küçükken çizdiğim resimlerin hepsinde insanlar mutluydu her şey güzeldi.büyüdükçe insan anlıyor ki aslında bu sahteymiş,yalanmış.resimlerdeki duyguydu sanırım hatam.
O zamanlar çöp kamyonlarının üstünde "temizlik imandandır" yazardı.ben de onlardan esinlenerek çevre temizliği konulu resimde kamyonun üstüne o yazıyı yazınca oğretmenden tepki alıp gülünç durumu düşürmüştü beni.
Her evin bahçesi, bahçesinde ağacı, çatısında bacası vardı.
Şimdi evler oyle ciciş değil. Bahçesi yok. Ağacı yok -olsa kışın yakmak için keserler bu devirde-.
çizdiğim insanlarda boyun yoktu. kafa gövdeye ilahi bir kuvvetle bağlanmış gibi duruyordu. dağlar testere dişi gibiydi, güneşe göz ve ağız çizerdim hep gülümserdi, bulutları maviye boyardım( bu çizim hatası değil mantık hatası), evin pencereleri kenar çizgilerine bitişik olurdu bilmem tarif edebildim mi?
yalnız, ne beceriksiz çocukmuşum be.
Ev çizerken lambasını da yapmak. Sonra öğretmen evin lambası dışardan görünür mü diye sormuştu. Vay canına adam doğru söylüyordu. bi Anda aydınlanmıştım.
-yaz kış bacası tüten ev.
fakat bu bence bir hata değildir en azından benim için. çünkü ben genellikle köydeki dedemlerin evini tasvir ederdim sanırım en güzel günlerim orada geçtiği için. o evde de yazın bile kuzine yanar ve bacası hep tüterdi.
-m şeklinde çizilen kuşlar.
bu biraz kolaya kaçmak oluyordu sanırım, zira kuş çizebiliyordum.
-perspektif algısını resme aktaramamak.
sanırım en çok bunda zorlanıyordum. uzaktakileri küçük çiziyordum evet ama aynı düzlemde gibi görünen ev, ağaç vs tek bir çizgi hattında sırayla dizilmiş boncuklar gibi duruyordu.
adana'da kiremit çatılı ev olmaz hepsi düz teras şeklindedir. adana'dan hiç çıkmamış bir çocuk bile resim dersinde kiremit çatılı yani eğimli çatılı ev çizer.