küçüklerin zorla evlendirilmesi

entry1 galeri0
    1.
  1. kimi çevrelerin temcit pilavı gibi müslümanların önüne getirdiği konulardan biridir. islam'da yeri olmamakla birlikte bazı radikal kişilerin söylemleri asla ve asla islam'a yamanamaz. içtihad açıkken, ulemanın ortak görüşü belliyken, böyle bir şeyi islam'ın içinde göstermeye çalışmak ve bunun üzerinden müslümanları ve islam'ı vurmaya çalışmak düpedüz iftiradır. iftira edenlerle allah'ın göreceği bir hesap mutlaka vardır!

    hayrettin karaman'ın konuyla ilgili yazılarını aktarıyorum;

    --- alıntı ---

    Küçüklerin evlendirilmesi

    Tarihi, coğrafyayı, kültür farklılığını görmeden, hesaba katmadan belli bir devirde ve yerde bazı fıkıh alimlerinin verdikleri fetvalara veya islam'ın ilk yıllarında yapılmış bazı uygulamalara bakarak günümüzde, küçük kızların velileri tarafından -onların durum ve arzularına bakmaksızın- zorla evlendirilmelerinin caiz olduğuna fetva vermek dinimize kötülük yapmaktır ve islam'ın imajını çirkinleştirmektir.

    "Yok efendim Hz. Aişe küçük iken evlendirilmiş, yok efendim filan ayetteki falan kelime buna delalet edermiş..." diyerek bugün bunu yapmaya ve islam'a yamamaya kalkışmak hem akla, hem dine ziyandır.

    Hz. Aişe'nin küçük yaşta evlendiği kesin olmayıp "18 yaşında idi" diyen alimlerin de bulunduğunu daha önce yazmıştım.

    Diğer âyet ve hadisler ise yine kesin olmayıp başka türlü anlayış ve yorumlara da açıktır; nitekim tarih boyunca bu farklı yorumlar (ictihadlar, tefsirler) yapılmış ve -Aile kanunu şeriata dayalı bulunan- Osmanlı'nın son zamanında küçüklerin evlenmeleri ve velileri tarafından zorla evlendirilmeleri yasaklanmıştır.

    Son zamanlarda bu mesele üzerinde tartışmalar yapıldığı için aşağıda (bir iki yazıda) bu konuda ortaya konmuş bulunan ictihadları özetlemek istiyorum.

    Fukahânın çoğuna göre küçüklerin bizzat evlenme ehliyetleri bulunmamakla beraber, velîleri tarafından evlendirilmeleri caiz ve muteberdir. Bu ictihadı benimseyenler, hayız görenler yanında hayız görmeyenlerin de iddetlerinden (kocaları ölür veya boşanırlarsa tekrar evlenebilmek için beklemeleri gereken müddetten) bahseden âyetin (Talâk: 65/4) buna delâlet ettiğini, ayrıca iyi bir namzedin bulunması hâlinde fırsatın kaçırılmamasının küçüklerin velîleri tarafından evlendirilebilmelerine bağlı olduğuna dayanmışlardır.

    Buna karşı ibn Şübrüme (ö.144/761) Osman el-Bettî (ö.143/760) gibi müçtehitler küçüklerin bizzat evlenmelerinin de, velîleri tarafından evlendirilmelerinin de caiz ve muteber olmadığı görüşündedirler. "Yetimleri nikâh çağına kadar deneyin..." (en-Nisâ: 4/5) mealindeki âyet evlenme ehliyetini belli bir çağa bağlamıştır. Ayrıca evlenmenin fiilî neticelerinden hiçbiri küçüklerin evlenmelerinde gerçekleşmez. Bu evlilik gereksiz ve faydasız olduğu gibi ileride bazı mahzurları da beraberinde getirebilir.

    Mahkemeler çoğunluğun içtihadına göre hüküm vermekte iken 1917 tarihli aile kararnamesi (A.K.) ikinci içtihadı kanunlaştırmış (md. 6) ve küçüklerin evlendirilmelerinin cevazı hükmünü yürürlükten kaldırmıştır.

    Kişilerin bizzat evlenme akdini yapmalarının muteber olduğu çağ evlenme rüşdüne erdikleri çağdır. Temyiz çağına gelmemiş bulunan çocuk, evlenme ehliyeti bakımından reşîd değildir ve bunun evlenme akdi de muteber olmaz. Temyiz çağındaki çocuğun evlenme akdi mevkuftur; yani velîsinin izin ve kabulüne bağlıdır. Velî kabul ederse akit yapıldığı andan itibaren geçerlilik kazanır, kabul etmezse hükümsüz hâle gelir.

    ister tabiî ve biyolojik gelişmelerle olsun, ister belli yaşa ulaşmakla olsun bulûğ çağına gelmiş kişinin evlilik akdi muteberdir. Bu evlilikte velînin rolü bahsi ise ileride gelecektir. A.K., Ebû Hanîfe'nin içtihadını tercih ederek bulûğ çağına girişin üst sınırını erkekte 18, kızda 17 yaş olarak kabul etmiştir. Bu yaşlarını tamamlayan şahıslar evlenme ehliyetini kazanmış olurlar. Erkek 12, kız da 9 yaşını tamamlamış olarak hâkime başvurur ve biyolojik olarak bulûğa erdiklerini iddia ederlerse hâkim durumu inceleyerek evlenmelerine izin verebilir (md. 4-7).

    --- alıntı ---
    http://yenisafak.com.tr/Y...89&y=HayrettinKaraman

    --- alıntı ---

    Küçükleri velilerin zorla evlendirmeleri

    Bulûğ (ergenlik) çağma gelmiş bir erkeğin kendi irade beyanı ile evlenebileceği, velîsinin onu rızası dışında birisiyle evlendirme hakkına sahip bulunmadığı hususu ittifakla kabul edilmiştir.

    Fukahânın çoğuna göre dul kadın da rızası alınmadan veya istemediği halde velîsi tarafından evlendirilemez. imam Şafiî'ye göre dul kadın bulûğ çağına gelmemiş olsa da hüküm aynıdır. "Dulun velî ile bir alâkası yoktur." "Dul kendine velîsinden daha ziyade mâliktir, bekârın ise rızası alınır" gibi hadisler (Buhârî, Nikâh, 41; Ebû Dâvûd, (Avnu'l-Ma'bûd, II, 197)yukarıdaki hükümlerin kaynaklarıdır.

    imam Mâlik ve Şafiî, ergenlik çağındaki kızın babasına cebren evlendirme salâhiyeti tanımışlardır.

    Ebû Hanîfe'ye göre bulûğ çağına gelmiş bir kızı hiçbir kimse zorla evlendiremez. Kızın rızası alınmadan yapılan evlendirmeler hükümsüzdür; çünkü Rasûlullah (s.a.): "Açıkça izin alınmadan dul kadın, rızası anlaşılmadan bekâr kız evlendirilemez" buyurmuş, "Onun rızası nasıl anlaşılır?" sorusuna da "sükûtu ile" cevabını vermiştir (Buhârî, Nikâh, 40).

    Kızın evlenmeye razı olduğunu gösteren davranışı, çevre şartlarına ve örfe dayanılarak tespit edilmektedir.

    Velinin izni ve kendisi olmadan evlenmek

    Bulûğ çağına gelmiş normal erkeklerin velîsiz (kendi başlarına) evlenebilecekleri konusunda ittifak vardır. Bulûğ çağındaki kız üzerinde velînin cebir hakkı ile ilgili tartışmayı yukarıdaki paragrafta gördük. Burada bahis konusu olan, bulûğ çağındaki kızların kendi başlarına evlenmeleridir.

    Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf a göre bulûğ çağındaki bir kız, velîsinden izin almadan ve bizzat irâde beyanı ile evlenebilir. Bunu engelleyen bir delil bulunmadığı gibi ehliyet mefhumu da bunu gerektirmektedir; malı üzerinde serbestçe tasarruf hakkı bulunan şahsın, kendisi üzerinde de tasarruf hakkı olacaktır.

    imam Mâlik ve Şafiî'ye göre bulûğ çağına gelmiş de olsa kız ve kadınlar, velîlerinin izni olmadan ve bizzat irade beyanlarıyla evlenemezler; gerek velîlerinin izni bulunmadan yaptıkları evlilik ve gerekse, velî izni bulunsa dahi, bizzat irade beyanlarıyla yaptıkları evlilik muteber değildir. Bu içtihat bir yandan "Kocasız olanları evlendirin" mealindeki âyetlerde geçen "evlendirin" ifadesine, diğer yandan kadınların tabiatları icabı bu konuda tedbirsiz davranabilecekleri, kendilerine ve ailelerine zarar getirebilecekleri düşüncesine dayanmaktadır.

    Osmanlı Aile Kanunu (md. 8) Hanefî içtihadını kanunlaştırmıştır.

    Bu iki yazıda ortaya çıkan gerçek şudur:

    1. islam'a göre küçüklerin evlendirilmesini emreden bir buyruk yoktur, evlendirmenin caiz olup olmadığı ise tartışmaya açıktır.

    2. Evlenme çağı gelmiş kızların ve erkeklerin, evlenme akdinde taraf olmaları, akdi kendi irade beyanlarıyla gerçekleştirmeleri tartışılmış ve Hanefî mezhebi bu hakkın bulunduğu ictihadını benimsemiştir.

    3. Şeriatla idare edilen Osmanlı devleti, yaklaşık yüz yıl önce, hem küçüklerin evlendirilmesini yasaklamış, hem de evlenme yaşına gelmiş gençlerin velileri istemese de evlenebileceklerini ve akdi bizzat yapabileceklerini kabul etmiştir.

    Bugün hâlâ küçüklerin zorla evlendirilmelerine fetva veren ve bunu islam'ın değişmez, tek hükmü gibi gösterenlere ithaf olunur.

    --- alıntı ---
    http://yenisafak.com.tr/Y...50&y=HayrettinKaraman
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük