milliyetçi söylemlere giriyoruz ara sıra. yok efendim "kıbrıs demek namus demekmiş" "kıbrıs yavruymuş" tamam bir bakıma gerçekliği vardır bunların ama hatalıyız bir yerde.
adamlar işsiz güçsüz. kıbrıs ikiye bölünmüş durumda. adada önceden var olan türkler türkiye'den nefret eder durumdalar. onlara göre türkiye geleceklerine engel oluyor.sonradan yerleştirilen türkler ise genellikle milliyetçi ve türkiye destekçisi.
her yıl milyonlarca dolar para yolluyoruz, hibe ediyoruz ama ekonomi adına kayda değer bir gelişme yok. sıkıntıdır lakin. demek istediğim şudur ki;
kıbrıs'ı aldık ve orayı türkiyeleştirdik. yazık oldu.
kıbrıs meselesi diye birşey yoktur, bugün dahi kıbrıs dingilterenin hakimiyeti altındadır, dingilterenin kıbrısı başka bir devlete devretmek niyetinde olmadığı hakkında kanaatimiz tamdır, kıbrısta yapılan hareketler ne olursa olsun ve bunları yapanlar kim olursa olsun, dingiltere hükümeti kıbrıs adasını başka bir devlete terketmeyecektir... bu böyle olunca gençler boş yere heyecana kapılıyor, lüzumsuz yere yoruluyor...
yarın, güneyinde yapılacak seçimlerin tarihi önemde olduğu ada;
güneyinde çünkü rum kesiminde yapılıyor;
seçimler, çünkü dünyanın ve ab'nin kıbrıs olarak tanıdığı kesimde cumhurbaşkanı seçeilecek;
tarihi önemde çünkü, milliyetçi tassos papadopulos ilk turda devre dışı kaldı; seçimler dimitris hristofiyas ve yannis kasulides arasında; tarihi çünkü kim seçilirse seçilsin ilk işi mehmet ali talat ile görüşerek adanın birleştirilmesi sürecini yeniden başlatmak olacak; türk tarafında kabul edilmiş, rum tarafında reddedilmiş annan planı ise, muhtemelen ismi değiştirilerek yeniden masaya getirilecek iki tarafı da çok rahatsız etmeyecek makyajlamalar yapılarak belki yeni bir adla iki tarafa yeniden sunulacak; bayrağı bile belli olan birleşik kıbrıs cumhuriyeti kurulabilecek.
türkiye'nin ab yolunda ilerlemesini rahatlatacak olan bu adımla birlikte türkiye'nin aşil topuklarından biri daha tarihe karışmış olacak.
Çözüm için sırada bekleyen çok konu var. bir kaçı için:
kıbrısı aşşağılamak en kolayıdır emin olun. aşşağılayanların yarısından çoğu da görmemişlerdir orayı. tatmamışlardır oradaki duygusallığı ve ürkekliği.
her kıbrıslı yüzünüze bakarken ağlıyordur aslında, iyi ki kurtardın bizi mi demelidir, yoksa keşke kurtarmasaydın mı? emin değildir kıbrıslı. tabii siz anlamazsınız bunu da, şuna bak dersiniz bunu okuyunca, biz orda şehitler verdik naraları... evet verdik, ama biz bilmiyoruz "ateşkes" in anlamını, biz hiç yaşamadık, bir sabah uyandığımızda evimize bomba düşebilme ihtimali altında yaşamayı. bize orayı aşşağılamak daha kolay bu yüzden.
boş vermişliktir kıbrıslının dejenere olma mevzuusu, türkiyenin kendilerini masa başında satmayacağından emin değildir, ama emin olduğu birşey vardır o da "diğer kıbrıs"lının onun yaşama hakkını elinden alabileceğidir. bu yüzden gününü geçirmelidir. kötüyü düşünmeyerek geçirmelidir gününü. çünkü en iyi ihtimalle türkiye yine onları dış politika meselesi yapacaktır. en iyi ihtimalle kaderleri başkasının elinde olacaktır. bu yüzden yarını bilmedikleri için para harcamayı sever kıbrıslı... bizim tabirimizle tiki takılırlar. e naapsın. parayı yatırıma da dönüştüremezler ki... nereden emin olacaklar ev yaptıkları arsayı yarın ruma vermiceklerini? nasıl bilecekler satın aldıkları binaya bomba düşmiyeceğini... veya türkiyede yapsalar bu yatırımı nasıl terkedecekler baba ocağını.
iki dünyanın insanıdır kıbrıslı. aşağılanmayı hakketmez. aksine özgürlüğü hakkeder. ya özgürlükleri ölümle verilsin, ya da türkiyeye ilhak olup insan muamelesi görsün isterler, çünkü adları gibi bilirler onlar da, tam bağımsızlığın onlar için intihar olacağını...
ve böyle bir halka ev sahipliği yapar kıbrıs adası. mis gibi sahilleriyle, çok güzel insanlarına...
ana vatanından para koparmak için 50,000 T.C vatandaşının K.K.T.C vatandaşı yapılacağı rivayet edilen garip ülkem...
seçeni,idare edeni,kurtaranı,parasını vereni dolayısıyla da düdüğünü çalanı başka bir ülkedir o ayrı.
nice kanlar dökülen ve sonunda en azından yarısı bizim olan ada. (Kıbrıslı Türklerin Türkiyeli türkleri sevmediği yalanını kıbrısa gittikten sonra anladım. Çağ değişiyor o eskilerde kaldı yeni nesillerin öyle bir derdi yok. )
adanın kuzeyinde yasayanlar tc liler tarafından aşagıdaki cumlelerle karşılanır.
-ay siz türkleri sevmiyomuşşunuz... (bak abla kuzeyde yasayanlar türk, güneyde yaşayanlar rum)
-kadar tatlı konusuyosun, daha konuşşana.(tabi hamamda bayılan kadın taklidi e yapayım mı)
-siz otobüsle mi geliyosunuz tc ye.
-anadiliniz ingilizce mi?
-sterlin mi kullanıyosunuz..(bak bu çok da haksız degil)
-orda insanlar nişanlanınca erkek kızın evine taşınıyomuş, doğru mu?
-niye oruç tutmuyosunuz?
-hristiyan mısınız?
herkes kuzey kıbrıs gençlerinin ne kadar yozlaşmış ve her şeyden bihaber olduğundan dem vurup durur ama kimse o gençlerin üç milletin kültürü arasında *** nasıl sıkıştığını, neler yaşadıklarını düşünmez. belki de kıbrıs'ın yani kardeş toprağının türkiye'nin sırtında bir kambur olduğunu düşündükleri için böylesi işlerine gelir, bilinmez. içlerinde türkleri sevmeyen yok mudur, var. nefret edeni de var. ama çok seveni de var. düşünmeliyiz ki türklerin içinde de türkü sevmeyen, hatta arkadan bıçaklayanı yok mudur, insanoğlu böyledir ne yazık ki..
eğer illa birileri suçlanacaksa bu kıbrıs halkının gençleri değil o gençleri yetiştiren aileleri olmalıdır çünkü onca savaşı vahşeti kötülüğü asıl onlar yaşamış olmalarına rağmen çocuklarına anlatmıyorlar, yeterince bilinçlendirmiyorlar. kıbrıs'a türkiye'den okumaya ya da yaşamaya giden gençler kıbrıs tarihini kendi gençlerinden daha iyi biliyor, daha çok merak ediyorlar. bilemiyorum, o ada öyle günler gördü ki belki de artık sadece unutmak ve unutturmak istiyorlar kanlı günleri..
türkleri sevmiyorlar, kıymet bilmiyorlar diye suçlamak kolaydır ama bir kez de durup neden diye sormak lazımdır. türkiye'den gidip oraya yerleşenler adada nasıl davranmaktadırlar, dağdan gelip bağdakinin huzurunu mu kaçırmaktadırlar... önce biraz özeleştiri..*
zenginlikten sebep insanları pek bi mutlu olan , mutluluklarını karşısındaki insanlara da aksettiren lakin canları çalışmayı hiç istemeyen insanları bünyesinde barındıran , domates ve salatalıkları hormonsuz olup tadından yenmeyen akdeniz adası .
-birileri * onlara türk dediği için türktürler.yoksa türklükle uzaktan yakından alakaları yoktur.
-genelde tenleri çingene karasıdır.ama biraz saçı sarı , gözü mavi olan ben ingilizim diye gezer.
-giyeceklerinin %70 inde büyük britanya bayrağı vardır.
-aynı şartları ingiltere onlara verecek olsa eminim ki taşla sopayla bizim askerlere defolun derler.
-türkiyelileri sevmezler(bunun nedeni orada yaşayan göçmenlerin genelde hatay,mersin,adana ve antep ten olması)
-gusul abdesti almayı bile bilmezler.
-kısacası ingilizden çok ingilizdirler.
yazılacak bir biyografi üzerine "atatürk'ü yazabilir miyim ?" dediğimde bana "ben siyasetten hoşlanmam" diyen,atatürk ü siyasi bir şeymiş gibi gören."Ama kraliçe elizabeth desem kabul ederdiniz herhalde" dediğimde dumur olan kıbrıs vatandaşı hocaları vardır.
bunları sinir etmenin 2 yolu vardır.
-olm siz bizim sömürgemizsiniz diyeceksin.yada
-olm burayı talat mı yönetiyo zannediyon.burayı büyükanıt paşa yönetiyo diyeceksin.
aslında son derece sıkıcı bi yer gibi gözüküyor.. ama gezilip görülecek epey yer var.. savaştan kalma birçok yer müze haline getirilmiş.. barbarlık müzesi hikayesi ile insanın kanını donduruyor, at mezarları oldukça güzel, namık kemal in zindanı da gezilip görülmeli.. bir de magosa da maraş bölgesi mutlaka görülmelidir.. fakat askeri bölge olduğu için ya asker olmanız ya da sağlam bir torpil bulmanız gerekiyor.. kanımca en güzel şehri girne dir.. evet türkleri gerçekten sevmiyorlar..
su an bulunmus oldugum yer güzel yerdir hos yerdir..konuşmamın bozulduğu topraklardir..görünüş olarak inanılmaz sıkıcı bir adadir. kıprıs insanlarının konuşmaları bir tuhaftir komiktir hatta bir o kadar eğlencelidir. (bkz: kibris türkçesi)
asker olan sevgilimi ziyarete gittiğim ve dönerken türkiye' nin hiçbir ilinden evime dönerken ağlayamayacağım kadar çok ağladığım, sevdiğim orda deyip bağlandığım memleket.
Kıbrıs Akdeniz'de bir adadır. Kuzeyinde 65 km mesafe ile Türkiye, doğusunda 112 km mesafe ile Suriye, 267 km ile israil, 162 km ile Lübnan; güneyinde 418 km ile Mısır; batısında ise 965 km ile Yunanistan yer almaktadır.
Kıbrıs, Akdeniz'in Sicilya ve Sardinya'dan sonra üçüncü büyük adasıdır. KKTC'nin yüzölçümü 3.355 km²dir. Yaklaşık olarak ada sahillerinin yarısı KKTC sınırları içerisindedir.
Ekilebilen % 45 lik verimli arazinin % 20 si sulanmaktadır. KKTC genelinin % 20 si ormanlık olup yoğun bir ağaçlandırma programı devam etmektedir.
Bir süre Hitit egemenliğinde kalmış. Yunanistandaki Akalar tarafından kolonileştirilmiş daha sonrada sırasıyla Roma ve Bizans yönetimine girmiş. 1571 yılında Türkler tarafından fethedilmiş, 1878 yılında Osmanlı imparatorluğu ndan yıllık 500,000 Amerikan doları karşılığında kiralayan ingilizler tarafından 1914 yılında işgal edilmiş, 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla bağımsızlık kazanmış, 1974'de Yunan darbesi ertesinde Türk Silahlı Kuvvetleri nin gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı sonucu adada iki ayrı devlet oluşmuştur. Nüfusun yaklaşık %74'ü Yunan (Rum), %26'sı Türk'tür. En büyük şehir Lefkoşa (Lefkosia)'dır. Günümüzde ada iki ayrı cumhuriyet tarafından yönetilmektedir.
9,251 km²'lik yüzölçümü;
784,301 kişiden mütevellikt bir nüfusu;
19.69 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklüğe sahip;
23,481 dolar da kişi başına düşen milli gelire sahip ab üyesi ne yazık ki fiilen bölünmüş ülke.
parçaları; (bkz: kıbrıs rum kesimi), (bkz: kktc).
Kıbrıs adası coğrafi konumu ve öneminden dolayı bütün tarihi boyunca Anadolu yarımadası, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Akdeniz'e hakim olan güçlerin ilgi odağı olmuştur ve onların etkisi altında kalmıştır. Bu güçlerin temsil ettikleri medeniyet ve kültürlerin adada bıraktıkları izleri günümüzde bile görmek mümkündür. Türklerden önce adaya egemen olan devletleri şu şekilde sıralayabiliriz.
Birinci Mısır Egemenliği (M.Ö.: 1450-1320)
Hitit Egemenliği (M.Ö.: 1320-1200)
ikinci Mısır Egemenliği (M.Ö.: 1200-1000)
Aka, Dor ve Fenike Kolonileri Dönemi (M.Ö.: 1000-709)
Asur Egemenliği (M.Ö.: 709-612)
Üçüncü Mısır Egemenliği (M.Ö.: 568-525)
Pers Egemenliği (M.Ö.: 525-333)
Büyük iskender Dönemi (M.Ö.: 333-323)
Ptolemeler Egemenliği (M.Ö.: 323-58)
Roma Egemenliği (M.Ö.: 58-395)
Doğu Roma (Bizans) Egemenliği (M.S.: 395-1191)
ingiliz Kralı Arslan Yürekli Richard'ın işgali ve Lüzinyan Egemenliği (1192-1489)
Venedik Egemenliği (1489- 1571)