kız kardeşin evlenmesi

    1.
  1. bu ne tuhaf bir hisdir böyle...abla değil lakin, kız kardeş.

    daha önce üç tane ablası evlenmiş olan ben hiç böyle bir şey hissetmemiştim. elbette hüzün oluyor bir tarafta ama, garip bir sevinçte var bünyede, ablalar evlendiğinde. ama kız kardeş, bacı, öyle değilmiş!

    hani abisiniz ya, hani gözünüz sürekli üzerinde ya, hani abi olmanın yanında bir de baba olma hissi var ya, engellenemez içgüdüsel sahiplenme, kıskanma, koruma duygusu var ya... hani abla sevgisinden farklı, bir kız kardeş sevgisi var ya.

    üzerine titrediğiniz, her şeyine karıştığınız, kızdığınız, bazen vurduğunuz hatta.

    kelimelerin boğaza düğümlenmesi aynı zamanda böyle bir şeymiş işte. gece geç geleceğiniz zaman, evi ayarlayan, kapıyı açık bırakan, biriktirdiği iki kuruşu gözünü kırpmadan size veren, her türlü baskınıza rağmen sevgisini, saygısını kaybetmeyen, gösteren kız kardeşiniz evleniyordur artık. hangi saatte gelirseniz gelin, yemeğinizi hazırlayan, ayağınıza getiren, daha siz söylemeden çayınızı tam istediğiniz gibi yapan, getiren kız kardeşiniz, bacınız evleniyordur artık.

    sizin kardeşiniz olduğu kadar, bir başkasının da karısıdır artık. çocukluğunu hatta doğduğu günü bile hatırladığınız kardeşiniz artık kocaman bir genç kız olmuştur. evleniyordur. alışverişe bile yalnız göndermediğiniz kardeşinize, artık nerdesin demeye bile hakkınız yoktur. öyle ya, onu koruyacak, sahiplenecek bir kocası vardır artık!

    hani derler ya film şeridi gibi geçiyor hayatım gözümün önünden diye. oluyormuş gerçekten. doğduğu günden, işte evleneceği güne kadar olanlar, yaşananlar film şeridi gibi olmasa da, geçiyor gözümün önünden.

    hatırlıyorum aşık olduğumda benimle birlikte gülüşünü, sevinişini. bana sarılışını. mutluluğuma ortak olduğunu. yine hatırlıyorum, terk edildiğimde ben ağlamamak için direnirken, yumruklarımı sıkarken, üzülmemesi için 'olsun iyi oldu' dediğimde gözünden süzülen yaşları. benim yerime ağlayışını.

    ama şimdi gidiyor, gidecekmiş. önümde tatlıları duruyor, yemem için verdiler. neyleyim ben, senin gidişin için yenen tatlıyı?

    sen küçüktün daha, benim küçük kız kardeşimdin, doğduğu günü hatırladığım. evde benimle ilgili ters bir şey olduğunda hemen arayıp 'böyle diyor babamlar haberin olsun' diyen, yemeğimi hazırlayan, elbiselerimi ütüleyen, çayımı getiren, sırtımı keseleyen. gidiyormuşsun, öyle diyorlar. tatlını getirdiler. yiyemem ki...
    36 ...
  2. 4.
  3. 23 yılınızı birlikte, aynı odada geçirdikten sonra bir gün abuk bir şekilde nişandı, düğündü derken ablanız/kız kardeşiniz evleniverir. bundan sonraki tatil yolculuklarında arabanın arka koltuğunda yayılmak için, televizyonun kumandası için, internete gece girmek için, yatarken gürültü yaptığınız için, kıyafetlerini giydiğiniz için, kıyafetlerinizi giydiği için, küpelerinizi takıp takıp kaybettiği için, arabesk dinleyip farkında olmadan şarkıları sizin de öğrenmenize neden olduğu için, televizyonun karşısındaki kanepe için, banyoya sonra girmek için, tuvaletten çabuk çıkması için, sizin dizinizin izlenmesi için, ders çalışacağınız saatte odada başka şeylerle uğraşmaması için, final döneminde arkadaşlarınızı getirdiğiniz için kısacası herşey için tartışacağınız kişi bir anda sanki hayatınızdan çıkıvermiştir. hele hele aynı odayı paylaşıyorsanız yatağı, kitapları, eşyaları da gidiverir. önceleri 'oh be oda da kıyafetlerim de bana kaldı, istediğin saatte yat, istediğin saatte çalar saatini bangır bangır kur kalk, ,istediğin saatte nete gir, dünya varmış' diye ş.refsizce sevinirsiniz, bu bir gerçektir. ama sonraları gece yatarken önce yalnızlıktan, sonra karanlıktan korkarsınız, nefesini dahi özlersiniz bazen. hani burnu tıkanır da sabah kadar fıss fıss diye nefes alır, bazen horlar ya da diş gıcıdırdatır, işte ona dair ne kadar abuk detay varsa özlersiniz sonra. arabanın arka koltuğunu sere serpe yayılmak da, televizyonun tam karşısındaki o kıymetli kanepenin sizin olması da, bilgisayara istediğiniz saatte ve istediğiniz kadar sarılmak da size keyif vermez. işte o zaman onların ablanızla didişerek kazandığınız için kıymetli olduğunu anlar daha da bir burkulursunuz.

