şimdi yirmi beş yaşında olduğunuzu varsayalım..
---
yıllarca iyi kötü dünya kadar tecrübe edinmişsiniz..
bir çocukluğunuz olmuş,
üzerinizde iz bırakan tonlarca ağırlıkta olaylar yaşamışsınız..
hayatınıza farklı renklerde sayısız insan girmiş çıkmış..
onca arkadaş, bunca dostluk ve ilişki edinmişsiniz.
çevreni genişlemiş, kendinize özgü bir algı yaratmışsınız.
onca insanın sizden farklı talepleri, beklentileri, umutları ve nefretleri var..
okumuşsunuz ya da çalışıyorsunuz,
ailenize, işyerinize, hocalarınıza karşı sayısız görevinizi ve sorumluluğunuz var.
---
sonra bir gün sevgiliniz oluyor.. kız ya da erkek..
size mesaj atıyor ya da sizi arıyor..
"o an, o saniyede" yanıt vermek zorunda olmak niye?
Bunu böyle kabul etmek, aksini düşünememek niye?
Henüz daha sevgiliyken bile, sevgilinin hayatın merkezinde olmayı kendine görev bilmek niye?
--
O insanı yetiştirenler var..
o insana emek verenler var, bu günlere maddi ve manevi desteklerle ulaştıranlar var..
o insanın sizin aradığınız anda çevresinde olanlar var,
o insanın sizin aradığınız anda çevresinde olup bitenler var..
o insanın sizin aradığınız anda, "o ana özel" bir halet-i ruhiyesi var..
ve o bir insan!
hataları olan, eksiklikleri ve aşırılıkları olan bir insan.. en az sizin kadar..
unuttunuz mu?
sevgiliniz bir insan.
--
Ama bunca şeye rağmen şimdi kalkıp cevap verdi vermedi, döndü dönmedi diye sorun çıkarmanın sebebi ne?
Ta bu kadar güvensiz misiniz birbirinize?
ta bu kadar temelsiz mi sevginiz?
--
enerjiniz, gücünüz bu kadar çok mu ki hayatınızı değersiz meseleleri çözmeye çalışmakla geçiriyorsunuz..
niçin o kişi size geri dönüş yaptığında "binlerce" soruyu otomatik tüfek gibi ardı adına sıralayıp hesap sormaya çalışıyorsunuz?
hesap sormak yerine, Sadece "sana ulaşamayınca meraklandım, iyi misin" deseniz, o da açmamasının sebebini, "paylaşmak istediği kadarını" paylaşsa ve sizin ona kendisine güvenmenizden mutluluk duysa olma mı?
--
bugün kendinizi bir insanın hayatının merkezine zorla, cebren sokma çabası niye?
Hani bıraksanız da o yere karşılıklı olarak yavaş yavaş, içinize sine sine girseniz..
sonrasında en az bir hafta trip yenilecek olaydır. kız arkadaşın değil de sadece bi arkadaşına bile yapınca da tepki çeker. olabildiğince hızlı yazmak iyidir.
beni 'demek ki elin kızı burdan kazanıyor' diye düşünmeye sevkeden durumdur.
vay arkadaş, ailemle akşam dışarıda yemek yemeye gidiyorum deyip 8 saat sonra gelenlerini gördü bu gözlerde dile yansımadı.
tanımımsı: sevgilinin mesajına 10 dakika cevap verilmesi durumudur.**
sen yapsan da yapmasan da kız arkadaş bunu sana sürekli yapıyordur. sen 10 dakika cevap gelmese bile mal gibi hemen cevap verirsin. atarlanmaya kalksan ay cnm ya müsait olamadım der sen de yine mal gibi tamam canım dersin. atar da içinde patlar. sonra alışkanlık yapar bu arkadaşta nasılsa tepki gelmiyordur. süre uzamasında sakınca görmez artık çünkü onun arkadaşlarıyla yapması gereken bir sürü dedikodusu vardır. onun bunun sevgilisini çekiştirmek daha önemlidir çünkü öbür tarafta ses çıkarmadan bekleyen bi mal vardır nasılsa. arkadaşını bir daha göremeyebilir ne me lazım dünyaya gök taşı falan çarpıp yaşam sona erebilir. hatta bunun tamam canım bekliyorum deyip aslında beklemeyenleri de vardır. onlarında her daim bi bahaneleri vardır. atar mode off.