Bazı ulu şahsiyetler kavranması zor bir konu anlatırken olayı daha anlaşılabilir kılma adına gündelik yaşantıdan örnekler verirler. Bunu yaparken de ani bir manevrayla az önce kullandığı akademik dilin karşı kutbuna sıçrar ve kahvehane lisanına geçerler.
"ya şimdi olay şu, adam demiş ki ben hamdiden 5 kilo palamut aldım bana maliyeti bu kadar . eee..şimdi ben bunu aynı fiyata satar mıyım, keriz miyim ben.. ben de ne yapıyorum..."
Gibi.
Bu yöntemi ne kadar övsek azdır.
Bu sayede anlatılan konunun ciddi ve soğuk havası yumuşatılır. Olayı anlayamayacağı kaygısıyla ortamdan kaçma isteği duyan fakat bunu da beceremediğinden beynini "standby" moduna almış dinleyicinin ışıkları tekrar yakılır.
Daha da önemlisi öğrenciye büyük bir güven aşılanır.
içinde argo kelime ihtiva eden gündelik konuşma üslubu ile demek istenir ki "olay her gün sokakta karşılaşabileceğin vasıfsız, sıradan insanların, Alinin Velinin yaptığı işlemden ibaret"
Böylelikle az önce seviyenin üzerinde görülen olay şimdi kendiyle eş bir düzleme, hatta oralardan daha aşağılara inmiştir.
Dinleyici "Ulan kahve kültürüne sahip tırtoların yaptığı olayı ben mi anlayamayacağım" düşüncesiyle içte saklanan cesaret ve özgüven duygularını harekete geçirir. Bu motivasyon sonucunda olayın üstesinden gelmek artık mümkündür.
Üniversitelerde öğretim veren hocalarımızın ekonomi, psikoloji, siyaset gibi dersleri aynı yöntemle anlattığını düşünelim. Alanında uzman genç beyinlerimizin sayısında artış olacağına emin olabiliriz.
Kıssadan hisse "yavşak anlatım biçimi" eğitim sistemimize kazandırılmalıdır. Bize kalan tek şey meyveleri toplamak olacaktır.