işte bizim kafada bir şalter var. o kapalı durumda olduğunda böyle sanıyorsun. tabi er-geç o şalter yukarı kalkıyor ve ya hayal kırıklığı yaşıyorsan ya da ders alıp daha mutlu bir şekilde yola devam ediyorsun... tabi ne kadar erken o kadar iyi...
muhtemelen kıza aşık olan er kişisidir, fakat asla şapşal değildir.
zira kızlar bu konuda çok deneyimlidir.
erkek bütün duygularını safça yaşarken kızlar* tecrübelerine dayanarak bu durumu hemen çözerler, başlarlar oynamaya ve oynatmaya. klasik ''göster ama elletme'' durumudur bu. nasılsa oyuncağın var ya kırılana kadar senindir zihniyetiyle atarlarda atarlar yere. ilk etapta bizim oğlan saf ya kırılmaz. ne yapmak lazım? tabi ki bi daha vurup yere denemek lazım. bu durum kırılana kadar geçer gider. nihayet bizim oğlan durumun farkına varır ama iş işten geçmiştir malesef. kırılmak ne kelime parçaları kaybolmuştur bile. toplayamaz kendini, toparlayamaz. sonra da malum ''şapşal'' olmuştur.
kız mı?? çoktan başka oyuncak bulmuştur bile kendine...
hem kızı kendine aşık sanıyor, hem de şapsalsa kızalım ( hatta kızmayalım bize ne demi? ) ama kızı kendine aşık sandığı için şapşalsa orda bir duralım, gayet de içine düşülesi bir hatadır.
gereksiz ihtirasların, ve en asil duygularının kurbanı olmuş erkektir. yazık ona, ama zaten aşık edilmez, aşık olunur bu sebeple erkek böyle bir durumda her türlü galiptir.
saf aşıktır. sevgilisi mutlu olsun iki canım cicim desin hemen sevildiğini zanneder ama bu kişi kesinlikle şapşal değildir çünkü aşk zaten tek kişiliktir yani karşılık beklemeden sevmektir sevgiliden dahi.
o bilmiyordu aşkın yanlız başına da yaşanılabileceğini, yanlızca bildiğini zannettiği şey aşkın iki kişilik olduğuydu. öyleyse benim ki neydi ben onu seviyordum o bunu dahi bilmiyordu...