kızının bekaretinden 3 aydır haber alamayan baba

entry7 galeri1
    1.
  1. hayırlı geceler arkadaşlar...

    esasında başlığı; "kızımın bekaretinden 3 aydır haber alamıyorum diye 155'e kayıp ihbarı yapan baba" şeklinde açıp karakter sınırını 32 yerinden büyük bir zevkle türbanlamak isterdim ama yine olmadı...

    şimdi bu durum öyle bir durumdur kiii; memiş'e tüm dünya şaşırır. gerçek anlamda babalara gelmek diye ben buna derim işte. yani düşünüyorum da; cidden yüce allah insanlara hayırlı evlatlar ve o evlatlarının tertemiz mürüvvetini görmeyi nasip etsin. temizlik güzel şey, temizliğin en çok yakıştığı şey ise hatunlarımız, annelerimiz, bacılarımız; velhasılı kadınlarımız.

    ancak ne yazık ki onları en çok hak etmeyenler ise babaları ve abileri... onların vurdumduymazlıkları, genişlikleri ve ultra rahatlıkları bu toplumu perişan hale getirdi. etrafta kan kokusu misali burunları gıdıklayan bir namussuzluk kokusu hakim ve ben artık bıktım o pas kokusunu içime çekmekten adımımı attığım her yerde. pas deyip geçmek istiyorum hayata ama ne pas deyip geçebiliyorum ne de pes edip bırakabiliyorum çevremi, insanımı. ben bırakmak istesem de zaten, onlar her yerdeler. söylesem tesiri yok, sussam takkem razı değil gibi bir durum yani aslında...

    lakin bir baba düşünün ki; kızını akşam 9'dan sonra sokağa salabilen, muayyen günlerini hiç utanmadan ve sıkılmadan sorup onunla bu mevzuda muhabbet edebilen, kızının mezuniyet partisi adı altında içkili mekanlarda, grim fandango dalgaların pervane gibi gezdiği, azgın ve bıçkın delikanlıların koltuk başlarında sinekkapanvari soğukkanlılıklarıyla beklediği o nahoş partilere gitmesine izin veren, günlük hayatta "kızım nereye böyle" diye sorduğunda "erkek arkadaşımla buluşçam" diye yanıt alıp gülümseyen ve kızıyla gurur duyabilme genişliğini dahi göstermekten çekinmeyen bir baba düşünün...

    ve bir abi düşünün... düşünün ki; kız kardeşini, yani kız oğlan kız bacısını, o tertemiz daha çiçeği koklanmamış, dalından koparılmamış, sıfır lastik, 1. el orijinal kutusunda, paketi açılıp içine bakılmamış, patlatılacağı günü bekleyen bir kırtasiye torpili gibi fitilini ateşleyecek olan sahibini bekleyen o güzel kız kardeşini okulun çıkışında erkek arkadaşlarıyla görüp bir de onlarla tanışabilme genişliğini ve minnoşluğunu gösteren; kız kardeşini bakkala sigara almaya yollayan, aidat ödeme günü geldiğinde yöneticinin piç oğlu serkan ile kız kardeşini muhatap edip aidatı bacısına ödettiren, banyo kapısının deliğinden standart gözetleme işlemlerini ihmal edip, kız kardeşinin sırt, boyun ve kalça bölgelerinde bi yamukluk var mı, kız kardeşim sakat kalır mı diye hiç düşünmeyen bir abi düşünün.

    onlar ne kadar düşünmüyorsa bu sayılanları, siz onların yerine de düşünün. düşünmeyi bırakmayın, sıkıca tutun!?! ne hissediyorsunuz avucunuzda? hiç... boşluk... boşluk hissetmeniz gayet normal çünkü bu tip minnoş erkekler koca bir boşluktur bu hayatta. aldıkları nefes haramdır, yaşayışları da haramdır haliyle. nefesine haram bulaşan insanın yaşaması caiz değildir çünkü. kadınlarımız değil mi bizim nefesimiz? sevince "sen aldığım nefesimsin" demek ne de kolay. bunu hayata da geçirmek çok mu zordur bir erkek için; bir baba için, bir abi için... bir babanın kızı aldığı nefesten daha kıymetli değil midir? yahut bir abinin kız kardeşi onun sıcacık sonsuz nefesi değil midir içine doya doya çektiği? peki neden bir erkek, aldığı nefese haram bulaştırır ki sorarım sizlere, "okumadım kardeş durumumuz yoktu" diyenler kadar bile yaşamaya hakları yoktur bu tiplerin. onların hiç olmazsa savundukları bir şey var; salaklıkları. bu adamlar salaklıklarını bile savunabiliyorken, peki bu minnoş tipler nasıl oluyor da bir nefeste unutuveriyor kadınlarını ?...

    dedim ya demin; söylesem tesiri yok, sussam takkem razı değil diye, işte aynen bunu dedirttiren bir hadise geçti başımdan geçtiğimiz günlerde...

