31 mart 1972 yılında ülkenin askeri birliklerinin savaşa gider gibi hazırlanmasıyla acizliğini gösterdiği, on'ların katledildiği ama öldürülemediği sadece fiziksel yaşamına son verildiği adına türküler yazılmış eski niksar ilçesi...
Daha onurlu, sosyalist bir yaşam adına, yoldaşlarını faşistlerin idam sehpalarından kurtarmaya çalışan yiğitlerin sonsuzluğa ulaştığı direniş destanı...
bu memleketin, bu memleketin, bu memleketin...
ben daha ne diyeyim memleketim sana!
bir avuç gencindne korkarsın,
koca koca silahları burnuna dayarsın.
sonra da hiç acımadan kıyarsın.
bilmez misin ki memleketim,
bizim topraklar bereketlidir.
o kadar çoktur ki fidanın.
biri kırılsa, bir diğeri yetişiyor!
hep bir ağızdan;
yaşamış sayılmaz zaten
yurdu için ölmesini bilmeyen.
ruhları şad olsun, rabbim günahlarını affeylesin.
(1)
yola çık
upuzun yürü
vurulmuş çocuk başları arama
zeytin dalında asılı kızın
çıplaklığında kalma
alev dalgası saçlarını rüzgara yatır
yürü
havada
elden ele devşirilen barışın sesi dar
havada
kuşatma içinde dövüşenler var
havayı kokla
havayı dinle
coş
onlar ki
bu yoldan
mavi gözlü kız
zeytin dalına asılmadan
güneşin alnacına koştular
barışa bayrak oldular
bayrağı al
kavgayı al
koş
(2)
onlar ki
yangınlı ufuklardan yangınlı ufuklara at sürdüler
susuz ve aç topraklara yapışmış karınları
dağlarım kadar mavi umutları
ve bir çiçek gibi güneşe
arzuyla gerinen kadınları
kızları
ve erkekleriyle
merttiler
buğdayın sarısından
insanın arısından
kavganın yarısından
dönmediler
ve onlar ki
yolumuza çam kokuluumutlarıyla
güneşi serdiler
(3)
yola çık
acılara dalma
alnını dağ serinliğine yasla
unutma
bütün sokaklar kent alanlarına çıkar
bütün ırmaklar denize akar
ve makineler tarlalar insanlar
senden yana
onları
utandirma
bu bir özlem
bu bir türkü
bu bir emir
havayı kokla
havayı dinle
koş"
nevzat çelik
onlar ki dünyanın son umudu
soyları tükenmeyen birer şahindirler
gözü kör salak kulların anlayamayacağı bir dava uğruna iddeallerin peşinden koşmulardır.
çünkü kendi halkını gericiliğin en hayvansı kalıprında ezen bir ayetullah humeyni öküzü kadar şalvara cübbeye tapmadılar.
sosyalizme dair bir tek paragraf okumamış bazı gerzeklerin imam abilerinden öğrendiği kulaktan dolma bilgileriyle ortamlarda cehalet saçması yurdum insanına özgü bir şeydir. aç oku evlat. okumadan yorum yapma. mahir çayan'ın hayatını oku. henüz yirmili yaşlarda ortaya attığı tezleri oku. ve hala kitleleri arkasından sürükleme gücüne bak. ortam şu an siz gibi akp şakşakçılarına kalmışsa bilinki halkın cehaletinden kayanklanıyordur. geçmişte yapılan darbeyle körleştirilen bu halkın size tanıdığı son şansıda iyi değerlenidirin. zira kendi karanılığınızın en dibine yollanacaksınız.
birileri kıçlarına kına yakabilir. hesap sorulmuştur. hakkaride 3 er bugun o davanın piçleri tarafından şehit edilmiştir. tıpkı dere gibi bir vadi de hemde. *
mahir ve arkadaşlarını etnik bölücülerle bir tutan izan yoksulları, sosyalizm ve 68 liler ile ilgili bilgileri kıraathanedeki ağabeylerinden öğrenmeye devam edebilir.
Kızıldere olayı veya Kızıldere katliamı, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra yakalanan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin inan'ın idamlarını engellemek için 27 Mart 1972'de Ünye'deki NATO üssündeki yabancı görevlilerini kaçıran Türkiye Halk Kurtuluş Partisi - Cephesi kurucularından Mahir Çayan, Dev-Genç Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Dev-Genç MYK üyesi Hüdai Arıkan, THKO'dan Cihan Alptekin, Fatsalı Nihat Yılmaz, öğretmen Ertan Sarıhan ve Ünyeli Ahmet Atasoy, iki ingiliz ve bir Kanadalı radar teknisyenini NATO üssünden kaçırdılar. Kendilerini Kızıldere'de bekleyen Dev-Genç Genel Sekreteri Sinan Kazım Özüdoğru, SBF Öğrenci Derneği yöneticisi Sabahattin Kurt, THKO'dan Ömer Ayna ve 'Hava Kuvvetleri Proleter Devrimci Örgütü'nün kurucusu olarak aranan üsteğmen Saffet Alp'le buluştular.
Grup köyün muhtarının evinde mevziilendi. Helikopter destekli güvenlik güçleri, köydekilerin ihbarı üzerine evi buldu ve kuşattı. Ağır makineli tüfekler ve (köylülerin iddialarına göre) NATO askerleri kuşatmayı destekledi. içeridekiler, rehineleri dışarı gösterdiler fakat bilinmeyen bir sebeple güvenlik güçleri rehinelere önem vermedi. Grup lideri Mahir Çayan, güvenlik güçleriyle iletişime geçmek için çatıya çıkıp konuşma yapmıştır: Sıradan askerleri çekin üst düzeyler gelsin. Biz bu yola dönmek için değil ölmek için girdik.
Makineli tüfekler yaylım ateşine başladılar. Çatıdaki Mahir Çayan kafasına isabet eden bir mermiyle orada öldü. Geriye kalanlar savunma mevziine geçerek kapının arkasına yerleştiler. içeri giren güvenlik görevlileri ateş açanları vurdu yaralananları da kafalarına kurşun sıkarak infaz etti. Yapılan otopside rehinelerin açılan ateş sonucu öldüğü kanıtlanmıştır. Alt kata samanlığa kaçan Ertuğrul Kürkçü dışında 30 Mart 1972 günü evdekilerin tümü öldürüldü.
KIZILDERE SON DEĞiL
HEPiMiZ MAHiR'iZ HEPiMiZ DENiZ
Ölüm onlari apansiz yakalamadi
ülkemizin ucsuz bucaksiz sira daglarinda ve ovalarinda
kentleri yoksul mahalelerinde, ve ugulduyan meydanlarinda
kusatmalar altinda ve barkartlar arkasindan
sömrüye zulme boyun eymemenin onuruyla,
ölümün üstüne yürüdü onlar
tereddüt etmediler yok biz buraya dönmeye degil ölmeye geldik
diyerek türkülerle, marslarla karsiladilar ölümü
özgür ve esit bir gelecek icin
canimizdan bir parca koparircasina,
en iyilerimizi verdik topraga
onlar yaratilan DEVRIMCI değerlerin,
onurun, erdemin, inancin simgeleri olarak
yüreklerimizi dolduruyor, bilincimizi aydinlatiyor,
bizi kopmaz baglarla bagliyor DEVRIME