Kıskançlık incecik bir elektrik tadı verir insana. önlemeye kontrol edilmeye çalışılan kekremsi bir tat. insanın ağzına iyice yayılan, midede ekşimiş gibi bir yanma oluşturan bir his...
kıskanma duygusu ilişkilere her ne kadar renk katsada bi kere bulaştın mı bu duyguya kurtulamazsın. kıskanılan kişi olaydaki mağdur olarak kendini gösterir, ama kıskanan kişinin yaşadığı şey apayrıdır. ne demiş şair, yalnız aşkı vardır aşık olanın ve kaybetmek bulamamaktan daha zor..
biz fakirlere özgü olduğunu düşünmeye başladığım his. tamam bokunun çıkarılıp 'ya benimsin ya kara toprağın' zihniyetine de sonuna kadar karşıyım ama insan daha önce beş yıl sevgili olduğu birinin düzenlediği partiye gidip * hem onunla * hem de bu eski sevgilinin yeni sevgilisiyle * eğlenebilir mi? oluyormuş efenim. bizim gibi ilkel duyguları olan insanların anlayabileceği şey değil sanırsam.
kıskançlık, yalnız ve yalnızca sevgiliye karşı olursa özel ve güzel durur. tabi dozunu ayarlamalı gerçi bunda başarılı kaç kişi var onuda bilemiyoruz ama dozunu ayarlıyana plaket verilmeli.. mesela, bir kızın erkek arkadaşı yanındayken başka bir kızın gelip erkek arkadaşıyla muabbet etmesi sonra 'görüşürüz canım ararsın beni ' demesi, acaba hangi kız yüzü bozulmadan erkek arkadaşına 'olsun canım görüş tabi ben modernim bu konularda der' .. ? (!)
Korktuğumuz, kaçtığımız, inkar ettiğimiz, ve inkar ettiğimiz için de sonunda denetimden çıkan ve tersine bizi denetimi altına alan; halbuki onlardan kaçmasak, onların sesini dinlesek bize yol gösterecek duygularımızdan biri de kıskançlık.
Nedir kıskançlık? Başaramadığımızı başarana, elimizdekini alma ihtimali olana veya öyle zannettiğimize, bizden farklı olana, dikkati daha çok çekene, sahip olmadığımıza sahip olana, daha huzurlu, daha özgüvenli, daha mutlu yaşayana karşı duyduğumuz tarifi zor bir duygu. Keşke ben de öyle olsam! duygusu!
Bu sütunlarda; genellikle tasvip etmediğimiz duygularımıza değiniyor, onlara ivedelikle sahip çıkıyor, bu duyguların inkar edilerek değil, sahiplenerek dizginlenebileceğini söylüyorum. Sahiplenme durumunda ise yol gösterici bile olabileceklerini; inkar edilme durumunda ise denetim dışına çıkıp, zarar vereceklerini savunuyorum. Kıskançlık da öyle bir duygu!
Bir başkasını kıskandığımızı hemen hemen hiç kabul etmeyiz. Kıskançlığı kötü bir duygu olarak kabul eder, bu duygunun hep başkalarını etkilediğini, bize ise hiç uğramadığını iddia etmesek bile ima ederiz.
Halbuki kıskançlık insanlık kadar gerçektir. insanın olduğu her yerde kıskançlık var olacaktır. Hatta hayvanların dahi zaman zaman, içlerindeki fıtrat gereği, birbirlerini kıskandıklarını gözlemleriz. Bence; genel inancın aksine, kimseyi kıskanmayan insan marazdır. Maraz olan; başkasını kıskanan değil, bu insani duyguya sahip olmayan veya onu inkar eden kişinin bizzat kendisidir.
Kıskançlık var, içimizde.
Bir başkasını kıskanmadan yaşamak hayatı hiç ama hiç özümsememek demektir. insanız; bizden iyi olana, sahip olmadığımıza sahip olana, bizi elimizdekini almakla tehdit edene kıskançlık duygusu duymamak; güzellik karşısında duyarsız kalmak, elde edilene sevinmemek, eldekini kaybetmemekten dolayı gurur duymamak kadar insanlık dışı bir duyarsızlıktır.
Siz isterseniz, kelime oyunları ile bu duyguyu yumuşatın, kabul edilebilir terimlerle başkasına özenmekten, öykünmekten, gıpta etmekten, imrenmekten dem vurun; ben de kelime oyunları ile kast ettiğim katiyen haset olmak, çekememek, iştahlanmak, kaldıramamak, abartılmış ve kalıcı hale gelmiş kıskançlık duygusu olarak kin duymak değildir, diye iddia edeyim; karşılıklı kelime oyunlarımız sadece ve sadece kıskançlık duygusunun var olduğunu söyler.
Farklı terimler kıskançlık duygusunun şiddet ve seviyesini tarif ederler.
Başkasının durumunu kıskanarak ona yetişmeye, onun gibi olmaya, ona benzemeye, onun gibi davranmaya, onu geçmeye, eldekini ona kaptırmamaya yeltenirsek kıskançlık doğal bir duygu olarak bizi olumlu yönlendirir.
Yok, kıskandığımıza; aradaki farkı, ondaki fazlalığı ortadan kaldırarak yetişmeye kalkarsak; işte o zaman kıskançlık olumsuz, zarar veren, bizi ve karşımızdakini tüketen bir duygu haline gelir. Kıskandığımız hakkındaki olumsuz duygularımızı hiç harekete geçirmezsek, bu sefer kendini berhava eden varlıklar haline geliriz.
ilginçtir, karşı cinse karşı cinsel duygular duymak özünde sevgi kelimesini içerirse de; cinsellik konusunda kıskançlık çok kolay hiddete ve hatta şiddete dönüşebilir.
Ne hikmetse; hem hayvanlarda, hem insanlarda cinsel arzunun paylaşılma ihtimali cinselliğin içerdiği olumlu duygunun tam tersi olarak temposu yüksek olumsuz bir duyguya dönüşebilir.
Sevdiğini, en azından sevdiği veya işgal ettiği bölüm/kompartman itibarı ile başkalarından kıskanmamak da tam bir duyarsızlık halidir ve bizzat marazın kendisidir.
Hele hele aşığın maşuğu kıskanmaması bizzat aşkın inkârıdır.
Kıskanılan da bundan garip bir haz alır, rahatsızlık veren kıskanılanın hayatını zehir edecek kadar kıskanılmasıdır. Ülkemizde genellikle özgüveni çok düşük olarak yetiştirilen erkekler kıskançlığı çok kolay karşı tarafa eziyet haline çevirebilirler.
Onlar artık kıskanmıyor, kendi mülkiyeti altına aldıkları insan üzerinde imha etme yetkilerini kullanıyorlardır. Hem o kadar ödlektirler ve güvensizlerdir ki, etraftaki her erkeği hasım olarak görürler, hem de ezilmişliklerinin hıncını onu sevmek gafletine düşen kadından çıkarmayı fırsat addederler.
Ancak yine de: Her konuda ve alanda; tadında ve denetim altında kıskançlık hem doğal bir ihtiyaç, hem de kıskandığımıza ulaşmak/onu elde tutmak uğruna bizi olumlu gayret sarf etmeye zorlayan, böylece de ileriye taşıyan bir duygudur
erkekte az görünen, bayanda daha fazla görünen olgudur.gelgelelim ki insanların derinine inerseniz erkeklerin bayanlardan kat kat daha fazla kıskanç olduğunu görebilirsiniz.*