türkiye'de uygulanabilirliği son derece uygun ve kaliteli olabilecek bir turizm çeşidi. artık turizmi kıyılardan içeriye ve yazdan kışa doğru çekmenin vakti çoktan geldi de geçiyor kanımca.
efendim bizim tatil anlayışımız nedir? deniz-kum-güneşten ibaret bir anlayış değil midir çoğu zaman? öyledir, ama olmamalıdır.
özellikle türkiye gibi bir ülkede yaşayan bizler, alternatif tatil çeşitlerinin hepsini bilmeli, yaşamımıza almalı, tanıtmalı ve yaymalıyız kanımca. evet gereklilik kipi kullanmış olmam şu anda bir antipati yaratmış olabilir fakat el insaf! coğrafya dersi de veririm hiç acımam! 4 tarafı denizlerle çevrili, dünyanın en güzel iklim kuşağında bulunan ve bu kuşağın birçok karakteristik özelliğini en iyi şekilde yansıtan, aynı anda 4 mevsimi yaşayabilen ve dünyanın en verimli topraklarını barındıran bir ülkemiz var!
şöyle ki;
türkiye bir tarım ülkesi, nüfusunun büyük bir bölümünü kırsal kesim oluşturur. fakat yapılan tonlarca yanlış yüzünden bu kırsal kesim arazileri yeterli verimde kullanılamamakta ve günümüzde bile kırsal kesimde işsizlik baş göstermekte dolayısıyla kente göçler yaşanmaktadır. fakat ben şimdi neden bu konulara girdim? burada hantal devletin yaptığı teknik ve zirai hatalardan ve aldatmacalardan bahsetmeyeceğim, benim derdim başka bu entride...
tamam çeşmeydi, alaçatıydı, bodrumdu, marmaristi, didimdi, kuşadasıydı, ayvalıktı, belekti, kemerdi, kaştı, çeneydi, burundu... sahil kasabalarımızda turizm bir harika, gelen yerli ve yabancı turistin hatti hesabı yok, güzel para da geliyor. Beachler, plajlar, gece kulüpleri, restoranlar, barlar, yatlar... fakat bu kadar mı! nasıl bu kadar olabilir? bizim karadenizimiz var, harika yayla evlerimiz var mesela oralarda! giresunda fındık mevsimimiz, rizede çay mevsimimiz var! bizim doğu anadolumuz var! Oradaki dağ evlerimiz dünyada tek mesela; Iğdır ovamız başlı başına bir verimlilik başkenti, uluslararası platformlarca desteklenen ürünlerimiz yetişmekte orada! Bizim güneydoğu anadolumuz var! Oradaki arıcılık, oradaki mandıracılık, oradaki hayvancılık görülmeye nasıl da değer bir bilseniz; mezapotamya orası yahu! Uygarlığın senelerce merkezi olma görevini üstlenmiş mezapotamya! Bizim akdenizimiz var! Çukurovamız var toroslarımız var! Ovada Pamuk mevsimimiz ayrı, dağda yaban mersini mevsimimiz ayrı; iç anadolumuz desen başta fakir görünür ama hiç de öyle değil! Sivas yaylaları, Ankara mezraları yeter de artar mesela! Bizim egemiz var egemiz! Yazı ayrı güzel kışı ayrı güzel, içkisi ayrı enfes yemişi ayrı enfes, kıyılara sözüm yok hani, fakan izmirin doğusu, Manisa ve daha birçokları; Marmara sadece istanbuldan ibaret değil ki, izmit yaylalarında ne güzel meyveler yetişir, bursa ovalarında ne de şirin köyler bulunur, Çanakkale desen keşfedilmemiş bir vaha henüz her bir kilometrekaresiyle.
Ülkemin her bir yöresinden tarih fışkırmıyor mu? Bu öğretilmiyor mu bize senelerdir? Ülkemin yerinin üstü kadar yerinin altı da zengindi hani? Ülkemin insanı her yörede bi acayip, her yörede farklı bir nüktedanlığa sahip. Düğünlerimiz desen inansımızla doğru orantılı olarak farklı farklı, espriler mevsim mevsim ayrı güzel, hele ki hasat mevsiminde, değmeyin insanımın keyfine; festivaller, fuarlar, danslar, şarkılar, türküler...