    evet, ablanız/kardeşiniz evlenince hayatınızda yeni bir dönem başlar
    biraz daha özgür, biraz daha yalnız, biraz daha tutuk, sonraları biraz daha yakın..

    öyle enteresan bir durumdur işte.
    gerçi bunun bir de ikinci bölümü var
    (bkz: ablanın evine gitmek)
    onu da bilehare anlatırız efendim.
    10 ...
  4. 14.
  5. Annelerimiz farklıydı ama birlikte büyüdük. Hayatım boyunca hep koruyup kollamaya çalıştım onu ama hep ters tepti bu durum. Hayatta en çok canımı acıtan insandır sanırım. Zaaflarımı iyi bilir, tanır beni... Dün evlendi. istediği gibi bir düğün olmadı, damadın ailesi gerçekten medeniyetsiz insanlardı. Ses etmedik bir şeye. Çünkü sıkıntı olsa yine ilk bizi suçlar o... Neyse geldik eve. Ağlamadım hiç. Uyudum direkt. Rüyamda karşımda gülüyordu, ben ise ağlıyordum hıçkıra hıçkıra. Kalktığımda yastığım sırılsıklam hala ağlıyordum. Annem geldi odaya. "Güvercinim sen yalnız mı kaldın?" Diyince iyice koyverdim kendimi. Salya sümük. Başım ağrıyo artık ağlamaktan. Velhasılı zordur efenim.
    9 ...
  6. 9.
  7. hüzünlendirir. çok iyi şartlarda olacağını bildiğiniz halde burkulur içiniz. kuşağı bağlarken herkes ağlıyordur, siz ise metin olmak zorundasınız, hani erkek ağlamaz masalından dolayı değil, öyle işte... siz ağlayamazsınız.

    sonra dolarken o kırmızı kuşağı beline duasını okursunuz, kolunuza takıp ağır ağır indirirsiniz merdivenlerden. o ağlar, siz susarsınız. sonrası ya nikah ya da düğün... hep bilindik şeyler işte. sonra alkış kıyamet, takı törenleri fotoğraf çekinmeler ve sürüp giden düğün ritüellerinin birçoğu...

    ve son an...

    artık herşey tamamdır, aylarca düzdüğü çeyizi yeni yuvasında yerli yerincedir, hem mutludur hemde hüzünlü... her şeyin heyecanı biter, mesela düğün telaşesinin ya da kimseye ayıp olmasın dertleri... sıra son bir defa daha sarılmaya gelir...

    önce anneniz babanız, amca dayı derken sıra size gelir... gözleri yaşla dolar, zaten annenize ilk sarıldığında döker ne varsa gözlerinden... şimdi sıra sizde...

    --spoiler--
    ben hep gelicem, sende gel ama tamam mı
    --spoiler--

    der size. sizde elbette geleceğim dersiniz, çaresiz. ama mesafeler konmuştur artık, bir bayramlarda ya da düğünde belkide bir cenazede görecek kadar zaman vardır bundan sonra... o sarılır ağlar. siz yine susarsınız. cezaevinde memur koğuşunda geçirdiğiniz günler aklınıza gelir. hani açık görüşte sorardı ya halinizi hatrınızı, tansiyon hastası anneniz dayanamaz diye o gelirdi ayda birde olsa.

