Yayına girdikten sonra yüksek reytinglere ulaştı ve üç dizinin fişi çekildi. Bay yanlış, babil ve hercai.
Bunlardan final yapmasına en çok sevindiğim ise bay yanlış saçmalığı ile hercai aşiret saçmalığıydı.
Mehmetler her yerde.
Dayak yediğin için dayak yemek...
ileride çocuğunu döver. Çocuğun öğrendiği şey dayak yemek. Karşılık vermek değilki. Çocuk da dışarıda dayak yer.
Adam kendini çocuğunda görmeye katlanamaz ve yine döver...
Bu kadar konuşulması üzerine merak edip izledim. Piyasadaki televizyon dizilerinin standartlarını aşmış durumda. insanın ruhuna dokunuyor, düşündürüyor. Ücretli platformlarda da görmek isterim. Karakterler de çok iyi seçilmiş herkes harika güzel, yakışıklı ve fit değil. Sadece psikoloğun içinden düşünmelerini seslendirmeleri ve kameranın hasta anılarını aktarırken sürekli yüzlerine yakınlaştırmaları biraz göze batıyor. Psikoloğun sürekli aynı makyajı yapması ve sürekli takım giymesi de gerçek dışı. Arada gömlek, etek, bluz giydirmeliler böylece daha fazla akıyor gibi hissederiz. Şu aşırı sinirli bankacı da çok abartılmış adamın normal hali yok oturuyor, yürüyor, içiyor, nefes alıyor her şeye sinirleniyor sadece bu karakteri gerçekçi bulmadım. Birde danışman kadın fazla abartılmış dünya para ver gel danışman seni azarlasın yok öyle dünya. Daha profesyonel yaklaşım ve iletişimi olan bir karakter yaratılabilirdi. Daha iyilerini de görürüz umarım iyi iş çıkarmışlar.
kaciranlar icin su anda tekrari tv8'de. ben de izliyorum ve harbiden diger diziler gibi yapmacik seyler yok. zaten adi ustunde “gercek hayat hikayeleri”.
Reklam olunduğu üzere; yakında TV8'de başlayacak Türk yapımı dram dizisi.
başrolünü Binnur Kaya üstleniyormuş.
Binnur hanım ciddi bir rolde olacak muhtemelen. Sayın kaya ne kadar ciddi olursa olsun kendisini görende Ay ben gülerim.
"ah kahretsin" kısmını pek bir içten söyleten ve tüm gün dilde dolanma olasılığı pek yüksek olan şarkıdır.
"kırmızı oda düşle, yerde uzanmış
duvarda isimsiz yıldız nasıl yaşlanmış
niye tanıdık olsun ki bunca fazlalık
ne yaratmaz ki istese korku başında" derken eşyasız kırmızı bir odada yerde uzanmış vaziyette kendinizi, duvarda asılı kalmış isimsiz yıldızı size gösterir.
"bir yalnızlık sesisin, ah kahretsin" kısmında o odadan dağınık, eşya dolu odanıza geri döndürür. Tüm fazlalık tanıdıklaşır, kahretsin!
"kırmızı oda düşle,
yerde uzanmış.."
mısralarında, kıpkırmızı bir oda içinde zemine uzanmış bir adam hayal ediyorum. hayal gücümün çok geniş olduğunu burdan anlayabilirsiniz.
yerde uzanırken düşleyince insanı üzen oda. duvarında isim veremediğin yılların eskittiği yıldıza bakmak hüzüne boğar. hayatına giren fazlalıkları tanıyamamana neden olur bu oda. aniden korkarsın, düşüncelere; berbat kabuslara dalarsın uyumaksızın. yalnızlığın sesine isyan edip her yerine batan ağrılarla sabahı kucaklamak zorundasındır. ve asla isyan edemezsin, sakin kalmak zorundasındır...
insanın içine buz gibi havada var gücüyle koşma isteğini dolduran şaheser. gözümden süzülen yaşlar akıp giderken yanaklarımdan, bir daha olmaz diye sessizce kendimi kandırmaya çalışayım. ah keşke olmasa.
kulaklığı takıp saatlerce avare bir şekilde dolaşmaya ya da buğulu pencerenin ardından yağmuru seyretmeye teşvik eden sakin parçası. yok böyle bir şey.
"bir kırmızı oda düşle, yerde uzanmış, duvarda isimsiz yıldız, nasıl yaşlanmış..." derken sözler, tüm imgeler tek tek zihinde oluşur ve o kırmızı odayı düşler kişi; sakin'in, sözü ve müziğiyle, helal olsun dedirten bir güzel şarkısı daha.