kırık bir aşk hikayesi

    4.
  1. sokaklarda, duvarların arkasında, yün yorganların altında, akıl hastanelerinde, içimizde ve geçmişimizde, sürekli ve hiç durmamacasına sürekli yaşadığımız bitmeyen bahtsızlığımızdır.insanoğlunun yediği en büyük kazıktır aşk.
    8 ...
  2. 47.
  3. çok hoş bir film. *
    kadir inanır olsun, halil ergün olsun, hümeyra olsun özlem onursal olsun, güler ökten olsun, neriman köksal olsun,Kamran Usluer olsun hepsi döktürmüşler.
    şiddetle tavsiye edilir.

    7 ...
  4. 1.
  5. basrollerini kadir inanır ve hümeyra nın paylaştığı,ömer kavur filmi..tüm zamanların en başarılı aşk filmlerinden biridir kanımca,hayaller içinde yükselen bir aşkı diil,gerçeklerle yüzleşen bir aşkı anlatır..
    5 ...
  6. 25.
  7. hümeyra'nın oyunculuk nedir; dosta düşmana gözterdiği kalburüstü bir sinema filmi.
    4 ...
  8. 32.
  9. Türk sinemasının yüzakı filmlerinin başında gelmektedir.Kadir inanır yarattığı sert maço erkek tipinin dışında bir rolde gerçekten çok güzel oynuyor.Hümeyra çok iyi bir şarkıcı olduğu gibi çok iyi bir oyuncuymuş bu filmle anlaşılıyor.Yan rollerde orhan çağman,kamuran usluer,neriman köksal,halil ergün,güler ökten gibi birinci sınıf oyuncular
    filme ayrı bir renk katmışlar.
    filmin son sahnelerinden birinde aysel(hümeyra) tayini için muğlaya giderken,otobüs fuatla(kadir inanır) büyük aşk yaşadığı balıkesirin kasabasında mola verir.büyük ve kırık aşkın üzerinden on yıl geçmiştir,yol üstü lokantalarından birinde aralarında fuatla buluşurlar ve çok kısa olarak konuşurlar.fuatın gözleri dolu bir vaziyette "mutluluk yanımızdan geçip gitti" der.
    bu sahne filmin adıyla tam olarak örtüşür.Pişmanlığın,kötü kaderin,mutluluğu çok yakınken kaybetmenin,buna benzer, insanın içini acıtan anlatılamayan,sadece acıtan duyguların anlatımıdır bu sahne ve film.
    4 ...
  10. 38.
  11. biten ilişkinin tekrar eskisi gibi olamayacağını kafalara dank ettiren jehan barbur harikası:

    gittim, çok uzağa
    dönemem artık ben oraya
    yok ki tek sebebim
    bir hikayeydi, bitti.
    geri dönsem aynı sen mi?
    eski bize hiç benzer mi?
    olmaz, kalp anlamaz.
    bildiklerimle hiç olmaz.
    hatıranda, sonsuz boşluklarda
    bir otobüs garında
    sessiz telefonda sen...
    yağmurlarla aklımın incesinde
    yalnız, boş şehirde
    söz vermiş köşelerde ben...
    tanık bu sofrada küskün sandalye
    sor bir daha
    kimdi o masada
    diz dize duran kimdi?
    geri dönsem aynı ev mi?
    kuş çırpınır mı?
    bizi bilir mi?
    hatıramda faytondan yolculuklar
    heyecandan susmuş sözler
    hayata göğüs geren sen.
    rüzgarıyla kaybolmuş kırgın gönlüm
    yol vermiş dalgın deniz
    boş vermiş zaman bizi, gel.
    olmaz, kalp dayanmaz.
    bildiklerimle artık olmaz.
    3 ...
  12. 48.
  13. öylesine saf öylesine temiz bir aşkki bu.genelde kadir inanırın filmlerinde yanında görmeye alışkın olduğumuz kadınlar bu filmde yok.hümeyra onlar kadar güzel değil belki ama bu filmde daha iyisi düşünülemezdi.
    3 ...
  14. 13.
  15. cahit berkay ın dinlenmesi şart olan bir parçasıdır...
    3 ...
  16. 49.
  17. 12.
  18. Yoksun

    Yoksun sen! Artık canım yazmayacak telefonumda ve dökülmeyecek aşk sözcükleri dudaklarımdan. Uyandım, bir de ne göreyim?! Yokum ben! Boyum, endamım, bir süzümlük siluet bile değilmiş, meğer. Bakılası yüzüm, değilesi gözüm kalmamış meğer! Ah yüreğim, ağırmış da bırakmışım kaldırımda gelirken.. Yoksa dayanmazdı bu sahneye... Olmayan yüzüm, devrilesi gövdem gibi süzülüp de gidivermek yerine, bırakıverirdi beni yarı yolda.

    Oysa asansördeki aynada vardı bir yansımam. Kanlı, yorgun, mor halkalı gözlerim vardı, solgun çehremle perçemlerimin kesiştiği yerde... Yine de makbuldür sanmıştım, yine de bir sevinç dalgası geçiriverir sevgilinin içinden hani... Bir sürprizlik değeri vardır sanmıştım. Bir sohbetlik, bir hayli sitemlik, bir hal çarelik hatırı saklıdır sanmıştım amma.. Eh be kardeşim, kendisi yokmuş ki hatırı olsun! Bu bitmek bilmez hayat acemiliği değil mi zaten aşkı taze tutan? Hangi aşık deneyimli hissetmiş kendini, hangi sevdalı kafasını sallamış bilgiç bilgiç de biz bu yollardan geçmiştik demiş. Aşkın hafızası balık, intikamınki fil, siteminki deve...

