ortalıkta erkek olarak sadece sağır-dilsiz ve ama insanlar kalırdı zira geri kalan erkekler ne bakıyon lan anama/bacıma diyerekten ortalığı kan gölüne çevirirlerdi. çok daha sonraları bu duruma belki alışma söz konusu olabilirdi fakat bu geçiş süreci bittiğinde erkek nüfusu sayısı çok azalacağından ve karşı cinse karşı seksüel ilgisi azalacağından ibreler yön değiştirirdi. yani artık erkekler kızlara kapris yapar, erkekler kızlar tarafından taciz edilirdi.**
afrikada yaşayan kabileler gibi bir durum ortaya çıkardı. cilt dış etkenlere açık olunca sertleşir ve hastalıklara daha yatkın olunurdu. hayvanlarda bile bir kürk var.
(bkz: en baba ütopya)artık evde çocuklarla televizyon izlenirken cinsel içerikli sahnelerde kanal değitirilmezdi. her şey olağanlaşır, bayağılaşırdı ve şu an düşündüğümüz gibi 'düşünemiyorum bile'lik bi durum yaşanmazdı.
malum güzel hanım kızlarımızın peşinde çok erkek olduğundan bunalmış oluyorlar ve eğer ilgi manyağı değillerse buna engel olmaya çalışıyorlar. engel olmanın yollarından biri de mütevazı giyinmek. dikkat buyurursanız mini etek, göğüs dekoltesi vb icatlar çoğunlukla çirkin olan hanım kızlarımızın tercihi. onlar da bu şekilde ilgiyi biraz kendilerine çekmeyi hedefliyorlar.
eğer hanım kızlarımız cıbıldak dolaşır ise mevzubahis çirkin kızlarımız ilgisizlikten depresyona girer, intihar oranları artardı. daha muhtemeli ise bu hanım kızlarımız güzel olanlarla aradaki uçurumu kapatmak için nasıl şimdi mini etek vs giyiyorlar ise o zaman da çıplaklığın da ilerisine gitmeyi deneyebilirlerdi. (bağırsaklarını, iç organlarını filan göstermekten bahsetmiyorum tabi.) işbu sebeplerden abazan erkeklerimiz bir miktar doyuma ulaşacağından güzel olan kızlarımıza da, diğerlerine de şimdiki kadar ilgi duymayacaklardı. belki de kızların teklif ettiği yeni bir dünya düzeni kurulurdu. bilemiyorum tabi. belki de kurulmazdı.
bu duruma zorda olsa alışılır. (bkz: spartacus). olmaması gerektiği düşüncesindeyim ancak isterse kız yada erkek farketmez özgürlüğü çerçevesinde istediği gibi dolaşabilir bana göre.
kadınların korselerle sakladıkları destekli sütyenlerle takviye ettikleri herşey ortaya çıkardı. afrikalılar da çıplak ama birbirlerini erotik bulmuyolar. alışınca durum değişir. algılar herşey onlarda gizli.
sapıklık algısı, çıplakları giydirmek üzerine kurulurdu.
yani, çıplaklığı değil, zıttını sapıklığa alet ederdik.
mesele bedenlerimiz değil, cinsel uzuvlarımız da değil.
mesele zihinlerimiz ve zihinlerimizi doyurduğumuz ya da aç bıraktığımız çöplük.
kendimizi namuslu hissetmek için birilerini namussuz ya da kendimizi masum hissetmek için birilerini suçlu ilan etmiyor muyuz?
birilerini akıl hastanelerine kapatmıyor muyuz, akıllı olduğumuz hissiyatını muhafaza etmek için.
güçlü ve yaratıcı olduğumuzu hissetmek içinde cinselliğe ve cinsellik üzerinden geliştirdiğimiz legale ya da illegale kayan algılarımıza ihtiyacımız var.
bizi tanrı ya da tanrıça yapan uzuvlarımız beyinlerimiz yerine cinsel organlarımız olduğu müddetçe kimin çıplak olduğunun aslında hiçbir önemi kalmıyor.
olabilir ama edep yerlerini örtsünler. eskiden islam döneminde cariyelerin üstsüz gezdiği söylenir ama şimdi camiye bile girerken turistlerin başını örttürüyorlar falan. bence yanlış, bugün camide başı örttüren zihniyet yarın sokakta da örttürür. zira yeryüzü mesciddir der.
iran a giderken bunların söylenememesi insanlık hakkı olarak yanlış buluyorum politikacılar açısından, yazarlar, aydınlar açısından(çoğu aydın söylüyor zaten gerçi). orada zorla bir şekilde baş örtmek var. dinde zorlama yoktur. la ikra fiddiyn vardır. fi içinde demek miş; dışındakine de yok zaten. (#14944403)
çıplaklar kampına kendinden eminler gidiyordur fizyolojik açıdan, gerçi hapları var büyütmenin ama hadi çok büyütürse olayı da var. çok mecbursa kullanılacak bir durum galiba..
bulgaristan da çıplaklar kampında bayanlar cinsel organlarının içini de güneşletiyorlarmış halbuki el ve yüzün aldığı güneş yeterli imiş kemikler için. kürdanla tutturup açıyorlarmış cinsel organlarını güneşe. nasıl bir genel kültür bilgisi verdim bilmiyorum ve de kötü kullanım sonucu size ait..
