Kişiyi en aciz durumlara sokan, gerek biyolojik, gerek psikolojik yönden insan sağlığını bozacak seviyede etkileşimlere gebe olan, çekimserlik ve ileri görüşlülük arasında gidip gelen bir karakter zaafı. “Kıramamak” olarak nitelendirdiğimiz bu olayın, durumlara göre üstleneceği vazife değişiklik göstereceğinden, ben kendi tecrübelerim üzerinden örneklendirmek zorundayım. Ayrıca şunu da belirtmek lazım gelir ki; bahsedilen olgu sosyal ilişkilerin türüne göre "anlam" değiştiren bir yapıya sahiptir.
Yukarıda tanımını yaparken bahsetmiş olduğum “ileri görüşlülük” olgusu, “düşünmek” dediğimiz olaya eşittir. Düşünmenin buradaki rolü; karşılaşılan problemi/olayı ehemmiyetle karşılamak ve aceleci davranmamak manasına gelir. Sağlamış olduğunuz ya da içerisinde bulunduğunuz belli sistem ya da düzen kalıplarını yıkabilecek olan olguları önceden sezinlemek biraz maharet isteyen bir iştir, dolayısıyla bu konuda ön plana çıkacak olan tek şey tecrübelerimiz ve zihnimizin pratiğidir.
Tecrübelerimizin yetersiz kaldığı noktada tek güvencemiz ancak kendi zihinsel yapımız ve üretkenliğimiz olabilir. Bu üretkenlik ise, karakterimizi oluşturan etmenler ile ortak hareket eder. Dolayısıyla “kıramamak”, “kırmamak” olgusuna evrilebilir, lakin benim bahsetmek istediğim; karakterin özüne işlemiş olan ve bir refleks ya da davranış biçimi/alışkanlık halini almış olandır.
Hayatımın günlük rutininde en çok karşılaştığım olgulardan biri olan “kıramamak”, benim karakterimde genel olarak “susmak” eylemiyle vücut bulur. ilk akla gelen kelimeler sarf edildiğinde aslında “zar atmış olacağımızdan”, susmak bu noktada daha çıkarlı bir davranış halini almaktadır. Her cümleye ya da kelimeye yüklenilen, “aslından taşmış” olan anlamı, tek seferde algılamak her zaman mümkün olmadığı gibi, “o an” içinde bizlerin kimyasını değiştiren söylemleri de sonradan düşünmeyi ve irdelemeyi alışkanlık haline getirmek mutlak faydalıdır.
Şimdi, insan hayatında olaylar bazen öylesine hızlı gelişir ki, bunlara daima hazırlıklı olmanın pek mümkünatı yoktur. Düşünmek adına bile zamanımızın olmayacağı olaylar ile karşılaşmamız gayet mümkündür ve işte, bir “çıkmaz” olarak nitelendirilebilecek olgulardan biri de budur. Genelde bu “çıkmaz” olarak nitelendirilen olayların gidişatı negatife doğrudur, müdahil olmak ve sorumluluk almak gerekli olabilir. Bana göre; bu tarzdaki durumlarda yapılacak en doğru davranışlardan biri de; sizi ne kadar rahatsız eden ve aklınıza takılan konu varsa bile bunları açığa vurmamak ve “aşağı çeken” olayları en azından durdurabilmektir. Eğer benim bahsetmiş olduğum tarzdaki “kıramamak” mevcutsa, etkin bir kurtarıcı rolü oynar.
Bu bahsedilenler, ailevi yaşantıda bu şekilde vücut bulabilir, lakin diğer ilişkilerde farklılık göstermek durumunda bulunabilir, hatta mecbur olabilir. Ailevi sorunlarda, zaten kötüye giden olaylar dizesini, daha da aşağı çekerek çözmeniz mümkün değildir. Bu noktada kıramamak, “içine atmak” olgusuna evrilebilir, buna izin vermek doğru olur. Eğer kendimizi oldukça "kızgın" olaylar içinde bulduysak, mevcut problemler her şey kötüyken değil, stabilken çözülmelidir, dolayısıyla bahsedilenler yapıcı bir tutumu destekler niteliktedir.
Aslında "kıramamak", çekingenlik dediğimiz olayın temellerinde de yer alır. Çekingenlik ise her daim "utanç" ile eşleşmez, her zaman kaybetmekten değil, eğer kişinin yapısına ters durumlar sergiliyorsa, kişi "kazanmaktan da(ya da edinmekten)" çekinebilir. Çekince, yine bir düşünme süreci olabilir, üzerinde yoğunlaşılması gereken kişisel vazifelerden biridir. Genelde ikili ilişkilerde, samimiyetin dozuna ve gelişim şekline bağlı olarak azalarak son bulur fakat, bu ilerleyen zamanlarda nüks etmeyeceği anlamına gelmez.
Üzerine yorum yapılan bu olayın dozunu ayarlamak ise kişinin kendi seçeneğidir, "kıramamak" bir tarz ya da bir dert olabilir. Eğer uğraş sarf edilirse "Kırmamak" ile harmanlanarak asimile edilebilir, lakin benim adıma farklı bir yere sahiptir ve sahip olmaktan mutluyumdur*
Geçen dönem yurtta kalan 8 arkadaşımın eşyasını bana bırakmak istedi.
o eşyaların neredeyse tamamını tek başıma taşıdım. (Çiğ köfte tepsisinden tutun da ayakkabılık, halılar, elektrikli süpürgeye kadar aklınıza ne gelirse. Bir öğrenci evi döşenirdi abartısız.)