken ne varsa sözler arkada kalmış,
o çok sevdiğin dünyanın katı huyu,
şimdi ne yana dönsen buz tutmuş
kanatların, gövdende onca diken.
yollar kar kaplamış, donmuş göl,
ne sen bir yere varırsın artık ne seni
bekleyen tren.
de ki, kışta gün boyunca kar yüklü
sakız beyazı, eve dönmeyen bir ağaçsın
bu katılık dünyaya can gibiyken.
bu ne ulan her yer çamur batak pislik, hayır o da yetmezmiş gibi götümüz donuyor. ben yıldızları göremediğim geceleri neyleyim? don paça gezemedikçe evimde rahat edemem ben geccenin bi vakti üzerim çıplak elime sigaramı alıp balkona çıkmadıkça ben o sigarayı o balkonu neyleyim? bir de romantik yaklaşanlar var bu mevsim olayına bence 200 lira doğalgaz faturası hiç de romantik değil. hiç de olmadı... bizim gibi tuzu kuruların işi romantizm. neyse konudan saptım yine demem o ki kış mevsimi pisliktir ve gereksizdir param olsa yılın 12 ayı yaz olan bir yere giderdim ama napcen yok işte. öyle işte.
ek: şu kış ayına romantizm yüklemeyin saçmalamayın.
kışın üşüdüğünüzde birşeyler giyerek ısınabilirsiniz ama yazın sıcaktan piştiğinizde donunuza kadar çıkarsanız bi faydası yoktur. yani kontrol sizde değildir.
Kış sözünün Orta Asya halklarında telaffuz şekli kıs tır. Kıs, kısılmak ile aynı manaya gelir. Kış gelince soğuktan insanlar kısılır kalır. Bahar mevsimine ise Azerbaycan dilinde yay denilir. Yaylanmak, yayılmaktan gelen bu kelimenin, kısılmayı yani kışı takip etmesi dikkat çekicidir. Kışın kısılan insan ve hayvanlar, baharla birlikte yayılmaya dağılmaya başlar
sevmiyorum işte.
sevmiyorum olum.
lan üşüyorum.
bakkala gidene kadar götüm donuyor.
elimi yıkasam ellerim buz kesiliyor.
sigara içmek için arabanın camını açsam kafam üşüyor.
montla gezmek, pantolonun altına içlik giymek.. bunlar adamı yoran şeyler.
sırf karizmam çizilmesin diye gömlekle dolaşıyorum, sonra burnum akıyor.
soğuğun erkekliği olmaz derler ya, harbiden doğru.
en kralını dize getirir valla.
özellikle karlarla kaplı bir kış düşüncesi, dünyanın en mutlu insanı yapabiliyor sizi. sadece muhteşem karları yağarken görmek bile, ruhunuzu gölgeleyen onca düşünceyi kapıdışarı edebiliyor ve yerine manyakça bir huzuru bırakabiliyor. üstüne, bir de kış şarkıları atın. bu''anathema'' olabilir. playliste'nizde ''dreaming light'' yada ''one last goodbye'' tavsiyemdir , sıcacık bir kahve veya bir fincan sıcak çikolatayla, dunyanın nasıl birden bire değişip harkulade bir yer olduğunu gözlerinizle görün. şahsen ben, yılın bu vakti, berbat düşüncelerden kurtulmayı sayesinde başarmış, eldorado yollarına düşmüş durumdayım.
öyle benziyoruz ki birbirimize.. bu gibi dışarıya, cama, suratlarına keskin nefesler üflüyoruz, çarpıyoruz soğukla bir bir yüzlerine, ellerine.
kaçışıp çekiniyorlar doluya tutulmayalım diye, sonra zamanı gidiyor kızın, öyle özlüyoruz ki birbirimizi?
sırf daha rahat baharlarımız sevişsin diye, sokakta feda ediyoruz birbirimize kanımızın iç ısıtan sıcaklığını..
söylesenize, kış deseydi ki "bahar yüreğimdedir." diye, kim inanırdı ona?
aralık, ocak ve şubat aylarıyla özdeşleşen bir mevsim. etrafı bembeyaz karların kapladığı, tabiatın uykuya daldığı, kuşların güneye göç ettiği, kenar mahallelerdeki evlerin bacalarından siyah duman çıktığı, soğuk mu soğuk bir mevsim.