kadın zihniyle erkek zihni farklı çalışır. kadın sahiplenici, yuva kurucu, inşa edicidir. bir erkeğe bağlanınca (gerçekten eş adayı olarak gördüyse) evlenmek ister. 'yuvayı dişi kuş yapar' derler, aslında sadece dişi kuş yapmaz, hemen hemen bütün hayvanlarda dişiler yuvayı kurar, bebişlerle ilgilenir, onların karınlarını doyurur. erkek hayvanlar ya yan gelip yatar ya da terk ederler. (sevgili penguenler hariç, zaten o nedenle çok sevimli olurlar. bütün erkeklerin erkek penguenleri örnek alması gerekir, ideal aile babası olarak) şimdi doğada bunlar olup biterken insan dişisinin de evlenmeyi istemesi en 'doğal' hakkıdır. böyle birşey istedi diye onları 'kezban' diye nitelemek acımasız ve 'bilime aykırı' bir tutum olur. *
insan olmalarındandır. zira insanın sahip olduğu şeref namus onur haysiyet gibi mefhumlar vardır. fakat hayvanlara özenen bazı insanlar bu durumdan şikayetçidir. nitekim maneviyattan yoksun kalmış, tüm bildikleri hayvanlar gibi yemek içmek ve şehvetine hizmet etmekten ibaret olmuştur. sonra da yok efendim türkiye neden gelişmiyor !
Son derece mağdur edici durumdur, amaç sadece gönül eğlendirmek iken evlilik cümleleri duyduğunda bünye kaldıramaz. Kızlardaki evlilik takıntısı azalarak bitmelidir.
kizlardaki evlilik takintisi denilen seyin ben cocukla ilgisi oldugunu dusunuyorum.
ne yazik ki yumurtalar durdugu yerde durmuyor bir sure sonra bebek sahibi olamiyorsun.
o nedenle yasla birlikte hormonlarin bunu hatirlatiyor sana
"cocuk sahibi olamicaksin. senden geriye hicbir sey kalmayacak. kimse sana anne demicek" gibi oldukca sinir bozucu sekilde hem de.
fakat artik kadinlar cocuga eski ilkel tarafimizin, survive etmeye calisan tarafimiz gibi bakmiyorlar.
dunyaya iz birakmanin farkli yollari da var elbet.
yine de 9 ay her hareketini hissettigin, canina can kartigin bir insan gibi hissettirmez hicbir sey.
kaldi ki evlilik duzgun gelistiginde kendin sectigin aileni bulmak gibi olur. kiymetlidir.
edit: yarin boyle dusunmeyecegim.
edit 2: her evlilik erken evliliktir.
birinci faktör çevre baskısıdır. yirmi yaşını geçmiş hala bekarsa etraf konuşmaya başlıyor ne zaman evleneceksin isteyenin varmı yok mu gibi sorulara maruz kalan kız kendini evlenmeye mecbur hissetmeye başlıyor ve zaman geçtikçe bu sorular artıyor tabi bütün bunlardan sıkılan zavallı kız evlenmeyi kafasına koyuyor.
çocukluktan itibaren aile yapısı olarak kızların evlenmeye hazır hale getirilmesidir. kızımız daha küçücükken çeyizleri düzülmeye başlanır, akşam dışarı çıkmak ister ' kız kısmı bu saatte sokakta olmaz evlenince kocanla gezersin' denir. düğün günleri ' hayatların en mutlu günü ' diye tabir edilir böyle şartlandırırlır. halbuki hayatının en mutlu günü belki terfi ettiği gün olacak, belki çok güzel bir ödül kazandığı gün olacak.
bu tamamen evliliğin özgürlük olduğunun şartlandırılması sonucudur. daha modern düşünen kişiler evliliği bir kaçış olarak görmez.
kızlardaki takıntı değil annelerdeki takıntıdır bu..
kızlar evlilik odaklı büyütülür.. iki üç yaşındaki kıza ceyiz yapmaya başlayan annelere sahibiz hepimiz.. ütü ,yemek düzen kuralları öğretilir azıcık palazlandığında .. ki bu öğretiler çocugun kendisi için değil.. gelecekteki kocası içindir.. onun kalbine giden yol midesinden geçtiği için ,giyeceği pantolonun tek cizgi olması gerektiği için.... böyle büyüyünce çocuk eee büyüdüğünde de evliliği zorunlu bir hal zannettiğinden takıntı haline gelmesi gayet normal diye düşünüyorum..
25+ yaşındaki kişilerin bu düşünceleri yine normal karşılanabilecek bir durumdur.
bunu 15-16 yaşındayken yapan aptal kızlar vardır. her sevgilisiyle evlenme hayali kuran kızlardır bunlar.