"karşımda atatürk yok" gibi saçma bir neden öne sürmesi dışında, haklı bir tutum sergilemiştir. kadının türbanlı, peçeli, burkalı, bıyıklı olması pek umrumda değil. arkadaşların bahsettiği gibi, her eline mikron alanın;
- öncelikle hoş geldiniz sayın başkanım
gibi yavşaklık yapmasına gerek yok. siyasetçiler büyütülecek, önünde ayağa kalkılacak insanlar değildir. ne kadar çok yönetilmeyi, yönetene tapmayı seviyoruz.
edit: pek çok dalkavuk, kadın cümlesine başlarkan "karşımda atatürk yok" diye çıkıştığı ve türbanlı olduğu için hakaret etmektedir. türban ve atatürk yan yana gelince anlaşılmaz bir hakaret mekanizmasi devreye giriyor. gelişen dünyada kalıplaşmış, içi boş kavramlarla "cumhuriyet" dalkavukluğu yapılmaması gibi, bez parçası putperestliğide yapmamak lazımdır.
Atatürk karşısında olsa ayağa kalkıcak mı acaba diye düşündüren türbanlı kızdır. ayrıca birinin karşısında ayağa kalkma erdeminede erişememiştir kendileri. senden yaşça büyük birinin karşısında isen ayağa kalkmak son derece normaldir bu insanı sevmeseniz bile. bu tip türbanlı vatandaşlar oldukça türban problemi bitmeyecektir.
hepsini bi kenara bırakalım, kılıçdaroğlu ne evet dedi ne hayır dedi!
iki cevap vardı:
1- evet kardeşim bu bir sorun ve ben başörtüsüne izin verilmesini istiyorum ve ne gerekiyorsa yapmaya hazırım
2- hayır kardeşim bu bir sorun değil ve ben baş örtüsüne karşıyım
kılıçdaroğlu; oy kaybederim düşüncesiyle yuvarlak laflar kullanıyor, bi kamyon laf etti bi cevap çıkmadı ortaya. duruşunu gizliyor. mertce bir davranış değil. insanlar senin düşüncelerini beğenmeyebilir, en azından kararlılığını, cesaretini beğensinler.
oy verirseniz başa geçerim, sonra düşünürüm, iki yumurta kırarım, yeşil barışı destekliyorum, trt nin yayın akışı değiştirilmeli, evet cevabı buldumda soru neydi?
başta sarfettiği cümlelerini, giyinişini, sorduğu soruyu ele alma bu ablanın. ele alıp gözlemlemen gereken olay şu, kız çok basit bir şey istedi, " açıklar mısınız? ", politikayı merak ediyor ve soruyor.** ve yine net bir cevap yok. malesef ama malesef somut adımlar, cevaplar yok ortada. o kalksın, bu olmasın, şunu yapmayacağız...
yazar notu: kemal amcam, vallahi de billahide somut ol artık. lütfen...
ben anlatamamış olabilirim, buyurun şu kısa sanem altan yazısına;
--spoiler--
çocukken dinlediğim bir hikâye vardı:
fransada 17. yüzyılda çok tembel, biraz da pasaklı bir dük varmış. bir gün başbakan richelieu, düke sinirlenmiş.
tanrı seni bir asilzade olarak yarattı. kralımız dük yaptı. burbon dükü boynuz taktırdı. orleans düşesi boynuzlarını mavi kurdeleyle süsledi. ben seni hassa alayına komutan yaptım. sen de kendine bir şey yap. mesela kalk da bir traş ol be adam demiş.
birileri bir baykal kaseti gönderdi, önder sav onu genel başkan yaptırdı, gazeteler kendisini kahraman ilân etti, halkımız kurtuluyoruz galiba dedi, reklamcılar hayırda hayır var dedi.
kemal kılıçdaroğlu da bir şey yapsın artık.
bir konuda da fikrini söylesin hiç olmazsa, öyle değil mi?
anayasanın hangi maddesine neden karşı olduğunu, kürt meselesini nasıl çözeceğini, türban sorununu nasıl halledeceğini, avrupa birliğiyle sorunların üstesinden nasıl geleceğini, dış politikada nasıl bir rota çizeceğini anlatsın.
kader onu bu noktaya getirdi, bu noktadan öteye de bir adımı kendi atsın.