Ben derim ki;
Güzel ülkemde insanların öyle olanakları olsun ki ailecek bir haftasonu atlayıp izmirin tire ilçesine gitsinler, orada yamaçtaki kaplan köyünde bir köy evinde kalsınlar 2 gün, sabah erkenden bir yürüyüşe çıksınlar dağa doğru, döndüklerinde ev sahibi münevver teyze kahvaltıyı hazırlamış olsun, kahvaltıdaki yumurta yan komşunun kümesinden daha sabah alınmış olsun, süt alt sokaktaki fatıma nenenin ineğinden taze sağılmış olsun bir gün önce akşamüstü, peynir münevver teyzenin kendi imalatı olsun, ekmek tandırdan çıkarılsın sıcak sıcak... öğlen uykusundan sonra bu insanlar münevver teyzenin bahçesini çapalamasına yardım etsinler, münevver teyze için odun kessinler mesela kış için, kışın tekrar geldiklerinde sobayı o odunlarla yakacaklarına dair söz alsınlar münevver teyzeden. Akşamüstü köy kahvesinde bir çay içsinler, akşam yemeğini lütfü beyin otantik ve yerel küçücük kaplandağ restoranında yesinler, zeytinyağlılarla doyursunlar karınlarını, o yöreye özgü zeytinyağlılar. Yemeğe lütfü beyin kendi yapımı kırmızı şarap eşlik etsin. Ertesi gün meşhur tire pazarını gezsinler, yüzlerce çeşit ot ve o yöreye özgü peynirleri salçaları ve adlarını hiç bilmedikleri ilginç ürünleri görsünler, köylülerle sohbet etsinler, beğendiklerini alıp şehre götürsünler, şehirde bir iki gün onları yesinler. Tatil bittiğinde yorgunluktan gebermiş, güneşten soyulmuş olacaklarına taptazelenmiş olarak dönsünler evlerine ve bu minik tatili çevrelerindeki herkese anlatsınlar. Çevrelerindeki insanlar da özensinler, aaa, desinler nereden buldunuz bu tatili böyle, bizim tatilcilarimizin söyleyebilecekleri acente isimleri olsun, organizasyonlar olsun yeni heveslilere...
Ben isterim ki, güzel ülkemin her bölgesinde her yöresinde yapılabilsin bu, mevsim yaz olsun, kış olsun, bahar olsun; tire bazen Manisanın Salihlisi olsun bazen Ankaranın Beypazarı, bazen çanakkalenin dardanosu, bazen antalyanın beyciki, bazen doğubeyazıdın altıntepesi, bazen Çarşambanın karaağaçı, bazen mardinin ışıkderesi olsun. Köy evi bazen dağ evi, bazen çiftlik evi, bazen yayla evi olsun. Kimi zaman odun kesen tatilciler kimi zaman kiraz toplasınlar, kimi zaman narenciye, kimi zamansa çay; hatta kimi zaman arkeolojik kazılara katılsınlar, kovanlardan bal ayırsınlar, inekleri sağsınlar, keçileri otlatsınlar, kimi zamansa yemekleri yapsınlar. Türkiyenin her yöresinde bu tatilcilerin rahatça ulaşabilecekleri acenteler bulunsun. Alternatifler sürüsüyle olsun, mesela tatilciler diyebilsinler ki biz sadece falanca ilinin falanca kazasındaki falanca köydeki bilmemkim ağanın bu iş için ayrılmış evinde şu tarihler arasında kalmak istiyoruz fakat ev sahibinin bizimle olmasını istemiyoruz, her işimizi kendimiz halletmeyi istiyoruz, komşuların yardımıyla bunu başarabiliriz; öyle ki o köylüler o tatilcilere öylesine alışmış olsunlar, işi bilen turizmci köylüler...