    --spoiler--
    burda rahat mısın? zaman geçiyor mu abi?
    --spoiler--

    diye sormaları aklına gelir.

    --spoiler--
    burda zaman geçmiyo be gülüm...
    --spoiler--

    deyişiniz aklınıza gelir. hani konuşamaz ya insan hıçkırık boğazında düğümlenince ve detone bir hal alır kelimeleri, sırıtır. susarsınız yine...

    haklar helal edilir. sonrası eş dostu doyurmaya kalır, belkide bekar arkadaşlarla toplanıp iki bira içimine tebrikler alınır yakın çevrenizden.

    aynı anadan doğmuş, aynı sofranın dibinde, bir tabak pilavın pirinç tanelerini ziyan etmeme yarışına girişen biz... susamlı krakerin paketinde dipte kalan susam kırıntıları için kavga eden biz... artık çok başka diyarların insanları oluyoruz bir bir.

    işte yabancılaşmanın garip halet i ruhiyesi içinde özene bezene süslenmiş bir arabaya bırakıpta gidersin,bir zamanlar uğruna yan bakanın ağzını burnunu kırdığın kız kardeşini...

    niyeyse bu hayat yabancılaşmanın ve kaybetmenin üzerine kurulmuş, adalet bu mu? vardır bir hikmeti...

    edit: ömrünce mutlu ol kardeşim, sen bu mutluluğu, bu imkanları hak ettin. beni düşünme kara keçim benim, allah büyük, yol bulunur, yürünecek dermanda olur. sen mutlu ol ve her daim selametli ol. allah mutluluğunu daim etsin.

    (bkz: canım kardeşim)
    8 ...
  8. 7.
  9. mutluluk duymak gerekirken gairp bir şekilde iç acıtan durumdur.

    --spoiler--
    daha bugün gönderdik çeyizini falan. akşam gelecek buraya ama haftaya pazardan sonra gelmeyecek. belki ağlayacak gizli gizli. belki ilk zamanlar anlamayacağız yokluğun ama sonra ne olacak?
    alışacak mıyız?
    çok zor ya gerçekten, mutlu olacağına inanıp bizden uzakta olacağını bilmek üzüyor en çok da. çok değil evimize yarım saatlik mesafede ama insan zor kabulleniyor.
    annem ne yapacak acaba? babamı düşünemiyorum bile.
    alışacağız sanıyorum.
    o da misafir artık.
    age of empires oynarken gördü dün beni, bana da öğretsene diyor. evlilikte canı sıkılacak galiba vakit geçsin diye mi istiyor yoksa benimle diyalog mu kurmaya çabalıyor anlamadım.

    evlen be kardeşim! mutlu ol. senin mutluluğunu gördükçe biz de unututruz hasreti. hem yarım saatlik mesafede hasretlik mi olurmuş. inşallah mutlu olur çoluk çocuk neymiş sende görürüz.

    odana da ben yerleşeceğim ya en çok o koyar sana biliyorum *

    bakkaldan aldığım ve senden sakladığım cipsleri bu akşam açığa koyacağım ilk defa. senden saklamadan uzaktan izletip gözünün içine bakmadan yemenin tadı sanıyorum bir daha hiç olmayacak.

    arkandan su dökmeyeceğim kuruyuncaya kadar gelesin diye.

    çok mutlu olursun umarım kardeşim.
    *
    --spoiler--
    7 ...
  10. 2.
  11. 20.
  12. Erkeğin oooo pompa var akşam esprisi yapamadığı tek düğün çeşidi.
    4 ...
  13. 17.
  14. biz yazarlardan 'mutluluklar' dileklerini alan durum.

    lütfen o eğlencede silahlar konuşmasın.
    4 ...
  15. 16.
  16. dugun gunu yaklastikca icim bi kotu oluyor. cok net sekilde soyleyebilirim ki beni duygulandiran belki de aglatan tek olay budur. dugun konusunu hatirlattikca kiziyorum hatirlatip durma bana diye. elden baska bir sey gelmiyor.
    4 ...
  17. 26.
  18. Erkek kardeşi kayınço yapar. Aileye bir enişte eklenir.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük