anne ve babanın hiç çocuk olmadığını,
allah'ın kırmızı bir güneş olduğunu,
kuru boyaların birbirine en yakışan renkle evle olduğunu sanmak ve onları kutuda yan yana koymak(açık yeşil-koyu yeşil).
gece uyurken tüm oyuncakların canlanacağını,
bulutlara oturursak düşmeyeceğimizi sanmak.
çocukların ikişer sene arayla geldiğini sanırdım, 8 yaşıma geldiğimde bir daha kardeşim olamıycağını sanmıştım.sonra oldu. hiç şaşırmadım, kardeşimi kurcalamaktan düşünmeye vaktim bile olmadı.
çocuk aklı denilen şeyin bir oyunudur. *fotoğraflara hapsolunacağı düşüncesi ile fotoğraf çektirmekten korkardım. sanki o makine bizi o fotoğrafın içinden çıkamayacağımız bir yere götürecek gibi gelirdi.*hapşırdıktan sonra kimse çok yaşa demezse öleceğimi zannederdim.
Küçükken hep karnımda da küçücük Bi bebek olduğunu ve benimle birlikte büyüdüğünü düşünürdüm yaşım gelince ve isteyince de doğurabileceğimi aceba içimdeki bebeği şuan doğurabilir miyim.
Yağmur yağarken allah işiyor zannederdim. Haliyle kar yağdığı zaman allah'ın sıçtığını, gök gürlediği zaman da osuruk attığını... Küçücük çocuğa 'allah yukarıda' dersen olacağı bu!
- Ölen bir kişinin, yeniden başka bir bedende doğduğunu sanardım. Kısacası kendi adıyla reenkarnasyon'a inanırdım. Ancak öyle bir şeyin tamamen saçmalık oluğunu anladım.
- Dünya da yalnızca türkiye'nin olduğunu ve insanların yalnızca türkçe konuştuğunu sanardım. Bu türkçe konuşma olayı ise düblajlı fimlerden gelmekteydi, ancak küçük yaşlarda dudak okumayı öğrendim ve aslında türkçe değil de farklı bir dilde konuştuğunu anladım.
- Haşa Allah'ın beyaz sakallı dev bir insan oluğunu sanardım.
kovboy filmlerindeki "soluk benizli" lafını aslında "soluk denizli" olarak anlardım ve hep öyle devam etti. bunun doğrusunu taa lise 2'de oynadığım tabu oyununda herkese rezil olarak öğrendim. çok acı birgündü maalesef.
niye sigara içiyolar baba o kadar para gidiyo sağlıkları gidiyo dedim , babam salaklık işte dedi, ben 2 sene sonra sigaraya başladım, bir daha da büyük konuşmamayı öğrendim.