eko turizm olarak da bilinen kırsal turizm, bsts nin 2004 yılında yayınladığı iktisat terimleri sözlüğünde insanların devamlı ikamet ettikleri yerler dışındaki kırsal yörelerdeki halkın ürettikleri yöresel mal ve hizmetleri, yörenin doğal dokusuna uygun mekanlarda tüketmelerine dayalı turizm. olarak tanımlanmıştır. daha açık bir şekilde söylemek gerekirse, kırsal turizm bir kültür turizmidir. hem turiste hem yerliye ekonomik, sosyal ve tabi kültürel açıdan fazlaca fayda sağlayan bir turizm faaliyetidir. dünyada en yoğun biçimde kırsal turizm faaliyeti yapan ülkeler amerika, almanya, isviçre ve avusturyadır. kırsal turizm sektöründeki bu işleklik, bu ülkelerin gelirlerine sağladığı ekonomik faydanın yanı sıra, kırsal turizm bölgelerinin ekonomik kalkınmasına çok büyük katkıda bulunmakta ve yöre insanlarına sosyal ve kültürel nitelikli bir iş ortamı sağlamaktadır.
teknolojik ilerlemenin büyük şehirleri gittikçe betona, demire, basitliğe , tekdüzeliğe ve ruhsal yozlaşmaya sürüklediği dünyada turizm anlayışı da yavaş yavaş kırsal turizmi benimser bir hal almaktadır. insanlar tatil zamanlarını doğayla iç içe, sıcak kanlı ve sağlıklı bir ortamda stresten uzak bir şekilde geçirmeyi tercih ediyorlar. bu çeşit bir tatil için en iyi seçenek olan kırsal turizm sayesinde de gittikleri yerlerin kültürleri hakkında bilgi ediniyorlar. bu doğrultuda baktığımızda, türkiyenin kırsal turizm için fazlasıyla elverişli bir coğrafik, kültürel ve beşeri bir dokuya sahip olduğunu söylemek hiç de güç değildir.
durum böyle olunca, türkiyede kırsal turizmi tanıtmak ve geliştirmek adına bazı projeler yürütüldü ve hala yürütülmekte. işe öncelikle akdeniz ve ege bölgesindeki kırsal yerleşimin turizme kazandırılma çabasıyla başlandı. antalya alaçatı ve aydın şirince, kırsal turizm sayesinde türkiyede ve dünyada birer marka olmuş iki köydür mesela. bunlar sadece kırsal turizmin olumlu sonuçlarının daha net bir şekilde görülebilmesi için verdiğim iki belirgin örnek.
örnekleri biraz daha açmak gerekirse, antalya ilini tümüyle kırsal turizme kazandırma projesi kapsamında yürütülen çalışmalarda yerli ve yabancı turistlere güneş, kum ve deniz turizminin yanı sıra doğa sporları, yayla-çiftlik evleri, gastronomi, inanç ve sağlık turizmi alanında da pek çok fırsat sunulması hedefleniyor. öncelikli olarak korkuteli, elmalı, manavgat, gazipaşa, ibradı, akseki, gündoğmuş ve kaş ilçelerine pilot bölge muamelesi yapılıyor. türkiyede kırsal turizm adına yapılan önemli işlerden biri de 2006 yılında gerçekleştirilen tatuta projesi. buğday ekolojik yaşamı destekleme derneği tarafından düzenlenen proje, doğal alanlar üzerine turizmin olumsuz etkilerini azaltmak, olumlu etkisini çoğaltmak ve yerel halkın faydasını artırmak amacıyla yola çıkmış ve çiftçiyle işbirliğine girerek turizmi bir tüketim aracından çok bir ev sahibi-konuk ilişkisine döndürüp farklı bir işe başarıyla imza atmış. proje lideri aydemir güneşin, proje hakkında şöyle diyor: tatuta projesi sayesinde, kırsal ve kentsel insanlar birbirlerine yaklaştılar, sosyal etkileşim anlamında önemli adımlar attılar. projeye, kentliler (diğer adıyla ziyaretçiler) için doğa ile uyumlu yaşam biçimleri ve doğanın korunması için eğitim ve bilinç oluşturma işlevi yerine geldi. bununla birlikte kırsal kalkınma açısından ciddi bir iş gücü, ek gelir sağlandı. çiftçiler ürünlerini doğrudan sunma, pazarlama olanağı buldular. zaman zaman çiftlik sahipleri bir araya gelerek yada bizzat kendileri diğer çiftliklerde ziyaretçi olarak bir çiftçi ağı kuruldu. tatuta projesinin başarısını projenin altı adet akademik teze konu olduğunu ve kırk adet çiftliğin daha projeye katılmak için başvuruda bulunduğunu söyleyerek kanıtlayabiliriz. bunlar sadece ege ve akdenizdeki çalışmalardan örnekler. mesela karadenizde yürütülen bazı amatör projeler bile bölgedeki kırsal turizm potansiyelini artırmakta. çünkü bölgenin ister yemek kültürü olsun, ister coğrafyası, ister insan profili olsun, ister iklimi; bölge yaylaları ile tam bir kırsal turizm merkezi olacak niteliğe sahip. kültür ve turizm bakanlığı 2009-10 senelerine yönelik karadeniz için bir kırsal turizme dayalı kırsal kalkındırma projesi hazırlamakta. bunun yanı sıra erzurum ve karsta da doğu anadolu turizm projesi (dazur) kapsamında daha çok kış turizmine yönelik kırsal turizm çalışmaları yapılıyor.
