bir fırça bir fön makinesi ve bir iki kilo boyayla kuaförlerde yüz liraları yatırıp da güzel olunmadığının kanıtır. bazıları olduğundan daha da beter olur. makyajı yapan insan karşısındakini victoria'nın meleklerinden biri sanıp başlıyor ama hayaller gerçekler kadar tatlı değil malesef.
düğünlere gitmeme sebebidir. iğreniyorum sizlerden düğünsever hemcinslerim. düğüne sade ve doğal gelenlere de vebalı muamelesi yapıyorsunuz, hepiniz kaçıp gidiyorsunuz. sizler gibi yüzümde filli boyanın tüm renklerinl barındırsam, saçlarıma mısır piramitlerinin bir örneğini inşa ettirsem daha mı iyi hı? bi' siktirin gidin afedersiniz.
küçüklüğümde levent kırca'nın küçük hüsamettin tiplemesi ile birlikte en çok korktuğum ve o zamanlarda gittiğim düğünlerde beni zorla şaap şup öpen parlak ablalardır.
Maymun poposuna dönmüş dudaklar, kaş çizgisine kadar çıkarılan simli far, kendi ten rengi olmadığı halde badana yapılan fondoten. Bülbül yuvası topuzunuzla düğününüzün en çirkin bayan aday adayısınız teprikler.
Bülent ersoy gibi makyaj yapan kadinlardir cirkin olanlar. Goz altlari bembeyaz olur ustu masmavi olur sac desen uc metre yukarida olur. Bunlar hos degildir. Ama boyle hafif dogal bir makyajla ve hem dogal hem havali bir sacla prenses gibi olanlar da yok degildir.
abartılı saç, abartılı makyaj ve abartılı sim kullanma sonucu ortaya çıkan iğrenç görüntüdür. kızlar lütfen artık anlayın, en çirkininiz bile en doğal halinizle güzeldir. lütfen bunu kafanıza koyun.
bakın bir düğüne giderken saçınızı yapmayın, aynı yataktan kalktığınız gibi gidin demiyorum. ama biraz abartısız şekiller yapın ya, insan gördüğü zaman yorulmasın.