kısmet taksimdir.
taksim paydır.
dunya hayatında iceceginiz bir yudum su bile pay edilmistir.
calısana kolaylıkla gelir.
calısmayana zorlukla gelir.
ama ister ozel hayat olsun, ister is herkesin kısmeti vardır, bellidir.
Şimdiden belli değil ya olur ya olmaz anlamlarında bir seslenme sözü. ayağa gelen kısmet reddedilirse çoğunda ikincisi asla olmaz örneğin 20 li yaşlarda gelen kısmeti geri tepen kadının kısmeti muhtemelen 40 geçince gelir isteyen kişide göt kılları kadayıf olmuş 55 yaş üzeri olur. bu hiç değişmez kuraldır. gerçekten çok yazık..
ben yapacağımı yapayım olursa olur, olmazsa zaten olmaz görüşünün kısaltılmış halidir bir anlamda. ama bazen, istediği bir şey için, hiçbir çaba gösterilmemesine rağmen, şansın, kısmetin ayağa gelmesi bir durumda var. hatta esasen ona kısmet diyorlar zaten.
gecenin saat 01:00 i, büyük bir can sıkıntıyla atlar motosikletine, yollara düşer insan. tabi önce işten izin alması gereklidir, izin alamayınca epey harala gürele derken vurur kapıyı çıkar işyerinden. sıkıntısını giderebilmek için uzak yerlere gitmesi gerekir, bunun için de benzin.
-varan 1-
önce bir benzinliğe uğrayıp "depoyu fulleyiver abi" der ve benzinci pompayı depoya sokup "gülüm sen bunu tutuver, ben şu arabanın da işini halledeyim" derken, "abi zaten depoda epey benzin var, istersen başında dur da taşmasın" lafının üzerine çok bilmiş pompacı "bir şey olmaz yahu, ayarlı onlar, dolduğunda otomatik kapatıyor" cevabını verir. ama o da ne yaklaşık 20-25 saniye sonra petrol sondalarında olduğu gibi benzin tazyikli bir şekilde depodan fışkırmaya başlar. bu da yetmezmiş gibi taşan benzinin parasını da tahsil ederler.
-varan 2-
benzinlik faciasından sonra kafa dalgın bitkin bir şekilde yola çıkılır, yön tabelaları dikkatlice takip edilir karanlıkta. "gideceğim yere 120 km" , "gideceğim yere 80 km", "gideceğim yere 40 km" kafada kurgulanan "hazır yaklaşmışken bir sigara molası vereyim" olayının ardından mola yerindeki market görevlisi ile sohbete dalınır. "ya abi şuraya gidiyorum da en kısa nereden gidebilirim?" marketçinin cevabı karşısında magmaya iner insan. "ohooo abicim sen yanlış yola sapmşısın, burası en uzun yol, bütün şehri baştan başa dolaşman gerekir, en iyisi sen bi 40 km geri git, tarif edeceğim diğer yönden git." velhasıl marketçiye uyularak gecenin 2 sinde 40 km geri gidilir.
-varan 3-
o kadar yolu geri teptikten sonra tarif edilen yol üzerinde yoğunlaşılır. epey gittikten sonra gideceği yerin yön tabelasını görür insan, ama bilmez ki o girdiği yer ıssız köy yolları, mezarlıklar, dağ başları, kurt, köpek sürüleri arasından gitsin. oysa ki 20 km sonra ki diğer tabeladan gitmeliymiş. yine velhasıl, zifiri bir karanlıkta, buz gibi bir havada, tarla, bağ, bostan arasında, tam 8 köy geçtikten sonra varır menziline.
-varan 4-
uyandırmaya kıyamaz insan özlediğini, "ben geldim ama sen lütfen uyu, ben sabaha kadar başımın çaresine bakarım" derken saat 4:30 - 05:00 civarıdır. cebinde yeterli parası olmadığı için otele de gidemez, gider bir sabahçı kahvesine 1 çay içtikten sonra ceketini dürüp koyar başını masaya oracıkta biraz kestiriverir. beklediği gelmek üzere iken motorunun başına geçip kontak anahtarını takıp motoru çalıştırmayı dener ama sıraya girmiş ya hepsi; kontak anahtarının bozulduğunu görür kahırlar içinde. tamir ettirmek için epey uğraşıldıktan ve vakit kaybettikten sonra;
-varan 5-
yemekler yenir, sohbetler edilir güzel güzel. kısa bir süre sonra dönüş vaktidir; gündüz gözü ile yollara düşülür. tam otobana çıkıp 120-130 km hızla yardırırken, motor birden duruverir kendi kendine. o da ne? benzinin de bitebilen birşey olduğu çıkmıştır akıldan. ama yüce yaradan bir günde bunların hepsi fazla diyerek benziliğe sadece 100 metre kala itletmiştir 200 kg motoru.
olaylar ne olursa olsun, işler ne kadar aksi giderse gitsin; özlediğin bir yüzü görmek paha biçilemezdir.
-varan 6-
sonunda kazasız belasız oturduğun semte gidilir, yolda bir arkadaşını görür ve sohbet ederler. arkadaşı müsait ise yemek ısmarlamak istediğini söyler ve bir lokantaya giderler. daha servis açılırken masaya, çaatt paatt sesi ile birlikte garsonun elindeki boş tabak çanak dolu tepsi düşer ve her yer cam parçası olur. insanın o an aklına gelen ilk film; final destination dır.
kısmet allah ın her insana uygun gördüğü varsayılan şey; bizim memlekete pek uğramayan vatandaşın yıllardır bekleyip durduğu kelime. biz kısmetsiz insanlarız bizim kısmetimizi yıllardır devlet büyükleri kendilerine kısmet olarak geri çevirmişlerdir. kısmetsizlik bir kader mi hayır. insan kendisi yaratır, kısmetini. fakat öyle bir kısmetsiz ülkedeyiz ki belli bir grup bu kelimeden faydalanıyor. diğer grup maalesef ot yoluyor. onlar çok kısmetli. vatandaş çok kısmetsiz oluyor. lakin halk bu şanssızlığı kıracaktır ve ibreyi kendi lehine çevirecektir.
başarılamayan bir sınavın yada becerilemeyen bir işin ardından duyulan vicdan azabını bastırma yönünde bir eğilimdir ki çoğu zaman başarıya ulaşılabilir.
dilimize Arapça'dan girmiştir. talih, kader, nasip, baht, şans karşılıklarıyla, Tanrının her insana uygun gördüğü varsayılan şey, yaşama durumu anlamındadır.