kırkı da hıristiyanlığı kabul etmiş olup kapadokya kraliyet ordusunun askerleriydiler. kral lukianos, konstantinos'la imzaladığı özgürlük fermanına sadık kalmayıp, kendi sınırları içindeki hıristiyanlara eziyet etmeye başlamıştı. dönemin yargıcı bu kırk askeri yanına çağırarak, o güne dek göstermiş oldukları kahramanlıkları överek, krallık emrine uyup hıristiyanlıktan vazgeçmelerini istemiş. kabul etmemişler, bunun üzerine işkence tehdidi ile hapse atılmışlar. aynı gece hapiste hz. isa onlara gözükmüş ve "zafer çelengi sonuna kadar sabredenlerindir, korkmayınız, sizinleyim" demiş. askerler ertesi gün dinlerini bırakmayacaklarını, inançlarına sıkıca sarılacaklarını söylemişler ve bunun üzerine yargıç tarafından sivas'taki buzlu göle atılmışlar. bunlardan bir tanesi soğuğa dayanamadığından inancından döndüğünü söylemiş ve onu gölden çıkarmışlar, yakındaki hamam gibi sıcak bir yere götürmüşler. buzlu sudan çıkıp sıcağa girince orada ölmüş. putperest hükümdarın askerleri gölün etrafını sarmışlar, kimsenin kaçmaması için nöbet tutuyorlarmış. Gece vakti gölde bir aydınlanma olmuş, bir de bakmışlar ki gökten kırk tane taç iniyor ve ölmekte olan otuz dokuz kişinin başına konuyor. gökten inen kırkıncı taç sahibini bulamamış, dönüp dururken, nöbet tutan askerlerden biri, allah'a inandığı için, kendini gizlememiş ve buzlu suya atmış. Bu taç da onun başına konmuş. ertesi sabah, ölen bu askeri yakmışlar ve küllerini de nehre (kızılırmak) serpmişler. aziz vasili(basileus), nyssalı greguar ve asurlu efraim onlar için methiyeler yazmışlardır. rumlar ve latinler 9 martta, ermeniler büyük orucun dördüncü cumartesinde bu olayı anarlar.