oturduğun mahallede her zaman seninle oyun oynamaya hazır arkadaşlar.
ben 90 larda büyüdüm, yokluk vardı tabi genel anlamda.. ne biliyim bir magnum bir pringles alamazdık yani. bakın hiç unutmam star gazetesi pringles dağıtacak dediler, amk marketi yıkacaktık. hep yoktan var edilen oyunlar oynanırdı.. gazoz kapağı, 9 taş, çelik çomak, 3 taş. öyle bir yoklukmuş ki taşla, sopa ile oynuyormuşuz! ha bir de bilye, taso falan vardı, onları da cüzi rakamlara tedarik edebiliyorduk. mahallenin marangozundan çıta isterdik uçurtma için, para almazdı bizden. dönüp arkama baktığımda hiç şikayet etmiyorduk, maddiyata değil maneviyata değer verdiğimiz için mutluyduk.
en değerlisi de birbirinin kuyusunu kazma niyetinde olmayan arkadaşlar vardı.
Denizden çıktıktan sonra içinde sadece peynir ve domates olan sandviç yemek. O anlar, o günler, neşe denen şey o günlerde birer anı olarak kaldı. Milyarlarım olsa ve o günlere dönebileceğim söylense son kuruşuna kadar verirdim.
Hiç bir zaman set halide almadım hep tekli alırdım, dağılan beybledeleride yapıştırıp buzdolabına atar donmasını beklerdım yaptıgım beyblede dönmezdi ama çarpanıda dağıtırdı.
(bkz: futbolcu kartları) mahalleler arası kavgalar çıkardı. futbolcu kartları bahar zamanının gözde oyunudur. yaz dönemininde bi kısmını içine alır. sonbahar mevsiminde bilyeler ortaya çıkardı. hepsinin bi mevsimi vardı.