abartılmaması gereken duygu. cep telefonunu karıştırın, msn listesini inceleyin yeter. bir de, zırt pırt arayın kontrol için. fazla ileri gitmeyin. anlattığımız gibi, dozunda bırakın her şeyi. boğarsınız sonra.
100 tane gözü vardır argus'un. hermes bir gece argus'a bir hikaye anlatmaya başlıyor. sıkıcı, uzun ,bayıltıcı bir öykü. uzadıkça uzuyor. yüz gözlü argus, birer birer kapıyor gözlerini. bir daha açmamak üzere. hermes, can sıkıntısından neden oluyor argus'un ölümüne. sıkıntıdan öldürüyor yüz gözlü hizmetkarı.
argus'un ölümü bana , içinde hastalık derecesinde kıskançlık barındıran ilişkilerin akibetini hatırlatır. hikayeyi anlatan da sıkılır, dinleyen de. kaparlar gönül gözlerini bir bir belki de.
--spoiler--
şeytanın yarattığı bir gökkuşağı gibidir kıskançlık.
içinde siyahtan mora doğru her türlü karanlık rengin kıpraştığı bir gökkuşağı, sevdiğin tarafından sevilmediğinin endişesinin yarattığı keder, istediğine dokunamamanın getirdiği huzursuzlukyalnızlık duygusu, beğenilmediğine inanmanın yarattığı aşağılanma, bir başkasının sana tercih edildiğini düşünmenin getirdiği eziklik ve öfke, alay edilme korkusu, benliğine olan güvenini kaybetmenin sonucunda kendini değersiz görme, bir başkasının beğenisine muhtaç olduğunu hissetmenin zavallılığı.
bütün bu karanlık, bu yok edici duygular demirden kapak gibi kapanır üstüne.
kendini tutsak, sevdiğini özgür görürüsün.
şüphelerin bilenir. hayaller uydurursun.
canını en çok yakan hayalleri yaratırsın zihninde.
birini istemenin ağır bir zincir gibi bütün ruhunda dolandığını, seni güçsüzleştirdiğini, seni senden çaldığını hissedersin.
--spoiler--
kuşku keskin dişleriyle öyle bir kemirir ki hayatını, sende kemirmeye başlarsın artık sevdiğinin hayatını. onu bunaltacağını farketmen, bilinçsizce dahi olsa daha çok hikaye anlatmana sebep olur bazen.
argus gibi kaparsa sevdiğin gözlerini bir bir, belki o zaman anlarsın, ölümüne neden olduğun aşkının halinden.
öyle garip bir duygudur ki bu,
rumuzun arkasına saklanıp, bir adamın her yazdığına okumadan eksi oy vermeye kadar düşürür insanı. ve bir böcekten daha böcek yapar.
azı zarar çoğuda zarar olan manyak aptal garip bir şey. tanımsız yani. fazla kıskanmasan yok beni neden kıskanmıyorsun sevmiyor musun? fazla oldu mu da yeter bunalttın üstüme gelme...
sonradan öğrenilen bir şeydir.
hastalık değil ama bozukluktur.
insanların güvensizlik nedeniyle olaylarla baş edemedikleri zaman kullandıkları bir savunma mekanizmasıdır.
herkesin hayatının bir döneminde bu tür duygular yaşadığı bir duygudur.
temelinde özgüven eksikliği ve yetersizlik düşüncesi ve dışlanmışlık duygusunun da bunu tetiklediği saptanmıştır.
her insanın içinde belli bir miktarda bulunan hede. asıl konu kıskançlığın nasıl yansıtıldığı. belli bir miktardan sonrası gerçekten rahatsız ediyor. onu yapma, buna bakma, niye aramadın vs. ilişkinin sürekliliği açısından en hassas konulardan.
bir ilişkide yaşanan kavgaların sebepleri sıralamasında birinci sırada yer alması muhtemel duygu.
--spoiler--
elindeki şarap şişesini hışımla vurdu yere.
- defol git burdan! seni görmek istemiyorum. adi bir fahişesin sen! diye bağırdı kadına. adamın bu haline alışkın görünen kadın sakinliğini koruyarak;
- bağırma dedi. ne zaman sinirlensen kendini kaybediyorsun. hastalıklı bir ruh haline bürünüyorsun diye sürdürdü konuşmasını. elinde tuttuğu sütyenini çantasına tıkıştırdı. gömleğini sırtına geçirdi. yavaş yavaş düğmelerini ilikledi. memelerinin yarısını kapatacak kadar düğme ilikleyince yeterli buldu ve iliklemeyi bıraktı. zaten oldum olası sol memesindeki beni göstermeyi severdi. ona ayrı bir seksapalite kattığını düşünürdü. oldukça sakin hareket ederek çantasını aldı ve kapıya doğru yürüdü. sanki biraz önceki hakaretleri işiten o değildi. tam kapıdan çıkacakken geri döndü;
- ben senin orospularına birşey diyor muyum dedi. dönüp giderken mırıldandı;
- hastalıklı manyak!
kadın gittikten sonra ayağa kalktı adam. şişe parçalarına basmamaya özen gösterek aynaya doğru yürüdü. baktı aynaya, kızarmış gözleri ile karşılaştı. sakalları uzamıştı. bakışlarında bir anlam aradı bulamadı. benim psikolojim bozuk mu gerçekten dedi kendi kendine.
tekrar koltuğuna oturdu. o haklı dedi. bizim ilişkimizde hiç sadakat olmadı ki, ben hiç ona sadık olmadım. zaten bizimkine ilişki de denmez. boynundaki morluğu neden bu kadar büyüttüm diye aklından geçirirken yüksek sesle ofladı.
kalkıp müzik açmak istedi. üşendi. mırıldandı;
- nasıl olsa uzaklarda bir yerlerde radyo çalıyor hepimiz için...
--spoiler--
öfkeyle tanıştırandır. öfkeye ne kadar hakim olunursa güçlü olmayı öğretendir. sabrı öğretir bir anlamda, insanın gerçek yüzüyle tanışmasını sağlar ve egosunun boyutunu gözler önüne serer. dostlar da kıskanılır, aşklar da, yabancılar da... önemli olan kıskanmak değildir, önemli olan kıskançlığı kendi içinde yenip güçlü olmaktır.