kesinlikle bir meydan değildir,belki ilk yapıldığında öyleydi lakin şimdilerde dev bir otobüs durağı ve seyyar satıcı üssünden başka birşey değildir.
kızılayı gerçek bir meydan yapmak için metro çarşısı iptal edilip trafik yer altına alınmalı parkın bir bölümü yıkılmalı ve dolmuş durağı kaldırılmalıdır.
Kızılay, Uluslararası Kızılay Kızılhaç Hareketi'nin temel ilkeleri olan insanlık, ayrım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu niteliği, birlik ve evrensellik çerçevesinde çalışan bir yardım kuruluşudur. Personelinin bir kısmı gönüllü olarak, bir kısmı ise maaşlı olarak çalışır.
Osmanlı imparatorluğu'nda ''Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti'' adı ile 1868 yılında faaliyete geçen kuruluş, en son 1947 yılında ''Türkiye Kızılay Derneği'' ismini aldı. ilk başkanlığını Marko Paşa adındaki Rum asıllı Osmanlı hekimi yaptı.Günümüzde başkanlığını Tekin Küçükali yapmaktadır.
Başarılı faaliyetleriyle dünyanın saygın insani yardım kuruluşlarından biri haline gelen Türk Kızılayı'nın 143. kuruluş yıldönümünü kutlar sizinle paylaşmaktan mutluluk duyarım.
afganistan ,pakistan ,filistin gibi müslüman din kardeşimiz olan ülkelere jet hızı ile yardım eden ,hiçbir şeylerini eksik etmeyen ,ama gel gör ki kendi topraklarında bulunan simav'a geç ulaşabilen ,kendi vatandaşlarına eksik hizmet veren ,bir çadırda 4 ailenin birden kalmasını uygun gören ,kuruluş.
"Kişilerin bir kısmı, Kızılay'da Tuna Caddesi'nin girişindeki canlı bir mekân olan Piknik'te ve civarında dolanırlar. Burası açılış sayfasında anılır:Kızılay
semtinin en civcivli, gürültülü, servisi en çabuk, en ayakaltı yeri olan Piknik' in oraya akıyordu kalabalık. (Soysal 1973: 5). Soysal da Özdemir Nutku ile evli olduğu yıllarda, bu mekâna sıklıkla uğrayanlardandır. Piknik, o yıllarda, Türk edebiyatında 1950 kuşağını oluşturan ve Mavi (1 Kasım 1952-Nisan 1956) dergisi etrafında kümelenen genç sanatçıların buluşma yeridir. Sanat yaşamlarının başlangıcında yer alan bu sanatçılardan bazıları şunlardır:
Güner Sümer, Bekir Çiftçi, Orhan Duru, Ferit Edgü, Demir Özlü, Ahmet
Oktay, Erdal Öz (Doğan 2003: 51)."
Kızılay'ın ayrıcalıklı konumuna karşın, Ulus, ihmal edilmiş, geri kalmış eski kent görünümleriyle romana girer. Tezgâhtar Ahmet, bu semti hep babasının büyük bir meydan savaşı veren kumandan tavrıyla, kış başında eve yığdığı,can sıkıcı soğan, patates çuvalları, pis peynir, zeytinyağı tenekeleriyle (Soysal 1973: 14) anımsar. Babası, hasislik ederek yoksulluğu yeneceğini sanmak (Soysal 1973: 15) gafletinde bulunmuştur. Banka çalışanı Mehtap'ın ailesi Yenimahalle'de ikamet etmektedir. Mehtap'ın ailesinin yoksulluğu, yaşadıkları semtin yoksulluğuyla birlikte sergilenir: Yenimahalle'de, muslukları, her şeyi her an bozulan, kötü malzemeyle yapılmış, mutfağının duvarları su sızdıran, kalorifersiz, kömür hakkı da olmayan bir evde oturuyorlardı
(Soysal 1973: 68). Mehtap, bu yüzden, babası ile annesinin rahat
yüzü görebileceği, kendilerine ait bir ev alma hayaliyle yaşar. Ali'nin ailesi de Dışkapı'nın arka sokaklarında, kanalizasyon atıkları taşıyan derenin yanındaki tek katlı bir evde yaşar.
