9,251 km²'lik yüzölçümü;
784,301 kişiden mütevellikt bir nüfusu;
19.69 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklüğe sahip;
23,481 dolar da kişi başına düşen milli gelire sahip ab üyesi ne yazık ki fiilen bölünmüş ülke.
parçaları; (bkz: kıbrıs rum kesimi), (bkz: kktc).
Kıbrıs adası coğrafi konumu ve öneminden dolayı bütün tarihi boyunca Anadolu yarımadası, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Akdeniz'e hakim olan güçlerin ilgi odağı olmuştur ve onların etkisi altında kalmıştır. Bu güçlerin temsil ettikleri medeniyet ve kültürlerin adada bıraktıkları izleri günümüzde bile görmek mümkündür. Türklerden önce adaya egemen olan devletleri şu şekilde sıralayabiliriz.
Birinci Mısır Egemenliği (M.Ö.: 1450-1320)
Hitit Egemenliği (M.Ö.: 1320-1200)
ikinci Mısır Egemenliği (M.Ö.: 1200-1000)
Aka, Dor ve Fenike Kolonileri Dönemi (M.Ö.: 1000-709)
Asur Egemenliği (M.Ö.: 709-612)
Üçüncü Mısır Egemenliği (M.Ö.: 568-525)
Pers Egemenliği (M.Ö.: 525-333)
Büyük iskender Dönemi (M.Ö.: 333-323)
Ptolemeler Egemenliği (M.Ö.: 323-58)
Roma Egemenliği (M.Ö.: 58-395)
Doğu Roma (Bizans) Egemenliği (M.S.: 395-1191)
ingiliz Kralı Arslan Yürekli Richard'ın işgali ve Lüzinyan Egemenliği (1192-1489)
Venedik Egemenliği (1489- 1571)
rumca kypros. akdeniz'in sicilya ve sardinya'dan sonra 3. büyük adası. 1571'de osmanlı imparatorluğuna katılan, 1878'de ingiltere'ye kiralanan (93 harbi neticesi olarak)1914'te büyükl britanya'ya bağlanan ada 1960'ta türk ve rumların ortak yönettikleri bağımsız bir cumhuriyat oldu. 1974 barış harekatından sonra ada türklerin ve rumların çoğunluğu oluşturduğu 2 kesime ayrıldı. kuzey'de önce kıbrıs türk federe devleti, 1983'te kktc kuruldu. her iki kesimin başkenti ortadan bölünmüş bir şehir olan lefkoşa'dir.
1960'ta yapilan garantorluk anlasmasina gore turkiye'nin bolmesi yasak olan ada. veya yunanistan'la birlesmesi yasak olan ada... amerika'nin irak'a daldiginda bm'yi sallamadigi gibi bir erkeklik gostererek girdigimiz ada ayni zamanda.
cezire-i hadra tamlamasının doğmasını sağlamış, iç kısımda lefkoşa, denizin başladığı yerlerde magosa ve girneyi barındıran, bakırın bir zamanlar bol olduğu lefke denilen güzel mekanın kırmızımsı bir hal aldığını gördüğünüz, yedidalga ve yeşilyurt'u mutlaka görülesi, portakalı, mandalini, sayılamayacak envai çeşit şeyin yetiştiği, hellim denilen güzel peynire sahip, sıcakkanlı insanlarıyla dolu, ada psikozunun doğmasına sebeb olabilecek gidilesi, görülesi yer...
ada halkının ilginç karakteristik bir konuşma diyalektiği vardır, sordukları soruyu eylemi bildirerek konuşurlar. örnek diyaloglar: "sen gelirsin?" "sen gidersin?" "sen askersin?" "bunun fiyatı aslen 10 ytl ama sen askersin o zaman sana 20 ytl.."
arabanızı kapısını penceresini kapatmadan bırakıp gidebileceğiniz bir garip memleket. etrafta çok katlı bina bulunmaması huzur veriyor, sanki köydeymişsiniz gibi (ve evet burası zaten köy diyenler var).
toplu taşıma yok, hemen herkesin arabası var ve taksi pahalı - imiş.
sıcağı ekim ayında bile yakıyor, yazını düşünemiyorum bile. güzelyurt dışındaki yerler çöl havası taşıyor, ya da özetle çöl. ama portakal bahçeleri, hurma ağaçlarıyla güzelyurt diğer yerlerden yeşil bir çizgiyle ayrılıyor (bkz: yeşilyurt köyü). denizi filmlerdeki gibi masmavi. trafiğin türkiye'ye göre ters yönde olması yolcu koltuğunda oturanlar için bile alışması zor bir durum. bunun dışında ilginç trafik kuralları mevcut.
3-4 günde her yerini gezebileceğiniz bir yer, ama biraz daha kalıp aylaklık etmek istiyor insan ister istemez, havasından mıdır, suyundan mıdır, yoksa...
Her ne kadar Türk Düşmanlığı varmış gibi görünsede aslında sadece bizden daha farklı olduklarının farkına varmış olmalarıdır temel sorunu Kıbrıslıların.
televizyondan izlendiginde bir bok sanilan, trafigin soldan aktigi,cami-agac-apartmana pek rastlanmayan, elektrik ve karayollarinin masrafini turkiyeye odeten, envai cesit arabanin bulundugu, cok pahali yasama sahip olan, mercedeslerin taksi yapildigi, terminalimsi bir havalimanina sahip olan, ingiliz somurgesi, 5 para etmeyen, devamli sorun cikaran ada.
trafigin tersten işlediği, insanların inanılmaz tembel ve ağırkanlı gözüktüğü, nedense hayatlarını borçlu oldukları türkiyle türklerini sevmeyen, bir garip şiveli kumarhane, kara para aklama, fuhuş cenneti. girne gayet hoş gözükse de, turist olarak gitmek bile yaşanamayacak bir yer olduğunu hissettirir.
insanlarinin bütün yil yatip saf saf avrupa birligi'
ne girmeyi bekledigi, sirtini türkiye'ye yaslamis, topragini ekmeden biçmeden sürekli bir beklenti halinde olan insanlarin yasadigi benim de dogmus oldugum memleket.gidildiginde hayal kirikligina ugratir, çöle benzer, insanin aklina "bakarsan bag olur bakmassan dag olur" sözünü getiren bir yerdir.ögrencisi olanlar orada ögrenci olmanin çok zor oldugundan bahsederler, pahalidir, mavi kösk görülesi bir yerdir gerisi bostur.
(bkz: yavru vatan)