küçükken sobalı evimizde yaşıyorduk. maşuk diye muhabbet kuşumuz vardı. kara kış... evde kimse yok. çünkü o gün acil bir şey oldu ve köye gittiler evdekiler. akşam ilerleyen saatlerde geldiler. ben okuldan geldim. tek başımayım. soba bitmiş son demlerini yaşıyor. bişiler yedim mutfaktan tv izledim derken saatler ilerledi ve soba yanmadığı için oda buz gibi oldu. muhabbet kuşunun üşümesinden endişe ettim ve hasta olmasından korktum. sobayı da yakamam kova benim için ağır bir şey o zamanlar. ki kova boş olsa bile korkarım yakmaya yanlış bir şey yaparım diye... bir müddet kuşu nasıl ısıtabileceğimi düşündüm. en sonunda televizyon aklıma geldi. ne alaka diyeceksiniz, televizyon çalıştıkça bir müddet sonra üstü ısınıyor ya işte o geldi aklıma... televizyonu çalıştırdım. bir müddet sonra televizyon az da olsa ısındı. kuşu elime aldım televizyonun üstüne koydum. bir müddet sonra o da ısındı. çünkü üşüdüğünde tüyleri kabarıktı ama orda biraz ısıdan ötürü rahatlamıştı. hiç kapatmadım tv yi. ve kuş da hiç kıpırmadı televizyonun üstünden herkes gelene kadar orda durdu...
Balkondan yan balkondaki daireye geçip ordan da açık olan camdan girip komşunun evinin içini gezmek. Adrenalin olsun diye yapiyordum, iyi ki düşüp ölmemişim. Nasi bi manyak oldugum daha net anlasiliyordur.
Yazları 2-3 ay köyde kalırdık.
Ormana girer taşların altında Kurt örümceği arar, büyük bir tane bulursak beslemek için yakalardık, 2-3 hafta arar 2 ay kadar da beslerdim.
Onun dışında hiç bir şey bulamasam kocabaş yakalamaya dereye giderdim.
"vernelleyin yumuşacık olsun" sloganlı vernel reklamını izleyip vücudun her yerine vernel sürmek.
pazardan rica minnet aldırılan civcivlerin dişlerini fırçalamaya çalışırken öldürmek.
kendi salaklığından düştükten sonra hep senin yüzünden oldu diyerek anneye trip atmak.
bardağı vakum etkisiyle ağza yapıştırmak ve çıkan izleri aynada incelemek.