insanı muallakta bırakan hadisedir. bilindiği gibi kanka kızlar genelde şişmandır. ama bazen diyete girer ve başarılı olur. artık skinny jean'e sığan beyaz kalçaları yürürken tıp tıp etmekte, kavun memeler ince belin üzerinde boy vermekte, ince-beyaz bacakların arasında parlayan kırmızı külot, bir hazineyi saklamaktadır.
gelgelelim kanka güzelleşince potansiyel pompacılar da artmıştır. her gün bir macerayla gelir. yok "mert çıkma teklif etti", yok "erkan eve çağırdı", yok "mahir mesaj attı"... başkası o beyaz kalçaya basarken dert dinleyen taraf olmak can sıkar.
bir gece ikinci biradan sonra kırmızı dudaklarına yumulursun. bir yandan külotun içine giren elin farkettiği şey tıraşlanmış bir am olur. kankamız düzenli sekse başlamıştır. ama o da nesi? karşılık vermek yerine kanka sinirle ayağa kalkar, eteğini külotunu düzeltir, saçını kontrol eder ve evden çıkmaya hazırlanır.
"ama biz dosttuk, dostumu kaybedmek istemezdim, ben seninle her şeyi paylaşmıştım..."
seri bir hareketle ayakkabılarını giyip evi terkettikten sonra aklımızda şu cümle yankılanır: "başkasına bastırdıktan sonra sikmişim dostluğunu..." bir bira açıp 41 dakikasını kaçırdığın çeyrek final maçını izlemeye koyulursun...