peki tüm bu projeler nasıl yürütülüyor? ya da yürütülmeli? her şeyden önce turiste de kırsal alandaki yerli halka da bunun gerekliliğini iyi belletmek gerekiyor. ardındansa en önemli öğe hiç kuşkusuz eğitim. turizm sektöründen ve devlet bütçesinden gelecek olan yardım paylarıyla yerli halka yönelik kırsal turizm ile ilgili seminerler, yöreye özgü tarımsal faaliyetle ilgili uygulamalı zirai eğitimler, verimli üretim ile ilgili dersler verilmeli. bunların yanında yerli halkla irtibatta olunarak yörede yapılabilecek faaliyetlerle ilgili hayal gücü ve yaratıcılık işbirliğine gitmek önemli bir nokta. böylece yerli halkın kırsal turizme katkısı artmış olacak, kırsal kesim de bu sayede turizm adına daha heveslenecektir. tabi bu noktada bu işin sorumluları olan devlete ve sivil toplum örgütlerine düşen bir görev de kırsal turizme elverişli yörelerdeki eksik her türlü maddi olanakları tamamlayarak turizmciliğe yakışır bir yenileme yoluna gitmek olmalıdır.
sürdürülebilir turizm anlayışına hizmet eden kırsal turizm her mevsim yapılabilen bir turizm türü olduğu ve turizmin coğrafi dağılışında bir denge unsuru olduğu için birçok turizm türüyle uyum sağlayabilir. örneğin, bir gün fethiyede denize giren ve güneşlenen turistler ertesi gün dağ bisikleti sürmeye toros yaylalarına gidebilirler. ya da bir gün erzurumda kayak yapan turistler ertesi gün dağdaki bir çiftlik evinde konaklayarak yemek yapmayı öğrenebilirler. kısacası kırsal turizmde yaratıcılık çok çeşitli ve özgündür. bu da kırsal turizm turistinin profilinin yelpazesini daha geniş tutar ve üstelik turist kalitesini arttırır. en önemlisiyse kırsal turizm doğal çevrenin ve kültürel mirasın korunmasında katkıda bulunur, çünkü zaten turizmin amacı bu iki unsur üzerine odaklıdır. bu sayede ülkenin hem maddi hem manevi değerleri korunacak, bu da ülkenin salt kültürünün ve doğasının korunmasını değil, aynı zamanda milli birlik ve beraberliğini de sağlayacaktır.
hepsinden önemlisi de kırsal turizm sayesinde ülkenin dünyaca tanınması sağlanır. eğer her bölgeye en uygun nitelikte bir eğitim sistemi uygulanıp her bölgenin kendi coğrafi, beşeri ve tarımsal özelliklerine uygun bir politikayla kırsal turizm anlayışı benimsetilirse; bu politikanın belirlenmesinde izlenecek yolda turizm sektörü, kamu kurumları, sivil toplum örgütleri, yerel yöneticiler, yerel halk ve üniversiteler doğru örgütlenip doğru işbirliği yaparlarsa; bunun reklam ve acente kısımlarındaki görevliler de üzerlerine düşeni yaparak kırsal turizmi sürdürülebilir hale getirirlerse türkiyenin kırsal turizm sektöründe bir dünya markası olması hiç uzak değil.