ben ki, kendimi öyle fazla paylaşımcı biri olarak görmezdim. çünkü, paylaşımcılığımı sergileyebileceğim bir mecra olmadı pek. evde tek başıma hayali arkadaşlarla oynarken neyi ne kadar paylaşabilirdim? hep alttan alırlardı beni. otobüste koridor tarafına oturduğum tek bir an olmazdı misal ve ben ağladığımda susturmak için etrafımda koşturan insanlar hep vardı, hep. aksi mümkün olamazdı. prensestim ben.
sonra kız kardeş doğdu. arada koskoca 7 yıl. bambaşka bir şey. velet. bembeyaz, pamuktan. cadı ama, feci yoluyor, tırmalıyor. bi de astımı var mı sana! çekilecek çile değil.
sonra "abla" demeye başladı. biraz daha büyüdü, "abla manyak mısın git başımdan" demeye başladı. garip. bazı zamanlar ağzıma sıçıyor, ciddi ciddi. kavga edersek şayet, yüzde yüz haklı da olsam astımından dolayı tıkandığı için olay boka sarıyor, kıyamıyorum.
ben cam kenarına geçiyorum diyor, itiraz edebilme lüksüm yok. kardeş o. abla bitteri sen ye, sütlü olanı ben yiyeyim diyor, tamam diyorum. saatlerce geometri çalışıyoruz, oflamaya hakkım yok, hanımefendinin sınavı var. bu liste böyle sürüyor. nasıl bir kabullenmek, nasıl bir gönüllü çaresizlik.
hayatta her şeyden çok sevilen minik kedi, beyaz peynir, sibirya kurdu.
yaşama sevincini ikiye katlatan, her ne kadar canını yaksa da seni yaşanılır kılan can parçası
turşu işteyince çikolata getiren, her gece yatmadan önce bana king oidıpus'u, persofone'i, antigone'u, medusa'yı anlattıran bir kız kardeşim var iyi ki var.
9 yaş küçüğüm olan, 90 ları onunla yaşadığım bir nev'i elimde büyüyen ufaklık.
o ufaklık büyümüş de, yetişkin formuna gelmiş, gelecek pazar üniversite sınavına girecek. tabii ki, anne ile babanın bakımı farklıdır ebeveynler olarak, ama küçükken elinden tuttuğunuz, parka götürüp kucağınıza aldığınız, bazen sinir olup, aynı odayı paylaşmaktan bitap düştüğünüz ufaklığın genç kızlığa geçiş mertebesine şahit oluşunuz bambaşka.
Bacak kadar boyu vardı eskiden, 'ablaaaaağ annneeem çaarıyooo' diye cırlayıp dururdu.Şimdi boyu büyüdü de hala aynı ses tonuyla çığırmayı unutamadı şerefsiz.
gece yarısı pusuya yatıp ağzınıza çorap tıkıştıracak, sabah kahvaltısına kaldırmak için üstünüze atlayıp kulağınıza abiiiii diye bağıracak, sizi sinirden deli edip sus dediğinizde gene bıd bıd konuşacak, sabaha kadar karı kız meselenizi anlatıp içinizi dökeceğiniz, araba kullanmayı bana öğret deyip yol ortalarında sizi ölüm virajlarına sokup aklınızı götünüze karıştıracak bir kız kardeşiniz yoksa, hayatta eksiksiniz demektir.
namı diğer tefeci. elinizi kaptırırsanız çeşitli dalavarelerle kolunuzu bırak donunuzu bile alır. kendilerinin tehditle iş yaptırmayı bulan kişiler olduğunu düşünüyorum.
sevsen sevilmez, dövsen dövülmez, kızsan kızılır bir insandır. yeri gelir seni çileden çıkarır. yeri gelir gülersin eğlenirsin. candır ama ne olursa olsun.
aranızda on üç yaş gibi bir fark varsa abladan çok annelik ettiğiniz, aynı anda dünyanın hem en zeki hem de en salağı olabilecek tatlılıkta, genel olarak sinir bozan ama delice sevilen şey. hayatınızdaki başka hiçbir kızı bu kadar sevemezsiniz.
abisinin sevinciyle sevinen, üzüntüsüyle kahrolan yeryüzünün en has kızıdır.
bugün telefon açtı 'cotondan mont aldım ona. gel götür ona gidince. ankara soğuk olur dizlerine kadar ısıtır' dedi. boğazımdaki dinmeyen yumru balon kadar oldu ve ağlamamak için zor tuttum kendimi. bir şey diyemedim, kapadım telefonu hemen. ayrıldık biz diyemedim.. üzülmesin diye... onun elinde hediye montu, benim elimde ise koca umutlarım kaldı...
6 yaşındayken 2 liralık çikolatayı abisine 10 tl'ye satan, abi daha yarısına gelemeden "yağmurda kalmış yavru kedi" bakışlarıyla çikolatayı geri elinden alıp yiyen, bunun üstüne abinin boynuna çıkıp bağıran öpendir.
(bkz: ben) abimse çok sabırlı, hele ki hiç unutmam, yurtdışına ilk gideceğim zamanlarda annemin karşı çıkmasına rağmen "o çok çalıştı, bunu hakediyor ve istiyor" deyip hep yanımda olan, bakışlarımdan ne diyeceğimi anlayan, cebinde 2 lirası olsa muhakkak 1 lirasını veren, tek paylaşamadığı şey olan beyaz gofretten bile ısırmama izin verendir. iyi ki abimdir, iyi ki yanımdadır.
kızkardeşinin, benim beşiğime 3 yaşıma gelene kadar annemden baska kimseyi yaklaştırmamış, "ya kolu çıkarsa bacağı incinirse" diye kucağa bile aldırmayan, hem lisede okuyup okul çıkışı işe gidip eve gece 3te gelip beni 4e kadar sallayıp uyutan, sonra sabah 7de kalkıp tekrar okula gidendir abim.
abi yengeden kıskanılandır. ama o da kızkardeşinin ağzında aşk şarkısı duysa bile küplere biner, kıskançlık krizlerine girer.
kızkardeş-abi ilişkisi her zaman başkadır, en büyük aşklardan daha üstün, daha sıcaktır.
hep istenendir allahtan. ama hiç sahip olunamayandır. ne güzel olurdu bir tane de kız kardeşim olsa ama olmadı işte, yerine her gün beni döven ve bana çemkiren erkek kardeşim vardır. lakin onuda severim.