hava ne sıcak be kardeşim... dine falan sövmeye başlıcam yakında. bembeyaz takkem bile 2 saat dışarda dursam sararıyo güneşten. geceleri bile aynı sıcak. namazları falan boşluyorum bu aralar allah affetsin de böyle sıcak olmaz olsun yani tövbe haşa...
geçen gün maltepe kadıköy sahil civarlarında teftişe çıkayım dedim. vurdum maltepe sahilden yürüye yürüye çiftehavuzlardan çıktım. bütün gençler toplanmış el ele diz dize falan aşk meşk kovalıyorlardı. bağdat caddesinde falan bikiniyle geziyorlardı. o arada şeytan dürtükledi, ulan dedim etu yapayalnız geberip gidiceksin şu hayatta. sonradan nefsimi dürtükleyip hemen sindirdim kendimi. bikaç tane pornocu olduklarından şüphelendiğim sarışın 20'li yaşlardaki bayan kardeşlerimizin üzerine yanımda taşıdığım küçük su tabancasının içerisine koyduğum mekke esanslı gül suyu fışkırttım. kutsal su yemiş iblis gibi kaçıştılar sağa sola eehehe. erkek arkadaşlarıyla falan da takıştık biraz ama hemen kaçıp oradan göztepe'ye doğru çıktım. oralarda bi yerde mahalle mescidinde ikindiyi kıldıktan sonra dedim bizim kemal'in izin günü evdeyse yanına bi uğrayayım...
kemal de işinde gücünde, kız kardeşini okutmaya çalışan, annesiyle babası yıllar önce boşanmış bi kardeşimizdir. dedim hem hâl hatır sorarım hem de annesi melek abla'nın bi elini öperim, hem de bacısı melis falan hâlâ başını kapatmamakta ısrar ediyorsa ona da nasihatlerde bulunurum diyerekten yürüdüm evlerine doğru.
apartmana doğru yaklaşırken dur dedim şuna bi sürpriz yapayım apartmanın kapısı açıksa çıkayım daireye kadar pat diye karşısına çıkarım belki kapıya ilk bacısı melis çıkar da biraz iş atarım falan diye düşündüm.. seri ve sessiz adımlarla bunların dairesine doğru çıkarken 99'luk tespihimi boynuma doladım, takkemi düzelttim, gül suyu fışkırtan tabancamla da kendime doğru sıkıp kapının önünde durdum...
yalnız bir gariplik vardı, içeriden bi bağrışmalar bi tartışmalar falan duyuluyordu. huyumdur bilirsiniz; parmak uçlarımda apartmanda gezinip kapı dinlemeye bayılırım. yine dayadım kulaklarımı hayırdır inşallah deyip dinledim:
melek abla: hayır diyorum sana hayırrrr gidemezsin! abin markete çıktı bak seni evden gitmiş görürse bana fırça atar.
melis: ya banane yaaaa sınavlara girmem lazım benim ders çalışçam burcugillerde. beni beklio kız yani.
melek abla: kızım sen ne biçim insansın ya laftan anlamıyo musun. o burcu gelsin burada çalışın ders göndermem ben seni evden.
melis: yha of yaaa anne bıktım artık bıktımmm. abime de sana da lanet olsunn ya
melek abla: lanet okuma allahın belası git tamam abine hesabını sen verirsin. bacaklarını kırsın da gör gününü.
pat diye kapı açıldı. ne diyeceğimi bilemedim içeri düşüyodum az kalsın akoyim. aa etu abi sen miydin deyip fırladı yanımdan melis.. yalnız kafamda bi ampul yanmıştı; ağustos'un ortasındaydık? ne sınavı vardı ki bunun? ne dersi vardı? neye çalışacaklardı burcuyla? yoksa gittiği yer burcugiller değil de burcu burcu diyarbakır kokan penisgiller miydi? o değil de ben şimdi kemal gelse ne diyecektim?..
acaba takip mi etsem diye hamle yaparken kemal çıktı merdivenlerden yukarı:
kemal: ooooo etum selamün aleyküm sen ne ara geldin be. eee içeri geçseydin ya niye merdivenlerde oturuon?
etu: aleyküm selam kemalim. şimdi geldim ben de senin bacı çıktı ona bakakaldım arkasından. görmedin mi sen yolda.
kemal: nası ya nereye gitti o kevaşe? niye kolundan tutup atmadın geri eve ya offf şu orospudan bıktım artık ya vallahi bıktım nalet olsun ya
etu: dur dur sakin ol ya galiba ders çalışmaya gitti burcugiller diye bi arkadaşına..
etu: nası yani? sen nerden bilion ki ders çalışmaya falan gitmediğini? nereye gitti ki bu kız gel takip edelim.
kemal: bırak bırak o çoktan bi piçin arabasına binip gitmiştir. gece gelsin gösteririm ben ona..
etu: sen bilirsin kardeşim de yani bak mukayyet olmak icap eder. öyle bilmediğin etmediği yerlere yollama kız kardeşini.
kemal: sen merak etme o öyle gider ama kafası zehir gibidir. öyle kızıom mızıom ama sınırlarını bilir o.
etu: hmmm peki kardeşim sen bilirsin benden uyarması.
kemal: gel hadi neyse bi çay içek gel çıkar ayakkablarını.
koyu bir muhabbete dalıp gitmiştik kemalle akşam olmuştu.. saat epeyce geç olmuş ben kalkim diye yeltendim ama melek abla bırakmadı sağolsun. yemek hazırladım kal yemeğe dedi. hani ama böyle ayıp olmasın diye söylenmiş bi sözdü. ben de ık mık dedim ama evde yemek olmadığını bildiği için kaldım yemeğe..
sofra kuruldu tam oturucaz bi kıyamet gürültü ağlama sesleri, kapıya vuruyo birileri:
kemal: alllllah bin belanı versin senin !!şıraannngggg!!
melek abla baygınlık geçirmişti, kemal de sinir krizleri geçiriyordu. melis ise bi köşeye sinmiş ellerini çapraz yapmış omuzlarını tutuyordu, herkes ağlıyordu... bir tek ben netametliydim. melis'in yanına yaklaştım. hani kadir inanır'ın yıllarca içinde gizli bi aşk gibi beslediği dostunun kız kardeşinin bekaretini bozdukları gibi, o hayal kırıklığıyla yaklaştım melis'e...
çenesinden hafifçe kaldırıp yüzüme bak dedim.. kim yaptı bunu sana kim kim? kemal masaları yumrukluyor, öldürücem o orospu cocuklarını diye bağırıyordu. bense sakin ol deyip onu telkin ediyor; bunları yapan kimse allah'tan önce belalarını bizim vereceğimizi söyleyerek onu o an için en iyi biçimde sakinleştirmeye çalışıyordum.. gel dedim melis'e, gel elini yüzünü yıkayalım açıl dedim. küveti açtım, onunla beraber giresim vardı, allah belanı versin ders çalışmaya diye aileni kandırdın al bi de ben basayım sana diye basasım vardı ama yapılmazdı ki... düşene bir tekme de ben mi atsaydım, hem de kemal varken..
beraberce yıkadık elini yüzünü, gözlerini silerken akan rimeli yüzünde kara bir leke gibi kayıyordu. sarıldım ona, üzülme dedim... sabret, bi çaresine bakacağız dedim. daha sıkı sarıldı bana, etu napıcam ben dedi. abi dememişti, ah be kızım keşke baştan abi demeseydin diye geçirdim içimden ama ne faydaydı...
bir bahar daha kış olmuştu bu kahpe dünyada; şimdi alınması gereken bir intikam, temizlenmesi gereken bir leke vardı... kemal'in omuzlarından sıkıca tutup kaldırdım ayağa, yıkılma dedim koca kemal. sen yıkılırsan tüm umutlar yıkılır... bunu dedikten sonra hızlıca çıktım evden, apartmandan çıkar çıkmaz az evvel tuttuğum gözyaşları bir çığlıkla boşalıverdi gözlerimden. haykırıyordum ama içime, bağırıyordum ama kime? yürüdüm öyle çaresizce, bu leke nasıl temizlenirdi ki...
işte böyle gönüldaşlarım. sevgili sözlük yazarı dostlarıma bu vesileyle sesleniyorum ki; önümüzdeki ay okullar açılıyo bakın. adam gibi bacılarınıza sahip çıkın, yoksa bi sabah kalkarsınız bacınız 3 aydır regl olmuyomuş bunu öğrenirsiniz. meğerse aylardır mervegillere diye evden çıkıp penisgillere pinpon oynamaya gidiyomuş yani bu daha mı iyi olur?
benden uyarması. sonra bana sövmeyin yalancı oç diye...
- baba ben berke'lere ders calismaya gidiyorum. + git kizim, hanim sende kahveci ihsan abiye git, benide sutcu siksin. (calintidir, bir ara twitterda gorduydum.)