    seher vakti teheccüd namazını kılmak için kalktığımda gonca bir gülmüşçesine açıyordum kollarımı... açık unuttuğum pencereden efil efil eserek perdeleri ve takkemi dalgalandırıyordu rüzgar. salih sıcak yatağında, dünyaya gözlerini ilk kez o gün açmış bir bebeğin yorgunluğuyla mışıl mışıl uyuyordu kıpırdamadan. rüyasında belki de ak parti'ye oy vermeye giderken şehadet şerbetinden içiyordu kana kana. uyandırmaya kıyamadığımdan takkesine öpücük kondurup, abdestimi almak için tuvalete girdim.

    hazır banyonun yanındayken boy abdestimi de tazeleyim düşüncesiyle çırılçıplak soyunup ısınması için suyu açtım. karnımdaki şişkinliği görünce hınzırlığım tuttu, böyle ''kocam ne geçirmişti o gün yhaa'' diye içinden geçiren hamile kadınlar gibi karnımı tutarak profilden aynaya baktım. aynada karın şov yaparken aklıma gecenin o vaktinde banyoda yalnız olmayacağım ihtimali gelince aceleyle suyun altına girdim ve özel olarak mekke'den getirttiğim gül esanslı duş jeliyle bir güzel ovalanıp abdestimi aldım. hz. isa(r.a) model saçlarımı aynaya bakarak tararken aynadan yahudi cinleri andıran bi silüet belirir gibi oldu. bi anlık korkuyla salih'in muhtemelen piçlik olsun diye yere koyduğu sabuna basıp havada akrobatik taklalar atarak şakkk diye yere yapıştım...

    gözlerimi açtığımda salih yanında üç tane iri yarı sokak kedisiyle beraber patileriyle beni tuvaletten dışarıya çekiyordu. üstüm başım da çiş olmuş böyle salih piçi hedefi tutturamayıp hep klozetin dışına işemiş o gün kısmetime. kediler beni banyodan çıkarır çıkarmaz tepemde alt komşum aysun hanımı görünce af buyurun bi taraflarım hazır çıplak olmam sebebiyle pusula gibi aysun hanımın bulunduğu bölgeyi gösterdi. hemen edep yerlerimi salih'in verdiği baş havlusuyla kapattım. muhtemelen salihlerin patırtısına gelmişti.

    aysun hanım: ayy o neydi ya ahahahy.

    etu: öhhö öhöm. tövbe estağfurullah. allah'ım sen affet yarabbim. aysun hanım banyo yaparken kaydım da çırılçıplağım kusura bakmayın..

    aysun hanım: yok canım ne demek, yiğidin malı meydandadır zaten. asmaya su yürüdü mü bari ? ahahhahay.

    etu: yav sus akoyim belimi kıpırdatamıyorum zaten çekil git şurdan, geçenki taciz hadisesinden sonra sana kinliyim zaten. şimdi skm.. elimden bi kaza çıkacak.. aha bi dakka başım kanıyo lan, salih başım kanıyo çabuk..

    aysun hanım: ıyy kan, ığğğ

    moralim alt üst olmuştu. edep yerimi helalim olmayan biri gördü, çırılçıplak vaziyette elaleme afişe olmuştum. başım da fena kanıyordu. hemen dikiş mikiş atacak bi yere götürsünler diye salih'e recep'i aratıp minibüsüyle gelmesini söylettirdim. recepler beni sedye niyetine ütü masasının üstüne koyup aşağıya indirdiler, üzerime de üşümiyim diye salondaki seccadeyi örtüp, en yakındaki açık polikliniğe yetiştirdiler.

    başımdan kanlar fışkırıyordu artık böyle en sevdiğim takkelerimden biri kullanılamaz hale gelmişti. hemen bi hemşire koşup pansuman yapmaya başladı ki göğüslerindeki memet ali alabora dövmesini görünce sağ cebimden türbanı çıkardığım gibi kafasına geçirdim. bana türbanlı hemşire yollayın ulan diye naralar atınca hemen oradan türbanında ak parti rozeti olan bir hemşire koşup kanamamı durdurdu, ardından öpülesi elleriyle başıma dikiş atıp takkemden öptü. içim böyle bi hoş oldu açıkçası... benim de türbanından öpesim geldi ama delikanlı müslümana yakışmaz diye hemen bi kağıda numaramı yazıp çaktırmadan türbanının içine soktum. başımı sarıp, o akşam naçiz vücudumu müşahede altına aldılar...

    sabah olduğunda prosedürleri salih'e hallettirip, hemşirelerle de vedalaşıp ayrıldık poliklinikten. salih'le yorgun penguenler gibi yürürken caddede bi adamın haykırışlarına şahit olduk:

    kayıp ihbarı veren baba: ya memur bey, ühüühühü. ben kızımın bekaretinden üç aydır haber alamıyorum, kayıp ihbarı vermiştim hala ses soluk yok. napıcam ben amk, hastane hastane, sokak sokak dolaşıyorum belki bi iz bulurum diye... evet evet.. üç ay önce arkadaşlarıyla barda doğum gününü kutlamaya gitti, ondan beridir ortalıklarda yok... geceleri uyku uyuyamaz olduk. allah aşkına bulun kızımın bekaretini.. tamam, memur bey haklısınız müge anlı bu işi çözer.. yarın hemen başvurucam...

