güzel bir tatil günü, bomboş hastane koridorlarında, doğumhane kapısı önünde beklerken, neşeyle kendisine doğru koşan ebenin "müjde, bir kızınız oldu" dediğinde, kime dedi yaww diye sağına soluna bakınan, ama hemen çok utanıp, ziyadesiyle sevinen, ve ondan sonra yaşadıklarının her anında kızına hayran olup, hayatının biriciği yapan er kişi.
1986 yapımı olmakla beraber konusu, kızını aşık olduğu adama önce vermeyip direnen sonunda kızını sevdiği adamla evlendiren bir babanın hikayesidir. güzel bir sadri alışık klasiğidir bu film.
Kızını istemeye geldiklerinde, televizyonu açıp "ben sizi iplemiyorum görücüleeeeer" görüntüsü ile real madrid-barcelona maçını izleyen, "kızımı benden koparacaksınız diye çok korkuyorum" iç sesi ile gelenlerle hiç muhatap olmadan sadece pencereden dışarıyı izleyen, düğün fotoğraflarının en üzgünü, kızının sırtını dayayabileceği en heybetli dağ, kollarında ağlayabileceği en şevkatli mağaradır.
böyle bir gen olmalı.
sadece kız babalarında bulunan kız babası geni yani.
annelik biliriz cennet azığıdır, dünyanın en kutsal duygusu...
ama babalık?..nasıl olduğunu çözemedim ben.
yani doğurmadığı halde nasıl sevebilir ki bir insan başka bir insanı hele ki bu derece, bu kadar kutsal bir aşkla.
canını ver deseler orada feda edecek, sorgusuz sualsiz.
kızı dünyalara bedel çünkü, bir tek o olsun yeter.
kıskançlık diz boyu...
onun da sebebi belli. bir tek o'nu bilmeli kızı, bir tek o'nun tarafından sahiplenilmeli.
başka bir erkek o'nun gözünde sadece bir düşman, her ne kadar iyi olursa olsun bir şeytan.
kız babası bu, anneden sonra en kutsal duygu onun ki.
biraz anne sanki, ama en çokta baba hem de dağ gibi...
babalar aslında en çok kızlarını severler
ama inanmaz kimse buna
yalan derlerimkansız derler.
her nedense kimse çıkıp da neden? demez.
nedendir bilir misiniz?
çünkü kız babası olmak,
farklıdır, özeldir bambaşka bir duygusallık verir babalara
hayatında hiç ağlamayan babalar bile kızlarını ellerine aldıklarında
tutamazlar göz yaşlarını
ama bir taraftan da zordur kız babası olmak.
bir kız iki evlat demektir.
iki canı birden sırtına yüklenmek demektir.
çünkü biri iki yapan da kadındır, ikiyi üç yapan da
bunu bildiklerinden babalar,
onların üzerlerine daha da titrerler.
onlara her baktıklarında annelerini,
bazen kırdıkları ama her şeye rağmen onları yetiştiren
annelerini anımsarlar
ama bir yandan da koruma iç güdülerine yenilirler
kızlarına hiçbir şey olmasın
onlar hiç üzülmesin,
gözlerinden bir damla yaş gelmesin isterler
o bir damla yaş için koca dünyayı yıkacak olurlar
ama bu sevgilerini,
bu bağlılıklarını,
asla gösteremezler, utanırlar.
çünkü baba demek; güçlü, çatık kaşlı olmak olarak öğretilmiştir
onlara
gülümsemek isterler o güzel kızlarına gülümsemek
ama rolünün dışına çıktıklarını düşünüp
dönerler eski çatık kaşlı, gergin suratlarına
bazen ağlamak isterler
ama Erkekler ağlamaz denmiştir onlara
yapamazlar bu yüzden saklarlar gözyaşlarını
işte böylece her şeyi içlerine atarlar
kız babaları
yansıtmazlar asla duygularını
ama dayanamazlar gece yarılarına
ve giderler o güzel kızlarının tatlı şirin odalarına
uzun uzun bakarlar yüzlerine
ve bir kez daha hayran olurlar
o muhteşem güzelliklerine
gündüzleri dokunamadıkları gözlerine, ellerine
hiç bırakmayacakmış gibi dokunurlar
içlerindeki duygunun gözyaşlarını boşaltırlar
ve yavaşça güzel kızlarını öpüp
iyi geceler derler
derinden derinden
kız babası merhamettir, bağışlamayı en başından kabullenendir. kız babası karşılıksızdır. kız babası üzerine titreyendir. kız babası kızını düşündüğünde nerede ve ne halde olursa olsun gülümseyendir. kız babası şımartan ve şımartılandır. kız babası , dünyanın kızının etrafında döndüğüne inanandır.