    Bundan sonra seni düşündüğümde hep o son bakışın -daha doğrusu bakmaya değer bulmayıp da kısaca süzdükten sonra bilgisayar ekranındaki oyuna dönüşün- gelecek aklıma, o kısık gözlerle, büzülmüş dudaklarla tıslayarak Hayırdır?! Yemeğe mi geldin? deyişin, hafifçe ters dönerken dünya, önce yana, sonra yukarıya.. Gerisi hayal meyal.. Arkamı dönüp gitmeye başladım galiba, sense çevik bir hareketle kalktın, sanırım bürodakiler durumu farketmesinler diye- bir sandalye çektin otur dedin ve aynı kayıtsızlıkla oyununa devam ettin. Ben de, aynı nedenle, 30 saniye kadar oturduktan sonra Rahatsız ettim herhalde. gibi manasız bir söz söyleyip kalktım. Sesim boğuk ve çaresiz çıkmıştı. Güçlü ve net olmalıydı oysa, ve ilaveten iyi bak endamıma, çünkü burada son görüşün beni, biraz daha gayret edersen dünya gözüyle de son görüşün olacak demeliydim hatta.. Ama ağzımı açsaydım, hıçkırıklar çıkacaktı. Sakin (olduğunu sandığım, en azından filmlerdeki gibi koşmayan) adımlarla terkettim mekanı. Merdivenlerden ben değil, gözyaşlarım iniyordu. Aşağıda gözlerimi silip güvenlik görevlilerine gülümsemeye çalışarak çıktım turnikelerden.. Ve güneş, hani yaranı aydınlatır da sızlatır, sokar gözüne gözüne inatla.. Dönüp bakmadım desem, yalan olur. Ardından koşulacak kadar bile değerim yokmuş, gördün mü?! işte o an, bittin sen!

    Ne yaptığını anladığında, artık anlamış olmak derin bir acı, sonsuz bir pişmanlık ve telafisi olmayan bir kayıp olacak tek kazancın! Evet! Hayatının hatasını yaptın ve bu sana hayatının aşkına mal olacak, bilesin! insan ne olursa olsun el üstünde tutar sevdiğini, gözü gibi bakar, krallar gibi ağırlar.. Hele ki ele güne karşı... Sen bana ister kızmış, ister küsmüş ol, bir büro dolusu insanın, hele o kadının hani sana asıldığını, arada göz kırptığını ve fakat senin yüz vermediğini söylediğin kadının- önünde onurumu kır, sokak itine bile layık görmeyeceğin muameleyi yap, kovmaktan beter et.. Bu insanlık ve kadınlık onuruyla alakalıdır ve hepsinin önünde benden özür dilersen belki affedilebilir. Ama sevgilinin bir sevgili kalbi vardır ki öyle hiç kolay kırılmayan, yılmayan, pes etmeyen, sana kocamaaaaaaaaan kucağını her daim açmış, her gün güler yüzle karşılamış, kuş sütüyle ağırlamış, bir gün kem bakmamış, tek bir kötü söz söylememiş, saygıda da sevgi kadar cönmertmiş ve sabırlıymış..mış.. mış.. Her neyse, artık bir hükmü yok bunların.. işte o kalbi bir kaybettin mi, bunun telafisi mümkün değil.

    Sonsuz genişlikte bir kap düşün, her sözün, her eylemin, her halin ve her şeyin kabul görüyor, ne koyarsan acı tatlı alıyor, sana dair, sen olup, sana akıyor, ama asla, patlamıyor, taşmıyor. Sen o kaba tekme attın sevgili ve artık sevgili değilsin bundan kelli... Kırdın, parçaladın, yok ettin, toz duman ettin.. iki dünya bi araya gelse bakmam yüzüne, yok ki gözüm! Değil mi ki yok saydın sen kanlanmış gözlerimi, solgun yüzümü... Olmayan sırtım dönük sana bundan böyle...

    Topla kırıkları da yapıştır bakalım, yeni bir yürek yarat küllerimden, varsa değerim. Biraz da sen yalvar geceler boyu, sen dök göz yaşlarını, itil kakıl da yılma kolaysa, biraz- yo, hayır biraz değil, çok, pek çok- sürün, acı çek, mahrum kal, inle inim inim, vur başını taşlara, değer bilmezliğinin acısı, öfkenin aşkına üstün gelişinin pişmanlığı yaksın kavursun seni! O zaman büyürsün belki, öğrenirsin sabrı, emeği.. Her şeyin kabulüm dersin, başka her şeyi bırakır, dinlersin geceler boyu, beni, yalnız beni. Yalnız dinler, yalnız anlarsın ahları, sitemleri yaraları, izleri... Yanlız anlar, yanlız dinler ve sağaltırsın belki... Tabii varsa değerim. Her şeyin bedeli var sevgili, ki sevgili değilsin bundan kelli, ağırdır hazırsan ödemeye, ipotek edersin yüreğini, uzundur vadesi. Tabii varsa değerim.

    Yoksun sen! Derin uykulardan uyandım ne göreyim; yokmuşum! Hiç gelmemişim dünyaya, huzurla doldu ruhum.. Tanımamışım hiç seni... Bugün, bu dem, bu saat rasladığım bir hayal, bir yabancı sıfatla buz oldu içim. Bakılası yüzüm, değilesi gözüm hiç olmamış meğer, hayalmişim! Ah yüreğim, hiç olmamış iyi ki... Yoksa dayanmazdı bu sahneye.. Olmayan yüzüm, devrilesi gövdem gibi süzülüp de gidivermek yerine, bırakıverirdi beni yarı yolda...
    6 ...
© 2025 uludağ sözlük