tecübelerimle sabittir ki aramayı yapanın sabrını çatlatıp da aramaktan vazgeçmesinden daha uzun sürer. önce derinden bir telefon sesi duyarısınız, bir toplu taşıma aracındasınızdır ve ses herkesi rahatsız edene kadar kızımız olayı farketmez, aval aval etrafına bakınmaya devam eder. sonra bir anda çalan telefonunun kendine ait olduğunu idrak eder ve çantasını açar. akabinde çanta karıştırma eylemi başlar ama bir türlü o telefon bulunamaz. telefon melodisi artık size iğrenç gelmeye başlamıştır, kızı boğup çantasını da pencereden atmak istersiniz ama tam o anda telefon susar. netice:
arayan kişinin önem derecesine göre değişir. mesela; bir iş görüşmesi için aranıyorsa kişi büyük ihtimalle o telefon çantanın derinliklerinde kaybolmuştur, ulaşılamıyordur. ama sevmediğiniz biri arıyorsa hop diye buluverirsiniz telefonu.
(bkz: murphy yasaları)
Güzide bir kız arkadaşımızın telefonu durmak bilmeden çalmaktadır. "hay Allah nerede bu telefon" diye diye kız çantayı eliyle karıştırır, lakin bir türlü telefonu bulamaz.
"bulamıyorum telefonu, herhalde evde unuttum, kimdi acaba arayan?"
+kusura bakmayın telefonu sessize almamışım.
-sorun değil.
2 dakika geçer telefon susar yüzünüze bakar ve o can alıcı sözü söyler.
+hay allah evde unuttum heralde.
sanki o telefon bir daha hiç çalmayacak ve o telefon sahibini değil de bir başkasını arayacaklarmış gibi çantanın en hücra köşelerine bırakan kızın; her defasında yılmadan, usanmadan yaşadığı, karşı tarafın ise ''öldü mü lan bu?'' düşüncelerinin arasında gevşek ve bir o kadar da umarsız geçen saniyelerdir.
çantanın ebatı da en az çanta içindekiler kadar süreci etkiler.
valiz çantaysa çok uzar bu süre ve ihtimal kapanır telefon cevaplanılamadan.
ama küçük, el kadar olanlardansa çok uzun sürmez.bir fermuar açılışı kadardır.
telefonda kullandığı zil sesi süresinden asla daha az değildir. o melodi önce tam olarak bi kez çalar. sonraki kısmı da kızdan kıza değişir. kimisi melodinin ikinci tekrarının başlarında açabilirken, çoğunlukla melodi 5-6 kereye kadar tekrar eder.