- en az 5 yaş genç gösteriyorum. bunu geçenlerde, hayriye cadalozu bile söylemedi mi?
- pek farkında değilsin ama son zamanlarda kullandığın fondöten miktarında ciddi artışlar oldu. salatalık ve çay kürleri artık fayda etmez olunca, göz kenarlarındaki kırışıkları kapatmak için dayandın, fondötene.
- ama...
- aması-maması yok! ikimiz de biliyoruz ki fondöten yüze sürmek içindir, gözlerinin yanındaki kırışıklıkları kapatmak için değil. yakında boyacı küpüne döneceksin.
- hiç de bile, sen makyaj görmemişsin!
***
- kemal şeker gibi çocuktu. neymiş efendim! çok soğan yiyormuş da ağzı kokuyormuş. tutup bir de ' senden elektrik alamıyorum, kemal ' demez mi! ne oldu şimdi! fatma'yla sarmaş dolaştılar dün, gözlerinle gördün; alan-almış elektriği. hiç mi kanına dokunmadı bu durum; zarta'nın keçisi gibi tek başına dolanırken, ortalık yerde?
- o soğan kokulu ağzı ile öpmesin diye dua etmekten bıktım ama.
- söylesene! yeme desene! nerde, sende o cesaret! belki, çocuk farkında bile değildi.
- pekiyi! tarık'a ne diyeceksin bakalım. benim yanımda karşı masadaki kızlara göz süzmeler filan!
- çocuk ne yapsın! haspa, masa altında ayırmış bacakları; kırmızı kilodunun dantelleri sayılıyor. erkek o kızım, erkek! nasıl kayıtsız kalır böyle bir manzaraya. sonra, çıkalım de! yürüyelim biraz de! ne bileyim bul bir şeyler ve uzaklaş oradan. yok! illa suratına tokadı indireceksin, başın göğe ermez başka türlü!
***
- gelelim tuğrul'a, efendim! hanım evladıymış. hemen yüzü kızarıyormuş da bir erkekle mi yoksa çocukla mı birlikte olduğunu bir türlü anlayamıyormuş! nimetti kızım, nimet! bu devirde, bulmuşsun böylesini de bunuyorsun! istediğin gibi eğeceksin, büküp-şekillendireceksin daha ne istiyorsun? yoo! sana eli sopalısı lazım! kodu mu, otutturan cinsinden. yani tanımasam diyeceğim ki; bizim kız mazoşist! eziyetten zevk alıyor.