    -nutkum tutulmuştu, ne diyeceğimi bilemiyordum, 3 aydır kayıp bir bekaret vardı ortada ve hala bulunamamıştı-

    etu: ohaaaaaaa çüşşşşş.

    kayıp ihbarı veren baba: buyur kardeş mevzu mu var, mevzu varsa her türlü?

    etu: yok ya, sadece dünyada ne g4v4t babalar var diye düşünüyordum. kızının bekaretine bile sahip çıkamayan türden hani.

    kayıp ihbarı veren baba: ne dion la sen gel bakim arkaya 2dk ?

    etu: ulan zaten takkelerim tepemde konuştuğuna dikkat et, kızını millet kabuklu fıstık niyetine soysun diye barlara gönderirken taslasaydın ya erkekliğini. duydum bütün konuşmaları ahahahahah yuh be yazıklar olsun hayk puhhh!

    salih: bırak şunu yhaa. gavatla gavat olunmaz. hadi eve gidelim, donucam soğuktan hadi.

    etu: salih dur bi dk zaten klozetin dışına işemişin hep evde senin yüzünden bu hallere geldim... bak bana babalık, kızının bekaretinden bi daha müge anlı bile haber alamaz. böyle müge anlı'nın programında ''kızının bekaretinden üç aydır haber alamayan gavat baba'' diye alta yazarlar, seni gören ''aha gavat geliyor'' der sonra. bu kızını sktr et, başka kızın varsa ayağından zincire vur ki evden evlenene kadar dışarı çıkamasın. kız kısmısı evde oturur, öyle okulmuş hele barmış gitmesine asla izin verilmez...

    kayıp ihbarı veren baba: aslında sen de haklısın kardeş. sert çıktım kusura bakma. ne yapacağımı şaşırdım ama bekaret bu, bi kere iletişim kesildi mi bir daha haber alınamıyor.. emniyet güçleri bile çaresiz. neyse beni lütfen gavatlığımla başbaşa bırakın... ühühühüü...

    salih: dayı al bu gül suyu sende kalsın. zor zamanlar için saklıyordum ben de... al ağlama al, dua et bol bol.

    çaktırmadan salih'in omzuna vurup, ''olm manyak mısın niye gül suyumuzu veriyosun elin adamına ?'' dedim. adama her ne kadar kızsak da üzülmüştük aslında.

    çaresiz babayı oracıkta bırakıp istirahat etmek üzere evimizin yolunu tutmaya başladık. çok yorgunduk... mahalleye girdiğimizde komşu bacıları birbirlerinin kulağına bir şeyler fısıldıyordu böyle yeşilçam filmlerindeki genelev karıları gibi gülüşüyorlardı bana bakıp bakıp. sanırım aysun hanım altın gününde herkese anlatmıştı çırılçıplak halimi...

    o halimle yol boyunca milletin camlarda ve apartman önlerinde cirit atan bacılarını türbanlayarak eve yürüdük, salih de dişi kedilere haşin bakışlar atıyordu. sanki bastığım her yer michael jackson'ın billie jean klibindeki gibi nurla aydınlanıyordu...

    hüzünlenmiştim bi an, o an çırılçıplak soyunup moonwalk yapasım geldi ama yapmadım, güldüm sadece hüzünle karışık. polise kayıp bekaret ihbarı yapan babaya güldüm, kızına güldüm, halime güldüm... sonra şener şen'in adile naşit'le televizyon izlediği esnada gülerken bi anda ağlamaya başlaması gibi ağladım durmadan; dün kafamdan kanlar, bugün gözümden yaşlar...
    15 ...
  2. 2.
  3. merak etmesindir babası. beyine kaçmıştır. organ olanına evet.
    2 ...
  4. 3.
  5. Derin sonuçlar çıkarmamız gereken hikayedir. Bir insan düşünün ki hem namüsait yerlerini elin kadınına göstersin Hem de başka bir insanı gavat diye yargılasın. Açıkçası sinirlerini salih adlı kedisinden çıkardığı kısmı sabırla ve ağlamaklı okuduğumu inkar edemeyeceğim.
    1 ...
  6. 4.
  7. oğlunu bakir tutsa kızı bakire kalırdı, beter olsundur .
    1 ...
  8. 5.
  9. bunu diyenin bacısından yıllardır haber alınamıyor..
    0 ...
  10. 6.
  11. bekaretin bacak arasında değil beyinde olduğunu düşünüp, kızının bacak arasına kamera takmayı gerek görmeyen günümüzdeki bir adet babadır.
    0 ...
  12. 7.
  13. boynuzlarından ötürü kapılardan ve dar koridorlardan geçmekte zorlanmaktadır.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük