bir sinema - tv mezunu olarak 6 kere yaptığım şey. dünyanın en keyifli ama en zor işi. özellikle senaryo yazımı.
kısa film konusu bulmak ve senaryoya dökmek dünyanın en zor işlerinden biri. çünkü kısa film aslına bakıldığında konu itibari ile uzama imkanı olmayan bir filmdir. yani kısa film bildiğimiz sinema filminin kısaltılmışı değildir. seyredildiğinde insanda bitti hissi uyandırması gerekir.
sonuç olarak yapılması gereken maksimum 15 dakikalık bir sürede insanlara birşey anlatmak ve onları olabildiğince şaşırtmak. bunun yanı sıra kendi içinde bir başlangıç, gelişim ve son olan bir film çıkarabilmek.
zor kısacası hem de çok zor.
ama çok da keyifli.
umut sarıkaya nın bir zamanlar dediğine göre hayatta bir baltaya sap olmayacak insanların %70 inin yapmak istediği şey.ayrıca bu insanların %40 ı da ilerde bar açmak istiyormuş.**
eline kamera geçen herksesin bir anda heves ettiği olay, nedir sebebi bir türlü anlayamadım kameraların üzerine beyni etkileyen dalgalar yayan çip mi takıyolar nedir hiç "senaryo yazayım, çevreden oynayabilecek adamları seçeyim, ışığa da dikkat edeyim" türü şeyler düşünmeden "kedin çektim nasıl olmuş, kısa film bu siz ne anlarsınız" havalarına giriyorlar
büyük sancılarla senaryo oluşturulur. orasından burasından keserek sinopsis haline getirilir. mekanlar bulunur. storyboard hazırlanır. sponsor aranır. oyuncular bulunur. çekim tarihi belirlenir, her şey o tarihe göre ayarlanır. belirlenen tarihte ışık asla iyi olmaz. ışığın iyi olduğu zaman beklenir. ışık iyileşir ama bu seferde oyuncular piyasada yoktur. sonunda bir şekilde çekim biter. görüntüler capture olur. kurguya oturulur. bilgisayar sorun çıkarır. sorun halledilir. film biter. render alınır. DVD halinde encord edilir. photoshopta kapak yapılıp bastırılır. en yakın festivale yollanır, keyifle sigaradan bir nefes daha çekilir...
son zamanlarda pek bir popülerleşen, baş ağrıtan meşgaledir. oyuncular bulunur, seneryo hazırlanır fakat o kamera asla bulunamaz, kamera bulunsa seneryoyu oturtamazsınız, olmadı çektiklerinizi montajlayacak kişi sizi buğranlara çarpar. zaman geçer ve bir gün bir yerde birisi o sihirli cümleyi ulu orta gözleri parlayarak yeniden fısıldar; "kısa film çekelim!?"