ormanda bir başına yaşayan hasta büyükannesine, annesinin yaptığı çörekleri götürmek üzere yola koyulan ve annesi tarafından ya da yolda denk geldiği tavşanlar tarafından "kurtla konuşma, sağına soluna bakınma hızlıca büyükannene bu çörekleri götür" tembihleri ile yola koyulduğu halde ormanda kurt tarafından kandırılıp lafa tutulan, büyükannesi için çiçek toplamasının daha şık olacağı söylenen ve bu boşluğu iyi değerlendirip koşar adım uzaklaşan kurtun bir çırpıda, tek lokmada büyükanneyi yemesi ve akabinde kırmızı başlıklı kızın gelmesiyle,
senin ellerin neden bu kadar geniş?
Senin kulakların neden bu kadar kocaman ?
Senin gözlerin neden bu kadar iri ?
Ve
Senin ağzın neden bu kadar büyük ?
Sorularının akabinde kırmızı başlıklı kızı da bir çırpıda yemesi ve ardından olay mahaline intikal eden avcı sayesinde kurtun karnından çıkarılan kırmızı başlıklı kız ve büyükannesinin kurtulması sağlanan ve netice itibariyle kurtun ölmesiyle sonlanan masal olarak anlatıldı durudu.
Neydi almamız gereken ders, biz küçükler, tanımadığımız insanlarla konuşmamalıyız.
***
Ama işin aslı öyle değil değerli sözlükcanlar, kazın ayağı başka, perde arkası esrarengiz ve entrika dolu. Gelin olayı soru cevap yöntemiyle açığa çıkaralım, cem yılmaz'dan neyimiz eksik abura koyyim.
Soru bir: el kadar çocuk koca ormana yalnız başına yollanır mı ?
Soru iki : ihtiyar ve hasta bir kadının koca ormanda yaşamasına hangi vicdansız evlat izin verebilir ? ( hain evlat ökkeş hariç )
Soru üç: bu kızın bir babası yok mu ?
Soru dört : bu yaşlı kadın kırmızı başlıklı kızın anneannesi mi, babaannesi mi ?
Soru beş: işin içinde gelin-kaynana çatışması yaşanıyor olabilir mi ?
Cevap bir: kendi kızım var ordan biliyorum, el kadar kızı bırak ormana yollamayı, oynasın diye kapının önüne çıkmasına dahi müsaade edilmez. işin içinde bir vicdansızlık var, bu durum başka bir sorunun doğmasına neden oluyor.
kırmızı başlıklı kızın anne dediği kişi üvey annesi olabilir mi ? elbette olabilir ve kesinlikle üvey annesidir, üvey annesi olduğunu ilerleyen satırlarda onaylayacak türden açıklamalarım olacak.
Cevap iki: ihtiyar ve hasta bir kadının koca ormanda yaşamasına yine vicdansız bir evlat izin verebilir. Ama bu evlat yani oğlu, yeniden evlendiği ikinci karısıyla arasını iyi tutmak ve kırmızı başlıklı kızın iyi bir evlat olarak yetişmesi için mecbur kalmıştır. Adam koca gün çalışıp eve geldiğinde sıcak bir tas çorba olsun istemiştir, huzur derdindedir ve fakat olup bitenlerden habersiz olduğundan karısı hakkında yanlış şeyler düşünmemektedir. Halbusi kırmızı başlıklı kız "baba baba, annem beni yalnız ormana gönderiyo dese, masala bile gerek kalmayacak.
Cevap üç: evet kızın bir babası var elebet ama olayların farkında değil. O iş derdinde, geçim derdinde, pazardan bir demet pırasa ile iki ekmek alıp eve gelmenin derdinde. Şöyle eve geldiğinde bacaklarını uzatıp, sobanın üzerinde pörtleyen kestanelerin yaydığı kokuyu duymanın derdinde, demli bir çayın damakta bıraktığı tadı hissetmenin derdinde.
Cevap dört: bu yaşlı kadın kırmızı başlıklı kızın babaannesi. Kırmızı'nın üvey annesi kayınvalidesiyle yaşamak istememiş, sonradan inşaa edilen orman evinde yaşaması için kocasını bir şekilde, yalandan vaatleriyle kandırmıştır.
Cevap beş: işin içinde gelin-kaynana çatışmasının kralı yaşanmaktadır. Zaten o kadın az biraz insan olsa, az vicdan sahibi olsa bunların hiçbiri yaşanmaz, ben de burda kafanızı sikmem.
Aklımıza takılan bu sorulara cevap verdikten sonra asıl hikayeye geçelim.
