hb:hocam allah belami versin. kainatin gördügü en büyük puşt oluyum, yedi düvel ishal olsun ayni anda gelsin agzima sicsin, en ufak bi alakam varsa kaltakla yani yengeyle....
ad:muhtar!
hb:söyle hocam.
ad:aklima ne geliyo biliyo musun?
hb:can kulagiyla dinliyorum hocam.
ad:hani su senin agzina sicmak icin gelen 7 düvel varya..
hb:evet hocam.
ad: o arkadaslara seni söyle tek tek, catir catir, bagirtira bagirtira....bi kaydirsam diyorum.
bir kadının oyunculuğuyla değil sadece güzelliğiyle bile bir filmi izlenilir yapabileceğinin en güzel kanıtı olan film. senaristin de psikopat olduğunu eklemeden geçemeyeceğim. o ne öyle sahte dinamitler filan.
fazla para harcanmadığını düşündürtmesine karşın çok kötü diye bir cümle kurdurtmayacak filmdir. haluk bilginer, ata demirer ve metin akpınar için izlenebilir.
öncelikle alışılmışın dışında bir filmdir. bunun dışında, filmin içinde çok ince ve güzel mesajlar vardır özellikle metin akpınar 'ın verdiği. ama insanlar bu tarz filmleri kahkahayla izlemek, donuna işeyerek izlemek istediğinden bu filme haksızlık etmektedirler. * haluk özenç eseridir bu film, çok iyi bir senaryoya sahiptir... mutlaka izlenmelidir bence.
filmin 21. dakikası. metin akpınar'dan bir gol daha;
- nasıl yapıyorsun bunu? bir şeker kalıbından nasıl bir çiçek yapıyorsun ?
- ben çiçek yapmıyorum. çiçek zaten kalıbın içinde var. ben sadece şekeri sıyırıyorum.
- iyi de bu bir şeker kalıbı..
- siz çiçeği görmüyorsunuz, bense şekeri !!!!
tu kaka olarak lanse edilmiş, pek fazla reklamı yapılmamış bir film olsa da, özellikle başındaki girişleri ile ''sıkıcı olacakmış'' gibi görünse de ilerledikçe, kişlerin ve de karakterlerin öz hikayelerine sardıkça, kendisini izlettirebilen; zaten kısa olan süresinin (yaklaşık 85 dakika; avrupa yakası'nın, 100. bölümü bile yaklaşık 105 dakikadır.) nasıl geçtiğini, seyredenlerin büyük çoğunluğunun anlamadığı, çok süper denmese de iyi kurgusuyla da izlettirebilen, geneli itibariyle, hayatı sorgulayan, kimi zaman esprili anlatım içeren senaryosuyla kendisini izlettirebilen 2005 yapımı neco çelik filmi. özellikle dediğim gibi kurgusu sağlamdır, ama ''önemli değilmiş'' gibi görünse de, ufak bir ayrıntı gözden kaçmamış da değildir:
özkan uğur'un geriye sarıp metin akpınar'ın çocukluğunu anlattığı sahne var. film 2005 senesinde geçiyo kısmen. o anda filmdeki haliyle metin akpınar misal 60 yaşında olsa, çocukluğundaki sahnede de 13 ya da bilimum 14 yaşında olsa sene de, yaklaşık olarak 60'lı yılların başına falan denk gelir. dikkatli baktıysanız tam o sahnede, çocuğun arkasında bir ''ülker takvimi'', sağ alt köşesinde de, ''ülker golf dondurması''nın reklamı var. o tarihte de ne alakası varsa ''ülker golf''un... şunun şurasında 3-4 senelik bir mazisi var. ne olursa olsun, film çekerken hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmamak gerekir...
bir de oyunculuklar pek sağlam değildi sanki... haluk bilginer çok şaaşalı oynamamış; sadece kendisinden beklenilen, kendisine yakışan oyunculuğu oynamış. metin akpınar'da da bir zorlama, bir ruhsuzluk... ata demirer ise, gayet etkileyici... özkan uğur ile eyşan özhim'de iyiydi sanki...
kısacası, çok sağlam olmasa da, izlenmesi gereken, yaban olarak görülmemesi, ''desteklenmemiş'' olsa da, boş bir vakitte, ''kendini izletebilecek bir türk filmi izlenebilmesi'' amacıyla izlenebilecek tarzda bir film...
tuhaf bir biçimde, yapımcısı ve bizzat oyuncuları tarafından kötülenmiş filmdir. galası yapılmamış, vizyona girmeyeceği bile söylenmiştir bir dönem. geniş oyuncu kadrosu, zorlama da olsa senaryoda ve yönetimde hissedilen farklı ve yenilikçi bir şeyler yapma çabası da daha başından ziyan olmuş gitmiştir böylelikle.
neredeyse tamamı bir restoranda geçen bu film, bugünlerde vcd ve dvd'sine ulaşabilecek izleyiciler için de, ilginç haluk bilginer-ata demirer diyalogları ve edebi metin akpınar replikleri dışında güzellikler vaat etmemektedir.