karşılık beklemeden verdiğiniz kanı karşılık bekleyerek satan kurum...
hastamıza kan lazımken o teleşla cüzdan almayı unutmuşuz; bir hayat söz konusu. diyoruz ki adamlara "yakınımız ameliyatta cep telefonunu rehin bırakalım parayı sonra getirelim" olmaz diyorlar.
sinirden bunlara bir giriştik orada bekleyen ve tüm olup biteni gören bir amca parayı ödedi ve getirseniz de getirmeseniz de helal olsun oğlum dedi...
yarın saat sonra fazlasıyla o amcaya ödeme yaptık ve çok teşekkür ettik.
ve bir daha da kızıla'a kan bağışlamamaya yemin ettik.
japonya'da yaşanan deprem sonrası acilen bir uçak kaldırıp içine bulgur, makarna, kavurma, konserve, battaniye gibi nimetler doldurmasını ve şu an japonya yolunda olmasını beklediğim kurumdu...
lakin olmadı.
yetkililerimiz japonlar'a sormuşlar "bir ihtiyaç var mı" diye, haber gelmemiş henüz.
yahu siz ne duruyorsunuz, tamam adamlar gelişmiş ve çok gururlu insanlar, utanır, çekinirler yardım istemeye. ama türk mazlumun yanındadır her zaman.
doldur bir uçak kaldır sen abicim...maksat tarafımız belli olsun.
biraz vizyon sahibi olun abicim.
sen kaldır uçağı, cnn altyazı geçsin "türkiye japonya'ya yardım gönderen ilk ülke" diye...
reklama bak.
üstelik yaz tatiline gelecek milyonlarca japon turist de cabası...
düdüt: kızılay genel başkanı tekin küçükali yaptığı açıklamada "japon kızılhaç başkanı ile görüştüm, birşeye ihtiyaç duymadıklarını söyledi, ama biz yine de 3 afet uzmanını uçağa bindirdik, şu anda yoldalar"...
ankra nın varoşlaşmaya yüz tutan semti. öyle ki güven park ve civarında serseriler cirit oynamakta, karanfil ve civarında tip tip bakan insanlar kol gezmektedir.
edit: bunu yazdım ama götümüze girer mi bilmiyorum * .
bu kurum yada kuruluş her ne ise bence sanki daha fazlasını düşündürüyor gibi. 'can tüccarı' demek istercesine içerleniyor insan. yanlış bir eylemdir, kınıyorum ve tiksiniyorum, üzülüyorum. üzülünce de sövüyorum.
tüzüğünde 'dinî inanç ayrımı gözetmediği' yazdığı hâlde, pakistan'da 2 milyon 300 bin dolara cami yaptıran kurum. madem dinî inanç ayrımı yapmıyorsunuz, doktor bu ne!?
insanlardan bedavaya kan alarak onu hesapta işleme suretiyle değerlendirip yüksek fiyatla satan, aradığınızda nedense size kan bulamama olasılığı olan ve sözüm ona işledikleri kanlarla size aids, sarılık vb. virüs ve mikrop türevlerini bulaştırabilecek tehlikeli kuruluş. osmanlı devleti durumun buralara geleceğini bilseydi yaralı askerlere yardım etmeme uğruna bu kuruluşu kurmazdı eminim. yahu sen hesapta hayat kurtaracaksın; aidsli kan veriyorsun adama! e adam ölecek ya bağışıklık sistemi iyice zayıfladığında?
Ankara'da yaşarken, çocukluğumun ve ilk gençlik yıllarımın geçtiği,hala özlediğim semt.
Kızılay; babamın bana YKM'den taksitle aldığı iki beden büyük kazak, sakarya caddesinde yediğim leziz döner ve içtiğim köpüklü ayran, dost kitabevinden aldığım kitap ya da kaset,izmir caddesinde havuz kenarında annemle otururken yediğim yarı erimiş dondurma, caddenin köşesinde kırk yıllık gibi duran amblemiyle gima, cumartesileri dersaneye giderken yolda tam ortasından geçmeye çalıştığım miting yürüyüşleri ve alandaki büyük devasa bronz heykeller, kırmızı otobüsler,mavi minibüsler,kalabalık,kalabalık ve kalabalık...