Üvey annesinin altın gününden kalan çörekleri ormanda yaşamaya mecbur edilen babaannesine götürmek zorunda kalan, yolda tavşanlar tarafından "aman ha, o üvey annen tarafından kiralanan kurtla diyaloğa girme" uyarılarına kulak asmayan ve kurtla sohbet edip, çiçek toplaması için ikna edilen kırmızı başlıklı kız, babaannesinin yanına vardığında yatakta babaannesi değil de kiralık şerefsiz üç tavuk için sülalesini satacak kadar haysiyetsiz kurdun yattığından habersiz çörekleri masanın üzerine koyar.
Babaannesi sandığı kurtla ;
Şuyun büyük, buyun iri diyaloğu sonunda tek hamlede yutulur. Yutulur yutulmasına da , Avcının, kırmızı başlıklı kızın üvey annesinin bir iş peşinde olduğunu bilmesi ve olay yerine intikal etmesi elbette tesadüf değildir. Bir çırpıda kurdun karnını yarıp zavallıları dışarı çıkarır kurda da tenekeyi bağlar.
Asıl alınması gereken ders;
Ey gelin milleti, ey kaynana insanları, siz iyi geçinemediğiniz sürece işte böyle derdi, tasayı en yakınlarınız çeker. Bırakın çatışmayı, bırakın birbirinizi yemeyi, sevin birbirinizi, öpün, koklaşın, iyi anlaşın.
****
Uzun entrylerin okunmadığını, okunmadan oylandığı gerçeğini bana bir daha yaşatan hatamdan dolayı öncelikle siz değerli yazarcanlardan özür dilerim.
Pek değerli arkadaşınız cokacayipsey, uzun bir entry girmeden önce imla hatası olmasın , düzeltme gereği duyulmasın diye entrylerini önce text document de yazar, ardından da sözlüğe kopyalardı. Bu akşam yazdığı şu yukarıda okumaya tenezzül etmeden yargıladığınız entrysini word document de yazmaya karar vermiş fakat tek tırnak işareti olsun, çift tırnak işareti olsun sözlük karakterleriyle uyuşmadığından rakam ya da çeşitli işaretler olarak yansımıştır. Bu durumu önizleme yaparken de farketmeyen mazlum cokacayipsey entrysini sözlüğe salmıştır. Daha sonra entrysini gözlemelemek için sayfayı açtığında altta yer alan entry de alıntı yazısını görünce, yazan arkadaşa mesaj atma gereği duymuş bu esnada enrtysini okurken tırnak işaretleri yerinde rakam ve şekillerin olduğunu farketmiştir. Olay tamamen bundan ibarettir.
Gelelim önyargı meselesine,
Yukarıda yazan ve okunmadan yargılanan entrynin aynısını ya da benzerini ya da aynı içerikte olanını getirin şu kardeşiniz siktir olup gitsin. Tam olarak okusaydınız eğer, sözlükten ibarelere , güncel konulara ( misal cem yılmaz soru-cevap ) değindiğimi, yer yer küfür ettiğimi görürdünüz.
Yok ben inanmıyorum arkadaş diyen varsa nacizane diğer entrylerime göz atarsınız, yok illa sen kopyala yapıştır yapmışın hatta bunu dahi becerememişin diyorsan senin için söyleyecek pek bir şeyim yok.
kopyala/yapıştır yaparken yazı karakterlerine dikkat edilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatan başlık. sonra kızıyoruz, hırsız vs. denildiğinde.
özensizlik, sallapati, baştansavmacılık...
edit: alıntı değilmiş, sıçmışım resmen.
edit2: ne meraklıymışsınız ya eksilemeye! hatamı anladım özür diledim, öküzlüğüm anlaşılsın diye girdiğim entry'i de silmedim, bıraktım. hala eksilenip duruyor, n'edeyim bilemedim.
Bir varmış bir yokmuş filminde de geçiyor bir yerlerde "bence" diyor sevgili mert fırat, "bence kurt masum." Çünkü kurt açtır, evde onu bekleyen bir sürü de çocuğu vardır. Ne olur yani alt tarafı iki kurabiye verse o kız. Böylece kurt kimseye kötülük etmeyecektir.
Kız çocuk filan değil bildiğin taş gibi hatundur. Kurt ise Kurt değil Kırmızı Başlıklının Kurt adam erkek arkadaşı! Bunlar mekan bulamayınca kızın ihtiyar ninesi ile yaşadığı eve sevişmeye giderler.
Kız kapıdan çıkarken üst baş hala tam giyilmemiş, saçlar darmadağın, ruj filan çıkmış, suratta çok keyfili bir sırıma ile dışarı tam çıkarken kapıda nineyi ziyarete gelen teyze ve kızı ile karşılaşır.
Sonrası malum "Nineyi kurt yedi, yerine yatağa girdi, beni ninenim diye kandırdı ve yatağa attı vs. vs...
